AB ile İran Arasında İpler Kopuyor mu?

AB ile İran Arasında İpler Kopuyor mu?
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Bir süredir nükleer anlaşmayı korumak adına çaba sarf eden AB, ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımların etkisini azaltmak için başarısız da olsa bazı girişimlerde bulundu. Her ne kadar bu girişimler, İran tarafını tatmin edecek boyutta olmasa da 8 Ocak’ta AB’den gelen hamle İran için beklenmedik bir adım oldu. Danimarka Dışişleri Bakanı Anders Samuelsen, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada AB’nin İran istihbaratına karşı yaptırım kararı alacağını duyurdu. Samuelsen, “Avrupa dış politikası için önemli bir gün! AB, Avrupa’da gerçekleştirdiği suikastlar nedeniyle İran istihbarat örgütüne yaptırım uygulanması konusunda anlaştı. AB’den Avrupa’da böyle bir davranışı kabul etmeyeceğimize dair güçlü sinyal" paylaşımında bulundu. Söz konusu yaptırımın İran İstihbarat Bakanlığı güvenlikten sorumlu yardımcılığında çalışan Said Haşemi Mukaddem ile Asadullah Asadi’yi kapsadığı belirtildi.

9 Ocak’ta devreye girmesi planlanan yaptırım kapsamında İran İstihbarat Bakanlığına bağlı ilgili güvenlik birimi, AB’nin terör listesine alınmıştır. Yaptırımlar, adı geçen iki İranlı ismin mal varlıklarının dondurulmasını ve Avrupa’ya girişinin yasaklanmasını da öngörmektedir. Asadullah Asadi, Temmuz 2018’de Paris’in Villepinte şehrinde 25.000 kişinin katılacağı ve İranlı muhalif grupların organize ettiği bir toplantıya bombalı saldırı düzenleme suçuyla Almanya’da yakalanmış ve Belçika’ya gönderilmişti. Asadi, Tahran yönetiminin tahliye talebine rağmen hâlâ Belçika’da tutukludur. Bu saldırıyı organize ettiği iddia edilen Mukaddem ise İran İstihbarat Bakanlığındaki ilgili yardımcılıkta hâlihazırda görevini sürdürmektedir.

Avrupa’da İran tarafından planlandığı tahmin edilen bu tip saldırıların varlığı uzun zamandır bilinmekteydi. Örneğin, Hollanda’da sürgünde yaşayan ve Hollanda pasaportuna sahip olan İranlı muhalif Ali Motamed (56) 2015’te Amsterdam yakınlarındaki Almere’de öldürülmüştü. Kasım 2017’de ise İranlı bir diğer muhalif Ahmed Nissi evinin önünde öldürüldü. Gerçek isminin Muhammed Reza Kolahi olduğu düşünülen Ali Motamed’in 1981 yılında, Ayetullah Humeyni’nin yardımcısı da dâhil bir düzine üst düzey devlet memurunun öldürüldüğü büyük bir bombalama eyleminden sorumlu olduğu iddia edilmekteydi. Kolahi, uzun süredir İran tarafından en çok aranan şahıslardan biriydi. Söz konusu cinayetten Hollanda hükûmeti, o dönem bazı şehir çetelerini sorumlu tutmuş, suikastta İran’ın parmağı olduğuna ilişkin kanıtlara sahip olmasına rağmen İran’ın bu suikastı gerçekleştirdiğine dair ellerinde herhangi bir belgenin olmadığını belirtmişti. 2017’te öldürülen muhalif Ahmet Nissi’nin kızı Havra Nissi ise defalarca babasının İran rejimi tarafından öldürdüğünden emin olduklarını ifade etmiştir. Rotterdam polisi ise geçen yıl şehirde uyuşturucu kaçakçılığıyla uğraşan bir çeteye odaklandıklarını dile getirmişti. Sonuç olarak bu iki cinayetin ardından Haziran 2018’de Hollanda, İran elçiliğinde görev yapan iki diplomatı herhangi bir neden belirtmeksizin sınır dışı etti. Yine geçen yıl 30 Ekim’de Danimarka İç İstihbarat Servisi Başkanı Finn Borsch Andersen, İran’ın istihbarat servisinin Danimarka’da bir saldırı planladığını ve bunun ülkesi adına kabul edilemez olduğunu belirtmiş ve bu nedenle de İran istihbaratıyla bağlantılı olduğu iddia edilen bir kişiyi Arap Ahvaz Kurtuluş Hareketinin liderine suikast düzenlemeyi planladığı gerekçesiyle tutuklamıştı.

