Barış Pınarı Harekâtı ve Rusya’nın Yaklaşımı

Barış Pınarı Harekâtı ve Rusya’nın Yaklaşımı
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Türkiye’nin 9 Ekim’de Fırat’ın doğusuna yönelik başlattığı Barış Pınarı Harekâtı öncesi Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Valdai Uluslararası Tartışma Kulübü Toplantısı'nda Türk-Amerikan görüşmelerini yakından takip ettiğini ve ABD’nin Türkiye’nin Suriye’nin kuzey-doğusundaki haklı taleplerini dikkate almadığını ifade etmişti. Harekâtın ertesi günü ise Lavrov, Rusya’nın Türkiye ile Şam arasında bir diyalog başlatılmasına ön ayak olmak istediğini dile getirmişti. Harekât öncesi gerçekleşen Erdoğan-Putin telefon görüşmesini değerlendiren Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov ise Putin’in Erdoğan’dan Suriye krizinin çözümüne yönelik ortak girişimlere zarar vermemesi adına operasyonu iyice düşünmesini istediğini belirtmişti. Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı’na yönelik Ria Novosti, TASS, İnterfax gibi resmî ya da devlete yakın haber ajansları Türkiye’yi kınayan haberleri paylaşsa da üst düzey Rus yetkilileriyse harekâtla ilgili yorum yapmamayı tercih etmektedir.

Rusya’nın Barış Pınarı Harekâtı’na yönelik yaklaşımını belirleyen birkaç parametre olduğunu ifade edebiliriz. İlk olarak Fırat’ın doğusundaki siyasi-askerî durumun Türkiye için bir ulusal güvenlik meselesi olması ve bunun Moskova tarafından ciddiye alınmasıdır. Çünkü Türkiye’nin söz konusu harekâtı ABD’ye rağmen gerçekleştireceği Rusya tarafından ön görülmekteydi. Türk-Amerikan görüşmelerinin uzun sürmesi ve buna bağlı olarak harekâtın gecikmesi ise Türkiye’nin siyasi çözüm arayışlarının göstergesi olarak değerlendirilebilir. İkinci olarak Suriye gibi kriz bölgesinde Türkiye’yle iş birliğinin korunması Rusya’nın önceliğidir. Rusya’nın harekâtla ilgili Ankara aleyhine yapacağı herhangi bir resmî açıklama veya siyasi-askerî faaliyet, Astana ve Soçi Anlaşmalarında öngörülen Türk-Rus iş birliğini riske atabilir. Üçüncü olarak Fırat’ın doğusu, Rusya’nın Suriye’deki çıkar alanının dışında olduğu gibi ABD kontrolünde bir bölgedir. Dolayısıyla Suriye’de resmî olarak kara kuvvetleri bulunmayan ve az sayıda askeri bu topraklarda konuşlandıran Rusya için psikolojik ve siyasi bir bariyer niteliğindedir. Rusya-Şam-İran koalisyonunun Fırat’ın doğusuna yönelik herhangi bir askerî faaliyet gerçekleştirmesi durumunda ABD tarafından da sert bir şekilde karşılık görecek olması Moskova’yı caydıran bir diğer etkendir.

Son olarak Rusya, Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı’nı fırsata çevirmek istemektedir. Bu harekâtın ABD-PYD ilişkilerini olumsuz etkileyeceğini düşünen Rusya, ABD’den uzaklaşarak kendisiyle yakınlaşacağını varsaydığı PYD’yi Şam yönetimiyle uzlaştırmayı hedeflemektedir. Ancak mevcut şartlarda Rusya, Türkiye’ye karşı kendisinden siyasi destek isteyen PYD’nin tarafında durmaktan da kaçınmaktadır. Moskova, PYD’ye herhangi bir ciddi destek verilmesi durumunda Türkiye’yle olan iş birliğine zarar vereceğini bildiğinden tarafsız kalmayı kendisi için daha faydalı görmektedir. Ayrıca Rusya, bu harekâta tarafsız kalması karşılığında Türkiye’den Şam yönetimi ile diyalog kurmasını da istemektedir. Böylelikle hem Ankara-Şam hem de Şam-PYD diyalogunu sağlayan arabulucu rolünü üstlenerek Suriye barış sürecinde önemli aktör olduğunu göstermeyi hedeflemekte ve söz konusu aktörler üzerinden pazarlık yaparak çıkar sağlayacağını düşünmektedir. Rusya bu yaklaşımıyla aynı zamanda Şam yönetimine bu harekâta neden tarafsız kaldığının cevabını da vermekte ve Şam’la olan ilişkisinin zarar görmesini engellemeye çalışmaktadır. Sonuç olarak Rusya’nın Barış Pınarı Harekâtı’na yönelik yaklaşımı, Türkiye’yle iş birliğine zarar vermeme ilkesine dayanmaktadır. Fakat ilerleyen zamanlarda Rusya’nın Fırat’ın doğusuna yönelik politikası bu harekâtın başarılı olup olmaması ve süreç içinde yaşanacak değişimler tarafından belirlenecektir.