ABD ve İran arasında, Irak-Suriye hattındaki gerilim alanları yeni adımlarla derinleşmeye devam etmektedir.
Reformcular; protestoları, ülke siyasetindeki eski rollerini yeniden elde etmek için müesses nizama karşı bir baskı ve pazarlık aracı olarak kullanmaya çalışmış olsa da amaçlarına ulaşamamıştır.
Geçmişte İran-Avrupa arasında Rüşdi meselesi ve Mikonos suikastı kriz yaratmışsa da Avrupa, tercihini diplomasiden yana kullanmıştır. Bugün de Nükleer Anlaşma’yı kurtarmak amacıyla benzer bir eğilimdedir.
Din adamlarının ülkenin en ücra köyüne kadar ulaşabilme gücüne ve yapısına sahip olması, kitleleri harekete geçirme konusunda onlar için büyük bir fırsat olmuştur.
İran gazeteleri geçtiğimiz hafta; Pelosi’nin ABD-Çin gerilimini tetikleyen Tayland ziyareti, Sadr yanlılarının Irak’taki kaosu derinleştiren gösterileri, Zevahiri’nin öldürülmesi ve yeniden başlayan nükleer müzakereleri manşete taşımıştır.
Ademiyet, tarihyazımı hakkındaki düşüncelerini, Meşrutiyet’in toplumsal ve entelektüel tarihine ilişkin yaptığı araştırmalarda uygulamıştır.
Irak’ın siyasi geleceğini erken seçimler değil; Ekim Hareketi belirleyecektir.
Reformcular, siyasi zirveden silineli çok olsa bile Rafsancani-Ruhani-Laricani çizgisinin İran siyasetinden tasfiye edilmesi farklı çağrışımlar yapıyor ve bu seçimlerin diğer beş seçimden farkının ne olduğu sorusunun sorulmasına neden oluyor.