Beluçistan'da Yeni bir Terör Saldırısı

Beluçistan'da Yeni bir Terör Saldırısı
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Sistan ve Beluçistan eyaletinin Çabahar liman kentinde 6 Aralık 2018 Perşembe günü  bombalı araçla gerçekleştirilen ve kentteki emniyet müdürlüğünü hedef alan saldırıda, iki kişi hayatını kaybederken 10’u polis ve 32’si sivil olmak üzere 42 kişi yaralandı. Saldırıyı 2013 yılında kurulan Ensar’ül-Furkan örgütü üstlendi. İran İstihbarat Bakanlığı ve diğer güvenlik birimlerinin açıklamalarına göre ülke içinde daha önce de benzer bombalı araç saldırıları planlanmış ancak emniyet güçlerince engellenmiştir.

Eylemi üstlenen Ensar’ül-Furkan örgütü, Sistan ve Beluçistan bölgesinde aktif olan yasa dışı “Hizb-i Ensar-ı İran” ile “el-Furkan” örgütünün 2013 yılında ittifak kurmasıyla ortaya çıkmıştır. Tahran yönetimine karşı ortak mücadele yürütmek amacıyla bir araya gelen her iki örgüt de yakın geçmişte kurulmuştur. Hizb-i Ensar-ı İran, bölgedeki aktif silahlı örgütlerden Cundullah’ın lideri Abdülmelik Rigi’nin 2010 yılında idam edilmesinin ardından örgüt içinde yaşanan ayrışmalar sonucu ortaya çıkmıştır. El-Furkan örgütü ise daha eski bir yapılanma olup örgütün kuruluşu 1996 yılında Taliban’ın Afganistan’da kontrolü ele geçirdiği dönemlere dayanmaktadır. Bu nedenle Ensar’ül-Furkan’ın, Taliban ve el-Kaide gibi örgütlerle yakın bağlantı içerisinde olduğu ileri sürülmektedir. Ensar’ül-Furkan’ın İran içerisindeki eylemleri Beluçistan’la sınırlı kalmamıştır. Yoğun Arap nüfusa sahip Ahvaz bölgesindeki petrol borularını hedef alan sabotaj eylemleri örgütün ideoloji olarak etnisiteden çok mezhepsel saiklerle hareket ettiğini göstermektedir. İran güvenlik güçlerinin Mayıs 2015’te düzenlediği operasyon sonucu, örgüt lideri Haşim Azizi, Bafkan yakınlarında ölü olarak ele geçirilmiştir. Azizi’nin yerine örgütün başına geçen Celil Kanber Zehi de Haziran 2017’de düzenlenen operasyonda Çabahar kentine bağlı Kasr-ı Kand bölgesinde öldürülmüştür.

Çabahar’daki saldırıya ilişkin açıklamalar yapan İranlı yetkililer, söz konusu örgütlerin Suudi Arabistan, BAE ve ABD gibi ülkeler tarafından desteklendiğini savunmuşlardır. Nitekim Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, ilk açıklamalarında saldırı konusunda İran’ın bölgesel jeopolitik rakipleri olan Suudi Arabistan ve BAE’yi suçlamıştır. Diğer yandan Pakistan’ın sınır güvenliğini sağlamadaki ihmal ve yetersizliği de örgütlerin İran-Pakistan sınırında rahat hareket etmesine olanak sağlamaktadır.

Saldırının meydana geldiği Çabahar, konumu itibariyle stratejik öneme sahip bir kenttir ve bir süredir çeşitli açılardan ülkedeki ve bölgedeki gelişmelerin odağındadır. Umman Körfezi kıyısında yer alan ve İran’ın Hint okyanusuna açılan kapısı konumunda bulunan Çabahar limanı, ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımlardan da kısmen muaf tutulan bir serbest ticaret bölgesidir. Liman, Çin ve Hindistan’ın Afganistan ve Orta Asya üzerindeki rekabeti açısından da kritik bir öneme sahiptir. Hindistan, Çabahar’a yaptığı yatırımlarla buradan Afganistan ve Orta Asya’ya ulaşmayı amaçlamakta ve Çin’in Pakistan’ın Umman Körfezi kıyısındaki Gwadar liman kentinde güttüğüne benzer amaçlarla yatırım yapmaktadır. Bu stratejik hesaplar, liman kentinde yaşanan terör saldırısının sıradan bir eylem olmadığını ortaya koymaktadır. Ayrıca bu saldırının 23 Kasım’da Pakistan’ın Karaçi kentindeki Çin Konsolosluğuna yapılan saldırıya bir misilleme olduğu yönündeki değerlendirmeler de dikkate alınmalıdır. Sonuç olarak dün gerçekleşen eylem; etnik ve mezhepsel faktörler üzerinden İran iç güvenliğinin hedef alındığını gösterdiği gibi bölgesel ve küresel rekabet ve çatışmanın yerel unsurlar üzerinden nasıl yürütüldüğüne dair somut bir örnek de teşkil etmektedir.

ABD’nin, İran’a yönelik kapsamlı yaptırımlar uygulamakla kalmayıp ülke içerisinde silahlı mücadele veren etnik ve mezhep kökenli örgütleri kullanmaya çalışması olasıdır. İran Kürdistan’ında yaşanan çatışmalar, Ahvaz’da askerî geçit töreni sırasında meydana gelen terör saldırısı, İranlı sınır muhafızlarının rehin alınarak Pakistan’a kaçırılması ve kısa bir sonra Çabahar’da görülen bu son saldırı gibi eylemler arasındaki kısa zaman aralığı dikkate alındığında saldırıların giderek yoğunlaştığı anlaşılmaktadır.