ABD ve İran arasında, Irak-Suriye hattındaki gerilim alanları yeni adımlarla derinleşmeye devam etmektedir.
Pençe-Kılıç Harekâtı; KCK/PKK konseyi ve YPG’ye varoluşsal tehdit algısını daha fazla hissettirirken aynı zamanda gelecek arayışını da yoğunlaştırmıştır.
Kadın özgürlük hareketi argümanları ile ideolojik olarak ciddi bir yakınlık gösteren PJAK, bu süreçte daha fazla ön plana çıkmış ve alan kazanmıştır.
Tahran, resmi seviyede Türkiye'nin terör örgütü PKK ile olan mücadelesine destek veriyor ancak pratikte farklı angajmanlara girebiliyor.
Jeopolitik güvenlik sorunları ve hükûmet öncülüğünde etkin bir ulusal uzlaşının sağlanamaması sonucu, Ezidilerin varlık krizi ve geri dönüş ikilemi sürüyor.
Türkiye, bulunduğu konum ve uluslararası ilişkileri nedeniyle Afganistan barış sürecine katkı sağlayabilecek tüm niteliklere sahiptir.
Eğer İran politika değişikliğine giderek ABD’nin Suriye’de yaptığı gibi Irak’ta PKK’nın hamiliğine soyunmayı düşünüyorsa bu durumun etkileri stratejik boyutta olacaktır.
Rusya’nın Karabağ için kullandığı “Azerbaycan toprakları” ifadesi ve İran’ın işgalin sonlandırılması çağrılarında bulunması, krizin bölgesel nitelik kazanmadan önce bitirilmesi ihtimalini güçlendiriyor.
İran’ın; Irak, Suriye ve Lübnan gibi ülkelerdeki nüfuzu zayıflarsa önüne çıkan en iyi seçenek Türkiye ile Suriye konusunda anlaşmaktan geçiyor.
Sınır bölgelerinin değişik terör örgütlerinin yuvası hâline gelmesinin kimseye faydası olmayacağı açıktır.