ABD-Çin Sarkacında Hindistan-İran İlişkilerinin Seyri

ABD-Çin Sarkacında Hindistan-İran İlişkilerinin Seyri
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

23 Haziran’da Tahran yönetimi tarafından duyurulan Çin-İran 25 Yıllık Kapsamlı İş Birliği Anlaşması çalışmaları, Hindistan için bazı kritik endişeleri de gündeme getirdi. Ekonomiden güvenliğe, enerjiden teknoloji projelerine kadar çeşitli alanlarda iki ülkenin iş birliğini planlayan anlaşmaya dair tartışmaların devam ettiği bu süreçte, İran’ın Çabahar Limanı’ndan Afgan sınırındaki stratejik Zahedan’a demir yolu bağlantısı kurma planından Hindistan’ı çıkarma kararı alması, Yeni Delhi için çok ciddi bir problemi gözler önüne sermektedir. Özellikle Çin-İran iş birliğinin derinleşmesi ihtimali, Çabahar Limanı’ndan Afgan sınırına kadar olan demir yolu bağlantısı üzerinde Hindistan'ın Pakistan'ı atlayarak kurmaya çalıştığı ekonomik koridorun, Çin tehdidi altında olduğunu göstermektedir.

Hindistan'ın İran'daki büyük stratejik başarısı olarak tanıtılan Çabahar Limanı Projesi ile Hindistan-İran-Afganistan ve Orta Asya arasında bir köprü kurması hedeflenmiştir. Liman projesi, başlatıldığı günden beri Çin tarafından “Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru” (CPEC) kapsamında inşa edilen Pakistan'daki Gwadar Limanı’na karşı bir hamle olarak okunuyordu. Üstelik iki limanın birbirine coğrafi açıdan yakınlığı -iki liman arasındaki mesafe sadece 172 km'dir- tartışmalara sebebiyet vermişti. Limana ek olarak planlanan Çabahar-Zahedan Demir Yolu Projesi ise İran’dan Afganistan sınırına kadar uzanan ve Hindistan'ın Pakistan'ı atlayarak ticaret yapmasına imkân veren 628 kilometrelik bir hattır. Ancak Hindistan’ın projeyi geliştirme hızı, ABD'nin katı İran yaptırımları nedeniyle yavaşladı. Bu durum, nihayetinde İran'ın sabrını tüketti ve 14 Temmuz’da Çabahar-Zahedan Demir Yolu Projesi’ne tek taraflı başlama kararı aldı. Hindistan'ın göndermeyi taahhüt ettiği fondaki gecikmeyi gerekçe gösteren İran yönetimi işe koyulurken Çin ile yapılması planlanan 400 milyar dolarlık büyük stratejik ortaklık anlaşması sonrası gelen bu karar, Hindistan’da tepkilere yol açtı.

İran ve Hindistan'ın 2016 yılında ortaklaşa geliştirmeyi taahhüt ettiği Çabahar-Zahedan Demir Yolu Projesi iki ülke arasındaki ilişkilerde en önemli başlıklardan bir tanesiydi. Anlaşmayı dört yıl önce imzalayan Başbakan Modi ve Cumhurbaşkanı Ruhani, Çabahar-Zahedan Demir Yolu Hattı’nın inşasıyla Hindistan, İran ve Afganistan arasındaki ulaşım koridorunun Çabahar Limanı ile entegre hâle getirilmesi konusunda anlaşmıştı. Planlanan ticaret ve enerji koridoru Hindistan'ın; Afganistan, Orta Asya ve Rusya pazarlarına erişmesini sağlıyordu. Dolayısıyla hâlihazırda Tahran'ın Pekin yönetimiyle artan yakınlığı, Hindistan için jeostratejik bir meydan okuma şeklinde değerlendirilmektedir.

Öte yandan Yeni Delhi'nin ABD Başkanı Donald Trump ile kurduğu yakın diyalog ve iş birliği, Hindistan-İran ikili ilişkilerinin en önemli açmazlarından biri olarak gösterilebilir. Trump ve Modi arasında artan samimi ilişki, Tahran başta olmak üzere Hindistan’ın önemli bölgesel ortaklarıyla var olan ilişkilerini sürdürme kapasitesini kısıtlamaktadır. Böylesi bir durumda Hindistan’ın bıraktığı boşluğu doldurmak için hazır bekleyen Çin’in, Kuşak-Yol Girişimi kapsamında İran’ı dâhil etmesi ciddi endişeleri beraberinde getirmektedir. Zira İran-Çin ortaklığının derinleşmesi, Hindistan’ın Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’nu bypass etme girişiminin akamete uğramasına hatta İran-Çin-Pakistan aksının doğmasına yol açabilir. Nitekim Hindistan'ın Çabahar Projesi’ne yüklediği stratejik değere rağmen Tahran ve İslamabad yönetimleri Gwadar ile Çabahar limanlarını “kardeş limanlar” olarak ilan etmişti.

