ABD ile İran Arasında Gizli Diplomasi: Tutuklu Takasları

ABD ile İran Arasında Gizli Diplomasi: Tutuklu Takasları
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

ABD ile İran arasında çoğu zaman sıcak bir çatışmaya evirilme potansiyeli taşıyan gerilimler yaşandığı ve ABD’nin uzun bir süredir İran’a maksimum baskı politikası kapsamında sert yaptırımlar uyguladığı bilinen bir durum. Fakat dikkatle gözlemlendiğinde yükselen tüm bu siyasi ve askerî tansiyonun arasında iki tarafı bir şekilde birbirine bağlayan bir kanal ve iki ülkenin de yumuşak karnı olarak tanımlayabileceğimiz bir tutuklu takasının baş gösterdiği görülüyor. Her iki ülkenin de tutuklu vatandaşları söz konusu olduğunda düşmanlığı bir kenara bırakıp ortak bir noktada buluşarak diyalog kapısını araladığını söylemek yanlış olmaz. Nitekim 6 Mayıs’ta ABD’nin önde gelen yayın organlarından The New York Times, iki ülke yetkilisinin İran’ın elinde bulunan bir ABD donanma gazisi ile ABD’nin elinde bulunan bir İranlı doktorun takas edilmesi amacıyla müzakere aşamasında olduğunu öne sürdü. Tahran ile Washington arasında yükselen gerilimin ve karşılıklı tehditlerin gölgesinde yaşanan bu gelişmenin son derece şaşırtıcı olduğu yönünde ortak bir kanı var.

Washington nezdinde İran’ı temsil eden Pakistan Büyükelçiliğinin İran masasında görevli Müdür Yardımcısı Ebulfez Mehrabadi, müzakerelerin yaklaşık iki yıldır İran’da tutuklu bulunan deniz donanması gazisi Michael R. White (48) ve kimliği henüz belirtilmeyen İran-ABD çifte vatandaşı olan bir doktor için yürütüldüğünü söyledi ve daha fazla detay vermeden henüz görüşmelerin bir sonuca varmadığını belirtti. White, İran’da koronavirüs salgını tedbirleri kapsamında tahliye edilen mahkûmlardan biri ve Tahran’daki İsviçre Büyükelçiliğinde gözlem altında tutuluyor.

İran makamları koronavirüs salgını nedeniyle ABD’de ölü sayısının seksen bini aşması üzerine Amerikan hapishanelerinde bulunan İran vatandaşı tutukluların yaşamlarının tehdit altında olduğunu savundu. 10 Mayıs’ta İran basınında Hükûmet Sözcüsü Ali Rabii’nin İran tarafının karşılıklı olarak tüm mahkûmların serbest bırakılması konusunda ABD ile ön koşulsuz olarak müzakereye hazır olduğunu belirttiği yönünde bir haber çıktı. Ayrıca habere göre Rabii, ABD hükûmetinin son kertede insan yaşamını siyasete tercih edeceğini umduğunu da belirtti. ABD yakın zamana dek bu yöndeki görüşme iddialarını reddetmişti. Fakat koronavirüs salgınının neden olduğu korku ve panik havası ABD’yi de harekete geçirdi ve ABD tarafından ilk ses Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’dan geldi. Pompeo’nun, Rabii’nin mesajının ertesi günü 11 Mayıs’ta İsviçre Dışişleri Bakanı Ignazio Cassis ile bir telefon görüşmesi yaptığı ve İsviçreli mevkidaşına ülkesinin ABD’nin İran’daki çıkarlarını koruma noktasında oynadığı sürekli ve yapıcı rol için teşekkür ettiği kamuoyuna duyuruldu. İran ve ABD taraflarından üst üste gelen bu açıklamalar, iki ülke arasında İsviçre arabuluculuğunda tutuklu takasına yönelik görüşmelerin başlayabileceğine dönük bir sinyal olarak yorumlandı.

Bilindiği üzere 52 ABD vatandaşının 4 Kasım 1979’da rehin alınarak 444 gün süreyle İran tarafından alıkonduğu ve “Rehine Krizi” olarak bilinen süreçten günümüze kadar, bu iki ülke arasındaki ilişkiler hep gerilimli oldu. Doğrudan diplomatik ilişkileri kesen bu krizin ardından, 1981 yılından itibaren İran ile ABD arasındaki tüm resmî ve gayrı resmi temaslar Tahran’daki İsviçre Büyükelçiliği üzerinden yürütülüyor. Şimdiye dek özellikle tutuklu/rehine takaslarında İsviçre’nin oynadığı kritik rol iki tarafın da takdirini kazandı. Karşılıklı tutuklu takaslarına bakıldığında çoğunlukla her iki ülkenin tutuklu vatandaşlarının da eğitimli ve kariyer sahibi kişiler olduğu görülüyor ve bu durum zaman zaman bu profildeki kişilerin siyasi koz olarak kullanılmak üzere tutuklanma yoluna gidilebildiğini gösteriyor. Örneğin İran’da 2016 yılında tutuklanan ABD vatandaşı Xiyue Wang casusluk yaptığı iddiasıyla 2017 yılında 10 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Princeton Üniversitesinde doktora yapan Wang bu kapsamdaki araştırmaları için İran’a seyahat ettiğini belirtmişti. Ekim 2018’de Chicago Havalimanı’nda tutuklanan İran vatandaşı Mesud Süleymani ise kök hücre uzmanıydı. Minnesota’da biyomedikal konular üzerine düzenlenen bir seminere katılmak üzere ABD’ye seyahat ettiği açıklanan Süleymani, İran’a biyolojik malzeme götürmekle suçlanmıştı. Temmuz 2019 yılında varılan anlaşmayla her iki tutuklu da karşılıklı olarak serbest bırakılmıştı.

