İran basını, Ankara-Şam ilişkilerinin normalleşmesinde Tahran’a ara buluculuk rolü atfetmeye çalışsa da Suriye üzerindeki egemenliğini kaybedeceği endişesi, Tahran’da tedirginlik yaratmaktadır.
Ankara-Şam, Şam-Abu Dabi ve Riyad hattında süren normalleşme adımlarını kaygıyla takip eden Tahran, gelişmelerin 12 yıldır Suriye’de oluşturduğu nüfuzuna nasıl yansıyacağı sorusunun cevabını arıyor.
Nükleer ve kimyasal silahların kullanımını yasaklayan fetvanın, veli-yi fakihin yetkilerinin yanında Düzenin Yararını Teşhis Konseyi gibi kanallar aracılığıyla kaldırılması mümkündür.
Hâlihazırda büyük bir ekonomik durgunlukla mücadele eden İran, Şam rejimine 11 yıldır sağladığı desteğin karşılığını, Suriye kaynakları kullanılarak telafi edilmesini istiyor.
Türkiye’nin, Suriye’deki muhtemel bir operasyonuna karşı İran’dan üst perdeden gelen açıklamalar, Türkiye açısından caydırıcı olmaktan ziyade iki ülke arasındaki güven zeminini aşındırıyor.
Birçok uzman savaş nedeniyle riske giren Rus kaynaklarına alternatif olarak İran doğal gazını vurgulasa da böyle bir durum gerçekçi değil.
Viyana anlaşması İran içi güç dengelerini etkileyecek olmasına rağmen asıl etkisi bölgesel politikalar konusunda olabilir.
Şin Bet tarafından kamuoyu ile paylaşılan son casusluk faaliyeti, İran’ın yakın zamanda ortaya çıkarılan diğer benzer faaliyetlerini hatırlatmıştır.