İran, ABD yaptırımlarıyla büyük ölçüde zarar görmüş ekonomisini zenginleştirilmiş uranyum faaliyetleriyle kurtaramayacaktır.
Mevcut koşullarda basın mensuplarının en önemli kaygısı, mesleki faaliyetten ziyade maddi ve manevi olarak yaşam mücadelesi olmuştur.
İran’ın gerek bölgede yürüttüğü faaliyetler gerekse de İran içindeki siyasi gelişmeler Biden yönetimi ile İran arasındaki ilişkilerin doğasına ve yönüne etki edecektir.
Trump’ın, İran ve el-Kaide ilişkisinin üzerine giderek Biden yönetiminin İran’a yönelik seçeneklerini sınırlandırmayı hedeflediği söylenebilir.
Çin, İran’ın 4 Ocak’ta Fordo Tesislerinde %20 uranyum zenginleştirmesine başladığını duyurmasının ardından sükûnet ve itidal çağrısında bulundu.
İran ve Rusya’nın desteklediği Esed rejimi, Suriye’yi geleceği olmayan çökmüş bir ülke hâline getirmiştir. Görünüşe göre yeni yılda da Suriye’yi daha iyi bir durum beklememektedir.
Asimetrik bir güce sahip olan insansız hava araçları, Körfez’de denizden düzenlenecek bir saldırıya hazırlık amacıyla doğru bir tercih olarak düşünülebilir.
Arap monarşilerinin, Orta Doğu’da yürüttükleri jeopolitik mücadeleden ve bu bağlamda Katar’a uyguladıkları baskılardan bir sonuç alamamış olmaları, Basra Körfezi’ndeki ilişkilere yansımıştır.
İran, geçtiğimiz yıl boyunca ABD karşısında sahip olduğunu düşündüğü ve bizzat Süleymani’nin de defalarca kez ifade ettiği askerî caydırıcılığa sahip olmadığını zor yoldan fark etti.
Tankerin alıkonulmasında görünür sebep olarak çevre kirliliği yarattığı belirtilse de Tahran’ın bu eyleminin arkasındaki gerçek amaç, bloke edilmiş parasının serbest bırakılmasını sağlamaktır.
İran ilerleyen safhalarda uranyumu yüksek oranda zenginleştirebilirse iki ila üç atom bombası için yeterli rezerve sahip olacak.
İran'ın Biden'dan beklentilerinin başında kuşkusuz Washington'ın Kapsamlı Ortak Eylem Planı olarak bilinen 5+1 ve İran arasında imzalanan anlaşmaya