ABD Başkanlık Seçimleri Sonrası İran’ı Ne Bekliyor?

ABD Başkanlık Seçimleri Sonrası İran’ı Ne Bekliyor?
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz
Kıdemli Uzman Bilgehan Alagöz

3 Kasım’da gerçekleşecek olan 2020 ABD Başkanlık Seçimlerine dair olasılıklar, yalnızca ABD’de değil aynı zamanda İran’da da tartışılmaktadır. Zira 2015’te imzalanan Nükleer Anlaşma (KOEP) ile birlikte uluslararası toplumla diplomatik ilişkilerini yeniden tesis eden İran, Trump’ın 2018’de Anlaşma’dan çekilme kararı alması ve sonrasında maruz kaldığı maksimum baskı politikası sebebiyle ekonomisine ağır bir darbe almıştır. Bundan dolayı ABD’nin yola Trump ile mi, yoksa Biden ile mi devam edeceği İran’ı yakından ilgilendirmektedir.

Donald Trump’ın İran Politikası

Donald Trump’ın İran politikası, 18 Aralık 2017’de ilan edilen Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi’nde ve daha sonra 25 Eylül 2018’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda tayin edilen İlkesel Gerçekçilik (Principled Realism) siyasetinin bir devamı olan maksimum baskı politikası şeklinde adlandırılmakta, bu bağlamda ABD’nin KOEP’ten çekilme kararı arka arkaya alınan ekonomik yaptırım kararları ile desteklenmektedir. Trump yönetiminin, İran'a karşı maksimum baskı stratejisine bağlı kalacağı görülmektedir. İran ekonomisi, alınan yanlış iktisadi kararların ve koronavirüs sürecinin etkisiyle son iki yılda büyük darbe almıştır. Fakat İran ekonomisini mahvetmek, ABD’nin bir amacı değil aracıdır. İran’ın nükleer ve konvansiyonel askerî yeteneklerinin sınırlanmasını sağlamak ve Orta Doğu’daki etkisini azaltmak ABD’nin asıl hedefidir. Dolayısıyla İran’ın henüz dış politikasında bir davranış değişikliği göstermediği ve nükleer programdan vazgeçmediği düşünülürse ABD’nin uyguladığı maksimum baskı politikası için başarılı demek mümkün değildir. Trump ikinci kez başkan seçilirse İran ile ikili müzakere sürecini başlatmayı amaçlamaktadır.

Joe Biden’ın İran Politikası

Joe Biden’ın Trump yönetimini eleştirdiği temel konuların başında İran siyaseti gelmektedir. Demokrat Partinin programında ilan edildiği üzere İran’la nükleer diplomasiye, gerilimi azaltmaya ve bölgesel diyaloğa öncelik verilmesi planlanmaktadır. Bu bağlamda KOEP’in, İran’ın nükleer silahlara giden tüm yollarını doğrulanabilir bir şekilde kesmenin en iyi yolu olduğu belirtilmektedir. Trump yönetiminin KOEP’ten tek taraflı çekilmesinin ABD’yi müttefiklerinden izole ettiği ve İran’ın KOEP’in durdurduğu nükleer silah kapasitesine doğru yürüyüşüne devam etmesi için kapıyı açtığı düşünülmektedir. Bu nedenle Biden, seçilirse Anlaşma’ya geri döneceğini açıkça ilan etmektedir. Demokratlar, İran’ın nükleer programı üzerindeki kısıtlamaları genişletmek ve İran’ın bölgesel saldırganlığı, balistik füze programı ve iç baskı dâhil olmak üzere diğer tehdit edici faaliyetlerini ele almak için kapsamlı bir diplomatik çabayı desteklemektedir.

Biden ayrıca ABD’nin çıkarları için Basra Körfezi’ndeki ortaklarla ilişkiler konusuna dikkat çekmektedir. Körfez ile etkili ilişkilerin, Irak’ı komşularına yeniden bağlamaya ve ülkenin istikrarını, güvenliğini ve egemenliğini korumaya yardımcı olacağı ifadesi parti programında yer almaktadır. Demokratların bu noktada Irak’ta küçük, sınırlı ve odaklanmış bir askerî varlığı desteklemesi oldukça önemlidir. Aynı zamanda Suriye’de askerî varlığın devam ettirilmesi ve bu süreçte Kürtlerin yanında olunması yaklaşımı benimsenmiştir. Lübnan’da derinleşen kriz karşısında, İran’ın buradaki etkisinin azaltılması özellikle hedeflenmektedir.

Değerlendirme

Trump’ın KOEP’ten çekilme kararı alması ve maksimum baskı siyaseti çerçevesinde sert yaptırımlar uygulaması, İran’ı ekonomik olarak ciddi şekilde etkilemiş, Ocak 2020’de İran’ın en önemli isimlerinden Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin öldürülmesi, İran’ın bölgedeki siyasi nüfuzu açısından büyük bir kırılganlık yaratmıştır. Buna ek olarak devam eden küresel salgın özellikle petrol fiyatlarını dramatik bir şekilde etkilemiş, aşırı petrol arzına karşılık düşük talep olması, büyük bölümü Basra Körfezi ülkeleri olan ham petrol üreticilerini ciddi bir kriz ile karşı karşıya bırakmıştır.

Bu noktada 3 Kasım 2020’de gerçekleşecek olan ABD Başkanlık Seçimleri, İran açısından kritik öneme sahip gözükmektedir. Her iki başkan adayının da uluslararası meselelere yaklaşımının odağında İran vardır. Trump hem uluslararası ticarette en önemli rakibi olan Çin’i çevreleme siyaseti için İran üzerinden Basra Körfezi’ndeki ABD nüfuzunu artırmayı hedeflemekte hem de İran’a uyguladığı baskı politikasının bir sonucu olarak İran ile nükleer program hakkında ikili bir müzakare süreci başlatmayı düşünmektedir. Biden ise Obama Dönemi’nde imzalanan KOEP’e dönmeyi hedeflerken İran’ın hinterlandına dönüşen Irak ve Suriye’de, ABD’nin askerî varlığını artırmayı planlamaktadır.

Peki, İran’ı bu durumda ne beklemektedir? Eğer Joe Biden seçilirse KOEP’e dönme sözüne istinaden Nükleer Anlaşma tekrar yürürlüğe girecek ve bu, İran’ı büyük oranda rahatlatacaktır. Ancak Biden’ın ABD’nin Irak ve Suriye’deki askerî varlığını artırma sözü, İran’ın menfaatleri ile çelişmektedir. Öte yandan Trump, seçilmesi durumunda maksimum baskı politikasına devam edecek ve İran’la bir şekilde ikili müzakere sürecini başlatmayı odak noktası hâline getirecektir. Trump’ın ABD sınırları dışındaki askerî varlığını küçültmeyi hedeflemesi ise İran için olumlu bir adımdır. Nihayetinde 3 Kasım’da çıkacak sonuçlar her koşulda İran’ı doğrudan ilgilendirmektedir.