Devrim Sonrası İran’ın Pakistan Şiileriyle İlişkisi

Devrim Sonrası İran’ın Pakistan Şiileriyle İlişkisi
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran hem komşu ülke olması hasebiyle hem de diğer siyasi ve kültürel nedenlerden dolayı Pakistan’la yoğun ilişkiler içerisindedir. Bu bağlamda İran her ne kadar Pakistan’la olan resmî ilişkilerine özen gösterse de mevcut konjonktür ve ideolojik meseleler İran’ın bazı durumlarda gayriresmî politikalara yönelmesine sebep olmuştur. Bu durum İran Kültür ve İslami İrşat Bakanlığı tarafından “Pakistan Şiilerinin Kültürel ve Toplumsal Durumu” başlığı altında yayımlanan Novzer Şefii’nin makalesine de yansımıştır. Şefii bahsedilen makalesinde “‍İran, farklı azınlıkları barındıran ülkelere yönelik hem resmî mecradan örneğin; Tahran-İslamabad ilişkisi şeklinde hem de gizli diplomasi çerçevesinde etnik ve mezhebi azınlıklar aracılığıyla ilişkilerini yürütmeli.”1 şeklinde bir ifade kullanmıştır. Ancak İran’ın bu politikalarını uygulayabilmesi için söz konusu ülkelerin iç dinamikleri de oldukça önemlidir.

Pakistan Şii Toplumunun Genel Durumu

Şiiler yaklaşık olarak Pakistan toplam nüfusunun %10-20’sini oluşturur. Bu durumda Worldometers’in 2020 verilerine göre Pakistan toplam nüfusunun 220 milyon üzerinde olduğu dikkate alındığında Pakistan'ın, İran’dan sonra en çok Şii nüfusu barındıran ülkelerden biri olduğu anlaşılmaktadır. Coğrafi olarak Şiilerin ülke içerisindeki nüfus dağılımına bakıldığında Şiiler; Beluçistan, Sind, Pencap, Federal Yönetilen Kabile Alanları, Azad Keşmir ve Gilgit-Baldistan gibi bölgelerde yaşamaktadır. Pakistan'daki Şiiler çoğunlukla İsnaaşeri'dir. Ayrıca dikkate değer ölçüde İsmaili ve bazı diğer alt kollara mensup kesimler de bulunmaktadır. Pakistan Şiileri dinî âlim ve medreseler açısından da Şii dünyasında oldukça önemli bir konumdadır. Örneğin günümüzde Şii dünyasının en önemli âlimlerinden biri olarak sayılan Ayetullah Uzma Beşir Necefi Pakistan kökenlidir. Benzer şekilde Pakistan’da çok sayıda Şii medresesi bulunmaktadır.

Siyasi durumuna bakıldığındaysa Şiiler, azınlık olmalarına rağmen Pakistan’ın bağımsızlığından bu yana önemli makamlarda bulunmuşlardır. Dolayısıyla siyasi olarak merkezî yönetim tarafından herhangi bir ayrımcılığa maruz kalmadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Pakistan’ın oluşum süreci ve ilk yıllarında Şiiler, Hindistan Şiileri Konferansı, Şii Haklarını Koruma Ofisi, Şii Mütalibat Komitesi ve Şii Siyasi Partisi adı altında faaliyetlerini yürütmüştür. Günümüzde de Şiilerin yoğun olarak katılım sağladığı Müslüman Birliği Partisi, Pakistan Caferiye Hareketi, Pakistan Halk Partisi ve Pakistan Müslümanlar Birliği Meclisi (MWM) ülkenin önemli siyasi partilerini oluşturmaktadır. Bu partilerden Müslüman Birliği Partisi ve Pakistan Halk Partisi mezhebî bir kimliğe sahip olmadığından dolayı sadece Şiileri değil farklı kesimleri de barındırmaktadır. Ancak Caferiye Hareketi 13 Nisan 1979’daki kuruluşundan bu yana farklı isimler adı altında mezhebî politikalar izlemiştir ve İran’a yakınlığıyla bilinmektedir. Benzer şekilde Pakistan Müslümanlar Birliği Meclisinin de İran’la oldukça iyi ilişkileri bulunmaktadır. Pakistan İmamiye Öğrencileri Teşkilatı da gençlere yönelik faaliyetler düzenlemektedir.

