İran’daki su krizinin; iklim değişikliği, kuraklık, nüfus yoğunluğuyla alakası olmakla birlikte krizin esas nedeninin kötü su yönetiminden kaynaklandığı görülmektedir.
ABD liderliğindeki Batı’yla sorunlar yaşayan ve yöneldiği Doğu ülkelerinden beklediği ölçüde destek göremeyen Tahran, son aylardaki bölgesel gelişmeler karşısında hazırlıksız yakalandı.
İran’da düşünce ve araştırma kuruluşlarında çıkan yazılar, Taliban liderliğindeki bir hükûmetin orta ve uzun vadede İran’ın ulusal çıkarları için tehdit olacağı yönündedir.
ABD, Afganistan’dan çekildikten sonra Taliban ve bölgeye yönelik stratejilerinde, Körfez müttefiklerinin kesintisiz desteğini almayı hedefliyor.
Bağdat Zirvesi’nden de anlaşılacağı üzere İran’ın yeni dönem dış politika hedef ve önceliklerinde ekonomik iş birlikleri ve komşularla iyi ilişkiler belirleyici bir rol oynuyor.
Japonya, Orta Doğu’da ABD-Çin rekabetini fırsata çevirerek İran, İsrail ve Irak gibi bölge ülkeleri ile iş birliğini artırmaya çalışmaktadır.
Afganistan’da ABD ve NATO’nun çekilmesiyle ortaya çıkacak olan güç boşluğu birçok bölgesel aktörün hem iştahını kabartıyor hem de güvenlik kaygılarını artırıyor.
İran aleyhine duraksayan Viyana görüşmeleri, Irak ve Suriye’deki ABD askerî varlığına karşı son zamanlarda artış gösteren roket ve drone saldırılarını açıklayabilir.
Körfez’deki dengeler açısından İran-Suudi Arabistan ilişkileri büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda Suudi Arabistan ve BAE arasında çıkan kriz, Reisi için bir fırsat niteliğindedir.
Afganistan’ın dünyaya açılan tek kapısı konumundaki Kabil Havalimanı, ülkedeki diplomatik misyonların faaliyete devam edebilmesi için hayati önemde.
Doğu Asya ülkeleri, olası bir anlaşma umudu ile ucuz İran petrolüne ulaşmak için Viyana görüşmeleri verilerini yakından takip ediyor.
Suudi Arabistan’ın, Pakistan ile ilişkilerini iyileştirmeye çalışması sadece iki ülke arasındaki değerlerle ilgili değil aynı zamanda Riyad’ın diğer ülkelere yönelik değişen tutumuyla da yakından bağlantılıdır.