Ürdün’ün, İran’a diyalog çağrısı yaparak ikili ilişkileri güçlendirmek istediğini belirtmesinin hemen akabinde İran’ın Ürdün’le sağlık konusunda iş birliğine gitmek istemesi, tesadüfen gelişmiş bir konu değildir.
Geçtiğimiz hafta; İran’ın Zengezur Koridoru yakınlarında başkonsolosluk açması, Şah Çerağ Türbesindeki terör saldırısı ve DMO ile İstihbarat Bakanlığının protestolara ilişkin ortak bildirisi mercek altına alınmıştır.
İran gazeteleri, geçtiğimiz hafta Azerbaycan sınırındaki askerî tatbikatın yanı sıra protestolar kapsamında Evin Hapishanesindeki isyan ve Erdebil’de lise öğrencilerine ölümcül şiddet iddiası gibi gelişmeleri irdelemiştir.
İran’da, Zengezur Koridoru’nun bölgesel ve uluslararası düzeyde İran karşıtı bir proje olduğu konusunda bir konsensüs söz konusudur.
İranlı analistlerin yazılarında ve söylemlerinde Türkiye’yi; NATO, ABD, İsrail ve Suudi Arabistan’ın yanında İran’ı bölmek isteyen bir “dış mihrak” olarak konumlandırdıkları görülmektedir.
Türkmen gazının Kafkasya üzerinden Avrupa'ya ihracı konusunda, Rusya ve İran'ın karşıtlığına Çin de katılırsa bu enerji rotasının aktif hale gelmesi daha da zora girebilir.
İran gazetelerinde geçtiğimiz hafta; Mehsa Emini olayı, Semerkant’taki ŞİÖ Zirvesi, Azerbaycan-Ermenistan çatışması, Arnavutluk’un İran’la diplomatik ilişkileri kesmesi ve ABD’nin İran İstihbarat Bakanlığına yaptırımı irdelenmiştir.
Rus finansal sistemleri çerçevesinde, İran ile Rusya arasındaki bankacılık ve finansal iş birliği, iki ülkeye yönelik Batı yaptırımlarını baypas etmek için bir fırsat sağlayacaktır.
NATO Stratejik Konsepti, Rusya ve İran’ı ötekileştirirken iki ülke de bu baskıya karşı jeopolitik konumlarını avantaja çevirme arzusuyla Hazar Zirvesi’ne katılmıştır.
Küresel-bölgesel jeopolitik ve jeoekonomik gelişmeler ile Rusya-Ukrayna Savaşı, Güney Kafkasya’daki yeni jeopolitik durumu daha da hareketlendirebilir.
Söz konusu koridor, İran’ın Basra Körfezi’ndeki Bender Abbas Limanını, Azerbaycan toprakları üzerinden Gürcistan’ın Karadeniz’deki Batum Limanına bağlayacaktır.
2020 yılında gerçekleşen 2. Karabağ Savaşı bölgesel aktörler açısından, konjonktür değişimi ve yeni bir jeopolitik durumun oluşum süreci olarak değerlendirilmiştir.