Almanya Dışişleri Bakanı’nın Tahran Ziyareti

Almanya Dışişleri Bakanı’nın Tahran Ziyareti
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas Ürdün, Irak ve Abu Dabi’ye yaptığı dört günlük Ortadoğu ziyaretinin ardından 9 Haziran’da Tahran’a ulaştı. Maas’ın direktörü Jens Plötner 2 hafta önce Tahran’a giderek bu ziyaretle ilgili bir ön görüşme yapmıştı. Bu görüşmede Plötner karşılarında hâlâ yapıcı adımlar atmaya hazır partnerlerin bulunduğuna dair bir izlenim edinmişti.  İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif henüz Maas’ın Tahran’a ulaşmasını beklemeden Avrupa’nın artık İran’ın beklentilerini ciddi bir düzeyde gerçekleştirmesi gerektiği konusunda birtakım demeçler verdi. Zarif Avrupa’dan, enflasyonun yüzde kırkı geçtiği ülkesinde ekonomisini ayakta tutacak somut adımlar beklediğini ve boş vaatlerle tatmin olmayacağını vurguladı. Maas ziyaret öncesi yapılan bu açıklamaların kendileri için yeni olmadığını ve yapıcı çözüm yolları bulunacağını temenni ettiğini söyledi. Fakat Maas’ın 19 saat süren Tahran ziyaretinde söz konusu çözüm yolları ortaya konamadı. Almanya Dışişleri Bakanı her zaman olduğu gibi nükleer anlaşma kapsamında yükümlülüklerini yerine getireceklerine dair söz verdi. Ancak bunu yaparken bir mucize yaratamayacaklarını da ekledi. Bu da Avrupa’nın İran’a ve anlaşmanın korunmasına dair duruşunun değişmediği anlamına gelmektedir.

Maas’ın Tahran ziyareti şüphesiz büyük bir öneme sahiptir. Nitekim bu ziyaret sadece Almanya’nın değil Fransa ve İngiltere’nin de mutabık kaldığı bir ziyaretti. Dolayısıyla bu diplomatik girişimde verilen demeçler anlaşmaya taraf Avrupa ülkelerinin ortak görüşüdür. Avrupa bölgede oluşacak herhangi bir gerilimde kendi güvenliğinin önemini tekrar tekrar vurgularken İran’a tüm ekonomik çıkmazlarına rağmen sadece anlaşmada kalma seçeneğini sundu. Zarif ise Maas ile yaptıkları ortak basın toplantısında olası bir gerilimi azaltacak en önemli hareketin ülkenin ekonomisini yaptırımlara karşı korumak için gerekli adımların atılması olduğunu vurguladı. Ancak anlaşılan bu talep yine ne Almanya ne İngiltere ne de Fransa’da bir etki yaratmadı. Bu da İran’ın devam eden aylarda artan ABD yaptırımlarıyla ekonomik açıdan daha fazla baskı altına alınacağını göstermektedir. İran ile mal karşılığında ticaret yapılmasını sağlayan INSTEX ise Avrupalı yatırımcıları ABD ile karşı karşıya getireceğinden hâlâ uygulamaya konulamamıştır. Nitekim hiçbir Avrupalı firma Amerika’daki en ufak bir kazancını bile riske etmek istememekte ve ABD’yi karşısına alıp ceza ödemeyi göze alamamaktadır. İran’ın ihtiyacı olan ilaç ve gıda maddelerinin bile bu anlamda İran’a girişi oldukça zorlaştı. İran’ın Avrupa’ya sunduğu iki aylık ültimatom niteliğindeki süreden geriye sadece dört hafta kaldı ve bu süre zarfında da INSTEX’in uygulanması neredeyse imkânsız görünmektedir.

Almanya, İngiltere ve Fransa’nın İran’ın balistik füzelerine ve bölgedeki yayılmacı politikasına karşı olduğu varsayıldığında İran’a tekrar masaya oturup bu konuların da müzakere edileceği bir çıkış yolu bırakılmaktadır. Nitekim Dışişleri Bakanı Zarif ile yaptığı iki saatlik görüşmenin ardından Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile konuşan Maas, ülkesine dönmeden önce “Nükleer anlaşma başarısız olursa İran uluslararası bir izolasyon tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir.” şeklinde bir açıklama yaptı. Ayrıca Maas İran’ın anlaşmadan çıkması hâlinde BM’nin öngördüğü üzere Avrupalı partnerlerin de İran’a uygulanacak yaptırımları tekrar başlatacağını ifade etti. Maas’ın bir nevi tehdit niteliği taşıyan bu açıklamaları İran anlaşmadan çıkarsa Almanya ve diğer tarafların artık İran’ın arkasında durmayacağının en açık ifadesidir. Bu durumda İran için Avrupa ile ABD arasında hiçbir fark kalmamaktadır. Ancak Tahran yönetimi anlaşmaya bağlı kalıp Avrupa ile diyaloğu sürdürerek İran konusunda Trump yönetimindeki bir Amerika ile Avrupa arasında kalıcı bir bölünme sağlayabilir. Oysa İran bölgedeki hasımları aleyhine provakatif sözler sarf edip -İran’ın yaptığı henüz kanıtlanmasa da- Fuceyra vakasında olduğu gibi bu tip saldırıların daha etkili olduğu görüşündedir.