Görünen o ki ABD ve İran rehineler konusunu diğer kriz alanlarından izole ederek müzakere yoluyla çözebiliyor. Bu nedenle Rabii’nin son açıklamasıyla birlikte gözler, hâlihazırda İran’da bulunan diğer ABD’li tutukluların serbest kalıp kalmayacağına çevrildi. Geçtiğimiz haftalarda Washington'daki hükûmet yetkilileri İran'daki donanma gazisinin serbest kalması konusunda ilerleme kaydettiklerini açıklamıştı. Ayrıca Pompeo Tahran’a, sayıları en az dördü bulduğu tahmin edilen ABD’li tutukluların da serbest bırakılması çağrısında bulundu.

Diğer yandan ABD, İran’ın tutukluların takası konusunda yavaş hareket ettiğini savunuyor. İran tarafında ise Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Abbas Musevi, Twitter hesabından yaptığı açıklamada Dışişleri Bakanı Zarif’in Eylül 2018'den beri kapsamlı bir takas konusunu gündeme getirdiğini ve ülkesinin ABD'den ABD ve diğer ülkelerdeki İranlı tutuklular konusunda sorumlu davranmasını istediğini yazdı. İran Dışişleri Bakanı Zarif de Musevi ile aynı gün yaptığı açıklamada, “Ben Ekim 2018'de alınan karar uyarınca New York'ta İran İslam Cumhuriyeti'nin ABD'de tutuklu bulunan veya ABD'nin baskısı ile diğer ülkelerde hapsedilen bütün İranlı tutukluların ABD'li mahkûmlarla takas edilmesi için hazır olduğunu söylemiştim. O dönem bu konuşmayı yaptık ancak ABD'liler buna yanıt vermedi.” dedi.

İki ülkeden gelen bu karşılıklı eleştiriler tutuklu takası konusunda bir isteksizliğin hâkim olduğu şeklinde yorumlanmamalı. Kaldı ki her iki ülke yetkilileri de bu konu her gündeme geldiğinde müzakereye açık oldukları yönünde sinyaller veriyor. Nitekim ABD Başkanı Trump, geçen sene gerçekleşen Süleymani-Wang takasında İran’a centilmence yürüttüğü müzakereler için teşekkür etmiş ve “Görüyorsunuz ki konuşarak bir mutabakat sağlayabiliyoruz.” ifadelerini kullanmıştı. Trump ayrıca tutuklu ABD vatandaşlarının serbest bırakılmasını sağlamanın kendilerinin öncelikleri arasında olduğunu belirtmişti. Pompeo da hararetli bir çıkış yaparak İran’da veya herhangi bir ülkede yasa dışı bir şekilde alıkonulan tüm ABD vatandaşlarının aileleriyle tekrar bir araya gelene kadar mücadele edeceklerini söylemişti.

Rabii’nin 10 Mayıs’taki açıklamasında dikkat çekici küçük bir ayrıntı daha var. Pek üzerinde durulmasa da İranlı Sözcü, açıklamasında takas konusunda üçüncü ülkelerin aracılığına gerek olmadığını belirtti. Bu ılımlı mesaj, bu konuda aracısız olarak başlayıp sürdürülecek bir müzakerenin koronavirüs salgını nedeniyle hem ekonomide hem de iç politikada zor bir süreçten geçen bu iki ülkenin tartışmalı diğer meselelerde de müzakere kapısını aralayabileceği ihtimalini gündeme getiriyor. İran-ABD ilişkilerinde bu küçük adımlar son derece önemli. Diğer yandan İran’ın üzerindeki ekonomik baskıyı azaltmak için bir çıkış yolu aramakta olduğu dikkate alınırsa tutuklu takasına dönük müzakereler iyi bir başlangıç noktası olabilir. Ne var ki takas konusunda gelen bu ılımlı açıklamaların ortasında başka alanlarda tansiyonun birden yükselmesi de olası. Anlaşılan hangi seçeneğin öne çıkacağını görmek için çok beklemek gerekmeyecek. Belki de kapsamlı bir tutuklu takası İran-ABD ilişkilerini içinde bulunduğu açmazdan da çıkarabilir.