ABD’nin İran’a Yönelik Snapback Girişimi

ABD’nin İran’a Yönelik Snapback Girişimi
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

ABD, İran’a müteveccih BM yaptırımlarının geri getirilmesine imkân veren mekanizmayı (snapback) devreye sokmak için BMGK’ye başvurmuş, resmî talebi 14 Ağustos’ta Konseyde gerçekleşen oylama sonucunda geri çevrilmişti. Taraflar, bölgesel ve küresel güvenliğe katkıda bulunan ve küresel nükleer silahların yayılımının önlenmesi mimarisinin temel ayaklarından biri olarak görülen Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nın (KOEP) tüm taraflarca uygulanmasının ehemmiyetinin gerekliliğini belirterek “snapback” mekanizmasının uygulanamayacağı konusunda kesin kararlılığını koruyacaklarını belirttiler.

Donald Trump yönetimi 2018 yılında “dış politika başarısızlığının bir ürünü, özünde kusurlu ve delilik” olarak nitelendirdiği Nükleer Anlaşma’dan çekilmişti. ABD’nin, İran’ın araştırma ve geliştirme dâhil olmak üzere nükleer zenginleştirme faaliyetlerini askıya almasını ya da bunlara katkıda bulunabilecek herhangi bir şeyin ithalatının yasaklanmasını gerektiren, silah ambargosunu yeniden uygulayacak, İran’ın balistik füze geliştirmesini yasaklayacak ve çeşitli kişi ve kuruluşa hedeflenen yaptırımları geri getirecek ayrıca İran’a ve İran’dan yapılan gönderileri denetleme ve yasaklanmış kargolara el koyma yetkisi verecek snapback talebinin geri çevrilmesinin altında yatan en büyük sebebi de bu çekilme oluşturuyor. KOEP katılımına son veren ve sonrasında ilgili herhangi bir faaliyete katılmayan bir ülke KOEP katılımcısı olarak değerlendirilemez ve BMGK’nin 2231 sayılı kararınca BM yaptırımlarını geri getirecek süreci başlatamaz. ABD cephesi, BMGK’nin tüm bu yasal tutumuna rağmen yaptırımların devam etmesi kararlılığını sürdürmekte. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, İran’a yönelik yaptırımları yeniden uygulamaya koyduklarını ve devreye gireceği açıklamasını yapmasının ardından 21 Eylül’de ABD’nin İran’a yönelik yeni yaptırımlarını duyurdu. İran cephesi ise ABD-BM arasında “yasal” süreç kapsamında gelişen bu olaylar karşısında daha “diplomatik” olarak adlandırılabilecek tutumunu şu anlık korumakta.

ABD’nin İran’a karşı hedefli bir kampanya yürüttüğü, iç politikasına müdahale etmeye ve İran’ı bölgede izole etmeye çalıştığı açıklamalarında bulunan İran yönetimi, snapback mekanizmasının yasa dışı ve kabul edilemez olduğunu ifade etmişti. İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, ABD’nin bu hamlelerini “zorbalık” olarak nitelendirmişti. İran, 19 Eylül Cumartesi günü Güvenlik Konseyine gönderdiği mektupta ABD’nin hamlesinin hükümsüz olduğunu bu nedenle kabul edilemeyeceğini belirtmiş ve Konseyi bu girişimleri engellemeye çağırmıştı. 20 Eylül’deki kabine toplantısında ABD’nin ülkesine karşı zorbalık eylemlerinde bulunması durumunda İran’dan kesin bir cevap alacağını belirten İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, ABD’nin snapback mekanizmasını başlatmak için çabalarının son aylarda daha da belirginleştiğine dikkat çekti. ABD’nin BMGK’de son bir ay içinde İran’a karşı üç defa başarısızlığa uğradığını ifade eden Ruhani, ABD’nin isteğinin kabul edilemez olduğunu ve bu tarz eylemlerin ülke için “kaçınılmaz bir başarısızlık noktası” hâline geldiğini belirtti. Ruhani’nin konuşmasında dikkat çeken diğer bir husus da İran’a yönelik maksimum baskının ABD’yi siyasi ve hukuki açıdan maksimum yalnızlığa ittiğini ve ABD’nin kesin bir yenilgiye uğradığını söylemesi olmuştu.

Süreç bu yönde ilerlerken 21 Eylül akşam saatlerinde İran-ABD arasında zıt kutuplu hamleler gerçekleşti. Cevad Zarif, ABD Dış İlişkiler Konseyine hitaben yaptığı konuşmasında İran’ın ABD ile tutuklu değişimine hazır olduğunu söyleyerek İran’ın henüz müzakere kapısını kapatmadığını belirtirken aynı anda ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo; Hazine Bakanı Mnuchin, Savunma Bakanı Esper, Ticaret Bakanı Ross, BM Daimi Temsilcisi Craft ve Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı O’Brien’ın da katılımıyla İran Savunma Bakanlığının da içinde olduğu 27 kişi ve kurumu yaptırım listesine eklediklerini ve Tahran’la “BM silah ambargosunu aşmak” için beraber çalıştıkları gerekçesiyle Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun da yaptırımlara maruz kalacağını açıkladı.

Washington’da 3 Kasım’da yapılması planlanan ABD başkanlık seçimleri için hareketlilik sürerken son zamanlarda seçim kampanyasına odaklanan Trump, İran’a yönelik baskılarla bu seçimdeki rakibi Joe Biden’ı dengelemeye çalışıyor. Trump yönetimi bir taraftan İran karşıtı bölgesel iş birliklerini hızlandırırken (Körfez’deki gibi) bir taraftan da uzun zamandır İran’a karşı sürdürdüğü maksimum baskı politikasındaki kararlılığını net bir şekilde göstererek oylarını artırmayı hedefliyor. Çünkü Biden, Trump’ın tek başına İran’a baskı yapma stratejisinin ABD’yi müttefiksiz bıraktığını öne sürerek İran’ın Nükleer Anlaşma’ya sıkı bir şekilde bağlı kalması karşılığında Anlaşma’ya yeniden katılma ve ardından iyileştirme sözü vermişti.

Sonuç olarak her üç taraf da (BM, İran ve ABD) kendi pozisyonlarının lehine kapsamlı argüman sunsa da ABD’nin iki yıl önce kendisini snapback mekanizmasının dışında bırakarak artık “katılımcı devlet” statüsünde olmaması diğer tarafların argümanlarının haklılığını net olarak ortaya koymakta. Tüm bunların farkındalığı ile İran tarafı özellikle de Rusya ve Çin’in de desteğini arkasına alırken bir yandan da yaklaşan ABD seçimlerini de göz önünde bulundurarak “bekle-gör” politikasına doğru yönelmekte. BM tarafı ise Trump’ın istekleri doğrultusunda erken bir adım atarsa bu durum uzun vadede BM’nin eylemleri üzerinde ciddi bir meşruiyet problemine yol açabilir. Öte yandan Trump yönetimi BM’ye yaptırımların devam etmesi için baskılarını sürdürürse Ruhani’nin de belirttiği gibi uluslararası toplumdan uzaklaşabilir. Kısacası, son olarak BM üzerinde vuku bulan ABD-İran anlaşmazlığının ABD’deki başkanlık seçiminin sonucuna göre çözümleneceği kuvvetle muhtemeldir.


Bu makale ilk olarak 23.9.2020 tarihinde TRT Farsça'da yayımlanmıştır.

https://www.trt.net.tr/persian/brnmh-h/2020/09/23/mkhnysm-mshh-tyr-thdydy-khh-bh-smt-yrn-nshnh-rfthst-1496157