Pakistan’ın yakın tarihine bakıldığında 1977’de darbeyle iktidara gelen Ziya ül Hak’ın İslamileştirme politikaları Şiiler açısından bir dönüm noktası niteliğinde olmuştur. Ziya ül Hak Dönemi'nde meydana gelen önemli gelişmelerden biri de Şiileri Müslüman olarak görmeyen bazı Selefi ve Deobandi ideolojisine dayanan radikal grupların ortaya çıkışı olmuştur. Bu grupların başında Sahabe Ordusu ve Leşker-i Cengavi gibi gruplar gelmektedir. Benzer şekilde bu dönemde Şiiler de teşkilatlanmıştır. Caferiye Hareketi buna bir örnek oluşturmaktadır. Bu gruplar arasından sıkça karşı karşıya gelen Sahabe Ordusu Suudi Arabistan tarafından desteklenirken Caferiye Hareketi İran tarafından desteklenmektedir.

İran’ın Pakistan Şii Toplumuna Yaklaşımı

Pakistan hem Suudi Arabistan hem de İran’ın varlık gösterdiği bir ülkedir. Pakistan'ın her iki ülkeyle de yoğun ilişkilerinin olduğu dikkate alındığında İran’ın Pakistan Şii toplumuyla olan ilişkilerinin boyutları da ortaya çıkmaktadır. Bir yandan Pakistan ekonomisi büyük oranda Suudi Arabistan’ın sağlamış olduğu maddi kaynaklara bağlıyken diğer yandan İran ve Pakistan arasında, İran'ın ABD’yle olan diplomatik ilişkilerini Pakistan’ın Washington Büyükelçiliği aracılığıyla yürütecek kadar güçlü bir diplomatik bağ bulunmaktadır.

İran’ın Pakistan Şii toplumuna yaklaşımını bahsedilen faktörler çerçevesinde değerlendirmek gerekmektedir. Bu bağlamda Pakistan’da bazı Selefi medreselerin Vahhabiliği yaymaya yönelik faaliyetleri olduğu gibi İran da Şii medreseler aracılığıyla kendi ideolojisini yaymayı amaçlamaktadır. Nitekim 1979’da Humeyni’nin emriyle Ketta şehrinde inşa edilen İmam Sadık Medresesi başta olmak üzere İran’ın desteğiyle pek çok medrese inşa edilmiştir. Buna ek olarak Pakistan Caferiye Hareketinin önceki lideri Arif Hüseyin Hüseyni, İran Devrim Rehberi Humeyni’nin öğrencisi ve Velayet-i Fakih sisteminin savunucularından biriydi. Hüseyni, Necef’te Humeyni’yle tanışıp onun derslerine katılmış; Necef'ten sonra Kum’da Mekarim Şirazi, Kazım Hairi ve Vahid Horasani gibi hocalardan ders almıştır. Hüseyni, Humeyni’nin düşüncelerine o kadar bağlıydı ki Şah'a karşı protestolara katılmış ve bu nedenle 1978’de İran’ı terk etmek durumunda kalmıştır. İran Devrimi'nden sonra 1988’de öldürülene kadar Humeyni’nin Pakistan temsilcisi olarak görev yapmıştır. Cenazesine İran’dan yüksek mevkili bir heyet gitmiş ve cenaze namazını mevcut Anayasayı Koruyucular Konseyi Başkanı Ayetullah Cenneti kıldırmıştır. Humeyni ise bir bildiri yayımlayarak “Sevgili Oğlunu” kaybettiğini belirtmiştir.2 Benzer şekilde Caferiye Hareketinin mevcut lideri Seyyid Sacid Nakevi doğrudan Veli-yi Fakih’in Pakistan temsilciliğini yürütmektedir. Nakevi aynı zamanda İran merkezli “Dünya Ehlibeyt Kurultayı”nın da üyesidir. Nakevi, 2004 yılında Sahabe Ordusunun başkanı Azam Tarık’ı öldürmek suçuyla dört ay hapis yatmıştır.