ABD-Hindistan ilişkilerinin yükselen grafiği, Yeni Delhi’nin uzun vadeli stratejik hedeflerinden; uluslararası alanda kendini daha fazla gösterme ve askerî ile diplomatik kabiliyetlerini artırma girişimlerine fayda sağladığı ifade edilmektedir. Ancak Hindistan’ın ABD çıkarları ile birlikteliğinin sınırlarını açık bir şekilde ortaya koyan Tahran’a yönelik ambargo konusu, ABD-Hindistan ilişkilerinin tam manasıyla örtüşmediğini göstermektedir. Hindistan için İran’dan petrol ithalatı ve Orta Doğu ülkelerinden yüksek düzeyli enerji ihtiyacı, Yeni Delhi’deki karar alıcılar için ciddi bir ikilemi açığa çıkarmaktadır. İran, Hindistan’ın ABD ambargosuna karşı çıkmasını beklerken Çin ile artan sınır gerilimi ve diplomatik kriz sonrası daha da belirginleşen Hint-Amerikan yakınlaşması, Yeni Delhi’nin dış politikasında temel bir yapısal kaymayı gözler önüne sermiştir.

Hindistan’ın İran ile ilişkileri, uzun yıllardır Yeni Delhi’nin uluslararası meselelerde “stratejik özerkliği”nin test edilmesi anlamını taşıyordu. Ancak Çin’in dizginlenemeyen yükselişi karşısında ABD kampına iyice entegre hâle gelen Hindistan, ABD-İran arasında şiddetli bir çapraz ateşe girmektense demir yolu projesindeki rolünden feragat etti. Hindistan, ABD-Çin rekabeti arasında İran üzerindeki jeopolitik rekabete sıkışmış gözüküyor. Hindistan, limanı geliştirmek için ABD yaptırımlarından -Pakistan'ı atlayarak Afganistan'a erişmesine yardımcı olacağı gerekçesiyle- muaf ancak demir yolu ve diğer projelerin yaptırımlardan muaf olup olmadığı sorusu net değil. Trump’ın İran’a dönük sert yaptırımları karşısında Hindistan’ın izleyeceği yolun netleşmesi için 2020 Kasım ayındaki ABD başkanlık seçiminin sonuçlarını beklemek gerekecek.

Bir diğer önemli unsur da İran ile ikili ilişkilerini her zaman iyi seviyede tutmaya gayret gösteren Hindistan yönetimi için Cammu Keşmir’de yapılan anayasal değişiklik karşısında İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin Keşmir’deki Müslümanlar için endişe duyduğuna dair yaptığı açıklama hayal kırıklığına yol açmıştır. Daha sonra Şubat 2020’deki kanlı Delhi olaylarında Müslümanların hayatını kaybetmesiyle başlayan Hindu-Müslüman restleşmesinin çatışma riskini artırdığını ve hükûmetin konuya el atması gerektiğini ifade eden Devrim Rehberi Ali Hamenei’nin açıklamaları, Hindistan’da İran’la ilişkilere dair sorgulamalara sebep olmuştur. Pek çok analist, Arap dünyasından özellikle Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Umman’ın Hindistan ile siyasi, ekonomik ve teknolojik iş birliğine kapılarını açtığını, Arap ülkelerindeki milyonlarca Hintli göçmenden büyük miktarda döviz aktığını ve Körfez ülkeleriyle ticaretin İran'la olan ilişkiden daha ağır bastığını iddia etmektedir. Ayrıca BAE ve Suudi Arabistan, son yıllarda Yeni Delhi’nin terörizmle mücadelesine destek verirken Hindistan’daki Müslümanlara yönelik şiddet olaylarına da sessiz kalmışlardır.

Bağımsızlığını kazandığından bu yana dış politikasında bağlantısızlık (non-alignment) politikasına önem veren Hindistan’ın, şimdilerde karar alma süreçlerinde adı sıkça ABD’yle müttefiklik çerçevesinde zikredilmektedir. Çin’i dengelemeye çalışan Amerika’nın Güney Asya politikalarında merkezî konuma sahip Hindistan’ın stratejik özerkliği, Tahran’ın Çabahar-Zahedan Demir Yolu Projesi’ni tek taraflı başlatma kararı ve Çin ile yakınlaşmasıyla giderek azalmaktadır. Çin-Hindistan sınır hattında yaşanan gerilimle iyice belirginleşen Hint-Amerikan dostluğu, Yeni Delhi’nin stratejik önem atfettiği Tahran ile ilişkilerini germektedir. Olası bir Çin-İran anlaşması ise Hindistan'ın Çin tarafından kuşatılma sendromunu tazelemekte ve başta enerji olmak üzere ülkenin ekonomik, siyasi ve bölgesel güvenlik riskini artırmaktadır. Önümüzdeki süreç Hindistan’ın İran ile ilişkilerinde kaybettiği mevzinin Çin tarafından ne kadar doldurulup doldurulamayacağının test edilmesiyle geçebilir ve Hindistan’ın Çin yayılmacılığına karşı alacağı yeni önlemler tartışılabilir. Sonuç olarak jeopolitik restleşmeler ve ekonomik rekabet faktörleri göz önüne alındığında Hindistan için günümüz konjonktüründe, ABD-Çin sarkacından sıyrılıp İran’a eskisi kadar yakınlaşması pek mümkün görünmemektedir.


Bu makalede dile getirilen görüşler yazarların kendisine aittir ve IRAM'ın yayın politikasını yansıtmayabilir.