Barış Pınarı Harekâtına Avrupa’dan Tepkiler

Barış Pınarı Harekâtına Avrupa’dan Tepkiler
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Uluslararası arenada ciddi tepkilere yol açan Türkiye’nin 9 Ekim Çarşamba günü Suriye’nin kuzeyinde YPG/PKK terör örgütüne karşı düzenlediği Barış Pınarı Harekâtı’na Avrupa ülkelerinden birtakım itirazlar geldi. Her ne kadar Macaristan 28 AB ülkesinin Türkiye’ye uyarı niteliğinde hazırladığı bildiriyi imzalamamış ve İspanya tek Avrupa ülkesi olarak harekâta destek vermiş olsa da genel olarak Avrupa Türkiye’nin operasyonunu kınadı. Özellikle Fransa ve Almanya bu harekâtı sert bir dille kınadıklarına dair açıklamalar yaptı. Finlandiya, Danimarka ve İsviçre gibi ülkelerin dışişleri bakanlıklarından da “Endişeliyiz” şeklinde açıklamalar geldi. AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker saldırının durdurulması gerektiğini ve bu operasyonun güvenli bölgeye zarar vereceğini ifade ederken, AB Dış Politika sorumlusu Federica Mogherini de “güvenli bölgeye” yerleşecek olan Suriyelilerin ana vatana dönüşünü zorunlu bir göç olarak kabul etti ve bunun demografik bir değişime sebebiyet vereceğini ileri sürdü.

Almanya, Polonya, Belçika, Fransa ve İngiltere New York’taki BM Güvenlik Konseyi’nde konunun komite toplantısında gündeme getirilmesini talep etti ve buradan Türkiye’ye operasyonu durdurma çağrısı yapıldı. Norveç ve Finlandiya ise Türkiye’ye silah ihracatına yasak getirdi. Finlandiya ile Türkiye arasında savunma sanayisi alanında herhangi bir anlaşma bulunmazken Norveç ile de Türkiye’nin silah ticareti yok denecek kadar azdır.

Avrupa ülkelerinin genel olarak dile getirdikleri kaygılar, çoğunlukla harekâtın bölgedeki durumu daha da kötüleştirmesi ve DEAŞ ile mücadeleyi sekteye uğratması ihtimaliyle ilişkilidir. Operasyonla ortaya çıkacak olası bir mülteci akının ise en fazla Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Türkiye’ye yöneleceği gerçeğini göz önünde bulundurursak bu durumdan da Avrupa’nın daha az etkileneceği söylenebilir. Suriye’nin kuzeyinde oluşturulacak olan “güvenli bölgeye” maddi desteğin sağlanmayacağı yönündeki açıklamalar ise 2011 Suriye iç savaşı çıktığından beri mülteci sorunlarıyla uğraşan Avrupa’nın sığınmacılar konusundaki ikircikli politikasını yansıtmaktadır. AB’nin içerisinde güçlü bir konuma sahip olan Almanya’daki muhalefet partilerinden ise Türkiye’ye olan silah satışının durdurulması gibi cılız tepkiler gelmektedir.

ABD, Türkiye’nin terör koridorunu yok etmeye ve yerine mülteciler için güvenli bir alan yaratma politikasına karşı kısmen çekimser kalırken ya da Trump seri hâlde gelen açıklamalarıyla kesin bir pozisyon almazken Avrupa’nın Amerika’nın aksine daha kararlı bir duruş göstermesi beklenmemelidir. Macaristan’ın vetosuyla Avrupa Parlamentosundan bir kınama bildirisi çıkaramayan AB’nin çok daha güçlü bir adım atması şu aşamada ihtimal dışıdır. Özellikle Türkiye’nin son çıkışıyla verdiği mültecilere Avrupa yolunun açık olduğu mesajı, AB’ye meselenin özüyle ilgilenmesi gerektiğine dair bir uyarı niteliğindedir. AB’nin bu minvalde vereceği tepkilerinin uzun sürmeyeceği ve hatta gelecekte “güvenli bölgeye” destek olup mülteciler konusunda Türkiye ile anlaşmaya varmak isteyeceği öngörülebilir.