Avrupa bir süredir İran’ın yurt dışında planladığı terör saldırılarını nükleer anlaşma sebebiyle pek ciddiye almamaktaydı. 9 Ocak Çarşamba günü ise Hollanda istihbarat servisi AIVD, sürpriz bir şekilde söz konusu iki cinayetin arkasında da İran’ın olduğuna dair “kesin kanıtların” bulunduğunu iddia etti. Dolayısıyla Avrupa, İran’a karşı pozisyonunu değiştirerek daha önce örtbas etmeye çalıştığı cinayetlerden İran’ı sorumlu tutmaya başladı ve aniden bahsi geçen yaptırım kararını aldı. Dahası birçok AB ülkesinin başbakanı ve dışişleri bakanı kararı desteklediğini açıkladı. Danimarka Başbakanı Lars Løkke Rasmussen bu yeni yaptırımları “çok cesaretlendirici” bulduğunu, AB’nin bu meselede birlikte hareket ettiğini ve bu tür kabul edilemez eylemlerin sonuçlarının olması gerektiğini vurguladı. Nitekim Hollanda, Fransa ve Almanya’dan gelen mesajlar, AB’nin konuya ilişkin hemfikir olduğunu belirten Rasmussen’i teyit etmiştir. Hollanda Dışişleri Bakanı Stef Blok da İran’ın ülkesinde vuku bulan bu iki cinayetten de sorumlu olduğunu belirtmiş ve son yaptırımı “AB tarafından İran’a uygulanan emsalsiz bir tepki” olarak nitelemiştir. Ayrıca Blok, İran’ın son yaptırımı çok iyi anlaması gerektiğini söylemiş ve bunu başka yaptırımların takip etmeyeceğine dair herhangi bir garanti de vermemiştir. Fransa’dan da bu müeyyidenin memnuniyetle karşılandığına yönelik açıklamalar gelmiştir. Fransa Dışişleri Bakanlığı AB’ye üye ülkelerin dayanışma içerisinde olduğunu ve Avrupa topraklarında düşmanca bir davranışın cevapsız kalmayacağını açıklamıştır. Almanya Dışişleri Bakanlığı ise bu yaptırımın İran istihbarat servisinin Avrupa’daki son birkaç yıldır planladığı bombalı saldırı eylemlerine karşı alındığını ve Avrupa’nın bu tarz eylemlere müsamaha göstermeyeceğini belirtmiştir.

Bütün suçlamaları reddeden İran tarafından ilk açıklama Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’ten geldi. Zarif, alınan kararı eleştirirken Avrupalıların özellikle Danimarka, Hollanda ve Fransa’nın terör örgütlerini desteklediğini ve ülkelerinde barındırdığını savundu. Zarif bu açıklamasında terör örgütü olarak bilhassa İran’ın terör listesinde bulunan Halkın Mücahitleri ve el-Ahvaziye örgütlerini kastetmektedir. Aynı zamanda İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Behram Kasımi de AB’nin sürpriz bir şekilde suçsuz iki İranlıya sebepsizce yaptırım uyguladığını dile getirerek karara tepki gösterdi.

AB’nin 8 Ocak Salı günü aldığı yaptırım kararından yaklaşık bir ay önce Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas yaptığı açıklamada, AB’nin İran’a karşı atacağı adımın sinyalini vermişti. Zira İran’ın yeniden orta menzilli füze denemeleri yaptığını savunan Maas, İran’ın Avrupa’daki istihbarat faaliyetlerinin ve Suriye politikasının tekrar ele alınması gerektiğini ve bütün bunlara Avrupa’nın sessiz kalmayacağını söylemiştir. Dolayısıyla AB’nin bu kararının sürpriz olmadığı söylenebilir. İran’ın karara tepkisi de Dışişleri Bakanı Zarif ve bakanlık sözcüsü Kasımi’nin açıklamalarıyla sınırlı kalmamış ve 9 Ocak Çarşamba günü ismi açıklanmayan altı Avrupalı diplomat Dışişleri Bakanlığına çağrılmıştır. Ne var ki görüşmede çıkan tartışma nedeniyle görüşme ancak on dakika sürmüştür.

AB ile İran arasındaki bu diplomatik gerilim nedeniyle 9 Ocak Çarşamba günü bir Amerikan vatandaşını tutuklayan İran, benzer bir adımı AB vatandaşlarına karşı da atabilir veya AB’nin yaptığına benzer şekilde birkaç diplomata aynı yaptırımı uygulayabilir. Ancak böyle bir girişim, AB ülkelerinin büyükelçilerini İran’dan çekmesine neden olabilir. Diğer bir ihtimal ise İran’ın her zaman olduğu gibi AB’yi uranyum zenginleştirme programına tekrar başlamakla veya nükleer anlaşmadan çıkmakla tehdit etmesidir. Bu tarz bir çıkış, İran ile AB arasında giderek artacağı görülen bu gerginliği daha da tetikleyecektir ki bu da Trump yönetiminin İran karşıtı konumunu güçlendirecektir. Batı’nın baskısının bu şekilde devam etmesi durumunda İran’ın hem Suriye hem de Yemen’deki askerî varlığının bu gerilimden etkilenmesi kaçınılmazdır. Beşşar Esed ile gizli görüşmeler yapan Arap ülkeleri, Esed’i İran himayesinden çıkarmak ve İran’ı bölgede yalnızlaştırmak için bir fırsat bulacaktır. Dolayısıyla AB’nin İran’a uyguladığı bu yaptırımın tarafların atacağı olası adımlara bağlı olarak önemli sonuçlara gebe olduğu söylenebilir.