Batı Azerbaycan’ın siyasi, sosyal ve ekonomik alanlarındaki sorunlarına su krizinin eklenmesi, bu ildeki siyasi istikrarsızlıkları ve halk hareketlerini tetikleme potansiyelini artırmaktadır.
Bölgedeki ulaşım koridorlarının açılması, Türkiye ve Azerbaycan arasında doğrudan ulaşımın sağlanması anlamına gelirken bölgesel dengelerin değişeceği yönünde endişeleri bulunan İran’ı rahatsız etmektedir.
Menendez’in, KOEP karşıtı bir tavır sergilerken Dağlık Karabağ konusunda Türkiye ve Azerbaycan karşıtı bir tutumla İran’daki Fars milliyetçileri ile paralellik göstermesi dikkat çekicidir.
ABD liderliğindeki Batı’yla sorunlar yaşayan ve yöneldiği Doğu ülkelerinden beklediği ölçüde destek göremeyen Tahran, son aylardaki bölgesel gelişmeler karşısında hazırlıksız yakalandı.
İran Genelkurmay Başkanı Bakıri’nin ziyareti, Tahran’ın Afganistan’daki gelişmeler konusundaki endişelerini İslamabad’a iletme çabasının bir parçasıdır.
Uzun yıllar boyunca “Şii Hilali” stratejisi ile hareket eden İran, bugün gelinen noktada kendi açısından risk ve tehdit hilali ile karşı karşıya kalmıştır.
İran’daki düşünce kuruluşlarında çıkan yazılarda, Azerbaycan’ın İsrail ile askerî ve ekonomik ilişkilerini geliştirmesi “İran’a karşı düşmanca bir tavır” olarak görülmektedir.
Bu ziyaretin, İran ve Azerbaycan arasında artan gerilimlerin ortasında gerçekleştiğini ve görüşmelerin temel konusunun Güney Kafkasya’daki gelişmeler olduğunu belirtmek gerekiyor.
İran-Azerbaycan sınırında ortaya çıkan gerilimin arka planında eğer İran’ın İsrail’le ilgili kaygıları yer alıyorsa bu endişeleri gidermenin yolu, diplomasi ve bölgesel iş birliğidir.
Devletlerin ortaya koydukları tepkilerin orantısız olduğu ve krizin doğru yönetilmediği durumlarda, ekonomik ilişkiler kısa ve orta vadede siyasi krizlerden olumsuz etkilenmektedir.