ABD-İran Gerilimi: Taji ve Kaim Saldırıları

ABD-İran Gerilimi: Taji ve Kaim Saldırıları
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

11 Mart Çarşamba günü akşam saat 7.35’te ABD ve Koalisyon Güçleri askerlerinin de bulunduğu Bağdat’ın yaklaşık 50 km kuzeyinde yer alan Taji Askerî Üssü’ne 15’ten fazla roketin kullanıldığı bir saldırı düzenlendi. Saldırı sonucunda 2 ABD ve 1 İngiliz askeri ölürken 12 ABD askeri de yaralandı. Saldırı geçtiğimiz yıl aralık ayında Kerkük K1 Üssü’ne düzenlenen saldırıdan sonra ABD ve Koalisyon Güçleri’ne düzenlenen en şiddetli saldırı olarak kayda geçti. Şu ana dek saldırıyı üstlenen herhangi bir grup olmasa da iddialar daha çok geçen yılki K1 saldırısını düzenleyen Haşdi Şabi unsurlarından Ketaib Hizbullah’ın bu saldırıyı düzenlemiş olabileceği üzerine oldu. Buna binaen, 11 Mart Taji saldırısının ertesinde Ketaib Hizbullah milislerinin de bulunduğu İran destekli milislerin Irak-Suriye sınırındaki Elbukemal ve Kaim çevresindeki bazı karargâhları bombalandı. Saldırı sonucunda en az 26 milisin öldüğü bildirildi. ABD henüz bu karşı saldırıyı üstlenmedi.

Hatırlanacağı gibi bu hafta, Irak’ta bulunan Koalisyon Güçleri’nden Kanada’nın Deniz Aşırı Güçleri Komutanı Michael Rouleau “Benim bir numaralı kaygım DEAŞ değil İran destekli Şii militanlar.” şeklinde bir açıklama yaparken ABD’li General Kenneth McKenzie de ABD’nin Irak’a yeni misil savunma sistemleri yerleştireceğini ifade etmişti. Bu açıklamalar Koalisyon Güçleri’nin, İran destekli Iraklı milis gruplarının bir saldırı düzenleyeceği istihbaratını almış olabileceklerini akıllara getirmişti. Bununla birlikte Iraklı milislerin düzenlediği iddia edilen ABD üslerine yapılan roketli saldırılar her hafta tekrarlanmaya başlamıştı. Bunun yanında Lübnan Hizbullahı’ndan son zamanlarda gelen Iraklı direniş ekseni grupları ABD’ye saldırı haklarını ve zamanını saklı tutuyor açıklamaları da yeni bir saldırının planlandığı ihtimalini gündeme taşımıştı. Tüm bu gelişmeler aslında yapılan son saldırıların gelmek üzere olduğunun habercisiydi.

8-10 Mart tarihleri arasında Ahvazlı bir Arap olan İran Ulusal Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani İran’daki korona krizi sırasında Bağdat’a beklenmedik bir ziyaret gerçekleştirdi. Şemhani’nin başbakanlık görevi için adı geçen Irak Millî İstihbarat Daire Başkanı Mustafa Kazimi ile görüşmesi dikkatleri çekti. Bu görüşmeyle ilgili en önemli iddia ise Şemhani’nin ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesinin hızlandırılmasını talep etmesiydi. Bu bakımdan koronavirüs krizi ve yaptırımlar ile zor zamanlar geçiren İran’ın zayıf bir imaj vermek istemediği ve siyasi ajandasından “ABD askerlerini Batı Asya’dan sürme” iddiasını çıkarmadığı ihtimaller arasında geçmişti. Bu ajandayla alakalı olarak Kasım Süleymani’nin ofansif tarzını benimseyen ve en son Şemhani ile görüşen Iraklı milislerin bu gibi saldırılarla ABD’nin Irak’tan çekilmesi sürecini hızlandırmak istediği de iddialar arasındadır.

Saldırıyla ilgili ölü ve yaralı sayısını teyit eden ABD’den ise en ciddi açıklama Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’dan geldi. Pompeo saldırıların göz ardı edilmeyeceği ve sorumlularının cezalandırılacağı sinyalini verdi. Aynı gün ABD Temsilciler Meclisi de ABD Başkanı Trump’ın Kongre’nin izni olmadan İran’a savaş açma yetkisini sınırladı. Başka bir deyişle Temsilciler Meclisi ve özellikle Demokratların, seçim arifesinde Trump’a karşı hem maceraya girmemesi hem de bu durumu seçim kampanyasında kullanmaması için önlem aldığı gözlemlendi.

Taji Üssü Saldırısı sonrası gerçekleşen Elbukemal-Kaim saldırılarına gelince, ABD’li herhangi bir makam, Irak-Suriye sınırında İran destekli milis karargâhlarına yapılan bu saldırıları şu ana kadar üstlenmedi. Bu durum da daha önce bu bölgeye saldırılar düzenlediği bilinen İsrail’in bu saldırıları ABD ile eşgüdümlü olarak düzenlemiş olabileceği iddiasını gündeme getirdi. Bununla birlikte ABD yönetimi de topyekûn bir savaş Kongre iznine bağlı olduğu için daha önce de olduğu gibi sınırlı bir saldırı düzenlemek isteyebilir. Ancak Pompeo’nun misilleme düzenleneceğine dair ciddi sinyalleri göz önünde tutulursa ABD hükûmetinin, üçte iki çoğunlukla geçmeyen Temsilciler Meclisi kararını veto ederek Irak ve Suriye’de Haşdi Şabi ve İran’a karşı ses getirecek operasyonlar düzenleme ihtimali de oldukça yüksektir. Nitekim Irak’ta bulunan Koalisyon Güçleri de yürütülen soruşturmalar sonrasında kim olduklarına bakılmaksızın saldırının sorumluların cezalandırılacağını ifade etti.

Sonuç olarak son saldırılar, ABD-İran geriliminde Irak sahnesindeki gerilimin koronavirüs krizi sürecinde dahi yükselip önü alınmaz bir hâle bürünebileceğini göstermektedir. Bu gerilimden en çok zarar görenlerin ise ABD’nin süreç içerisinde yaptırımları sertleştirebileceği ihtimali göz önünde tutulduğunda, koronavirüs ile pençeleşen İran halkı ve bu gerilimin yansımalarını topraklarında deneyimleyen Irak’ın istikrarı ve halkı olacağı çok da uzak görünmüyor.