Reformcu cenaha yakın siyasi elitler ve basın kuruluşlarının, anlaşmayı genel olarak olumlu karşılamakla birlikte bazı noktalarda eleştiriler yönelttikleri görülmektedir.
İran’a yönelik sürpriz askerî harekât söylemleri yeniden gündeme gelse de bu türden bir sürpriz saldırının gerçekleştirilmesinin önünde bazı engeller ve zorluklar bulunmaktadır.
Deprem nedeniyle Türkiye’nin ekonomik, toplumsal ve politik sorunlara gebe olduğunu vurgulayan İran basınında, “Deprem Erdoğan’ı enkaz altında bırakır.” söylemi hâkimdir.
İsmailzehi, İran’ın iç ve dış siyasetindeki önemli meselelere dair resmî ideolojiyle örtüşmeyen siyasi açıklamaları nedeniyle yönetimle sorunlu bir ilişkiye sahip olmuştur.
Tahran’ın Azerbaycan’a yönelik gerilimi tırmandırma eylemleri çerçevesinde gelişen elçilik saldırısını irdeleyen İran basınında, Bakü ve Ankara’ya karşı manipülatif bir üslup hâkimdir.
Emini’nin ölümünden sonra yaşanan protestolarla birlikte üst düzey yönetimde gerçekleşen bazı atamalar ve görev değişiklikleri, müesses nizamın geri adım atmayacağı hususunda ipuçları vermektedir.
İran basını, Ankara-Şam ilişkilerinin normalleşmesinde Tahran’a ara buluculuk rolü atfetmeye çalışsa da Suriye üzerindeki egemenliğini kaybedeceği endişesi, Tahran’da tedirginlik yaratmaktadır.
Hamenei, Batılı devlet ve siyaset modelleriyle bu doğrultudaki gelişme ve kalkınma tezlerine karşı olduğunu dile getirdiğinden reformcu dinamiklerin demokratikleşme yönündeki sistem değişikliği taleplerini reddedecektir.
İran’da devrim ve sonrası sürece bakıldığında, toplumsal fay hatlarının halen hareketine devam ettiğini ileri sürmek yanlış olmaz. Daha önceden on senede bir gerçekleşen toplumsal protestoların aralığının sıklaştığı ve 2-3 yılda bir gerçekleştiği görülüyo
Tahran’ın konferanstaki stratejik önemini vurgulayan İran basını; konferans çerçevesinde gelişen KOEP’in ihyasında nispeten müspet, Tahran-Riyad ilişkilerinde ise Suudi Arabistan’ı suçlayıcı bir perspektif sunmaktadır.