İran, Pakistan Şiileriyle olan ilişkilerini yürütürken daha çok kültürel faaliyetlere ağırlık vermiş ve Pakistan’la olan diplomatik ilişkilerinin bundan kötü yönde etkilenmemesine özen göstermiştir. Bu bağlamda başta İslamabad, Peşaver, Lahor, Karaçi, Ketta ve Ravalpindi olmak üzere pek çok şehirde “İran Kültür Evleri”nin bulunması oldukça önemlidir. İran’ın Pakistan’a yönelik “Kültür Politikası”na yoğunluk vermesi Hint yarımadasında İngilizlerden önce Fars kültürünün hâkim olduğunu savunması ve Urducayı Farsçadan doğma bir dil3 olarak görmesi de etkili olmuştur. Bunun yanı sıra el-Mustafa Üniversitesinin Pakistan’da birçok şubesi olduğu ve Pakistanlı çok sayıda öğrencinin buralarda eğitim aldığını göz ardı etmemek gerekir. Bu bağlamda Şefii'nin İran’ın Pakistan’a yönelik politikalarını değerlendirirken “Şimdi herkes savaştayken bizim akademik kadro yetiştirmemiz gerek çünkü bir müddet sonra barış ortamı sağlandığında nüfuz sahibi olmak isteriz.” ifadesi oldukça manidardır.4

İran inanç turizminin büyük bir kısmını Pakistan Şiileri oluşturmaktadır. Her sene yüz binlerce Pakistan Şii'si İran’ın başta Kum ve Meşhed olmak üzere dinî mekânlarını ziyaret etmek için İran’a gitmektedir. İran ise sektörü canlı tutmak adına Şiilerin yoğun olarak yaşadığı Pakistan şehirlerinde konsolosluklar açmış ve diğer gerekli imkânları da sağlamıştır. Bu durum bir yandan İran'ın turizm gelirini arttırırken diğer yandan kültür politikalarını uygulamasına da kolaylık sağlamaktadır.

Bunların yanı sıra İran’da Afgan ve Iraklı mültecilerden sonra en çok Pakistanlı mülteci bulunmaktadır. Bu mülteciler çoğunluk olarak Şii olup kötü yaşam koşullarına sahiptir. Bu durum İran için farklı coğrafyalarda vesayet savaşlarını yürütmek için kaçınılmaz bir fırsat sunmaktadır. Zira İran bu mültecilerin çaresizliğinden ve inançlarından yararlanarak onları Suriye’de olduğu gibi vesayet savaşlarını yürüttüğü bölgelerde ön cephelerde savaşmak üzere kullanmaktadır. Pakistan Şiilerinden oluşan Zeynebiyyun Tugayını da bu kapsamda ele almak gerekir. Bu savaşlara gönderilen gençlerin pek çoğu ülkesindeki işsizlikten dolayı İran’a gidip düşük ücretlerle çalışmaktadır. İran ise Anayasa'nın 980. maddesi bağlamında “ülkeye yararlı birey” adı altında bu gençlere vatandaşlık vaat etmektedir.

Sonuç

Pakistan İran’ın; ekonomik, kültürel ve stratejik ilişkiler kurduğu önemli bir komşu ülkesidir. İran’ın Pakistan’la olan ilişkileri turizm ve kültürden nükleer programa kadar birçok alanda çeşitlilik göstermektedir. Bu nedenle İran’ın Pakistan Şiileriyle olan ilişkisi, Pakistan’ın merkezî yönetimiyle olan diplomatik ilişkilerine zarar vermeyecek şekilde bir seyir izlemiştir. Bu bağlamda İran’ın Pakistan Şii toplumuna yönelik yaklaşımında kültürel meselelere ağırlık verilmiştir. Nitekim çok sayıda kültür evleri, el-Mustafa Üniversitesi ve ağırlıklı olarak dinî eğitim için İran’a getirilen öğrencileri bu çerçevede değerlendirmek mümkündür. Fakat İran yönetiminin dinî bir kimliğe sahip olması, Pakistan’da bulunan medreseler ve dinî âlimlerle olan yakın ilişkileri dinî meselelerin siyasi alanlara da sıçramasına zemin hazırlamıştır. Nitekim Veli-yi Fakih’in Pakistan temsilcisi olan Seyyid Sacid Nakevi aynı zamanda Pakistan’ın önemli siyasi partilerinden biri olan Caferiye Hareketinin de başkanlığını yürütmektedir. Benzer bir şekilde Pakistan’dan İran’a dinî eğitim almak amacıyla gelen veya mülteci olarak İran’da yaşayan gençlerinden bir kısmının Zeynebiyyun Tugayı adı altında Suriye savaşına gönderilmeleri de buna bir örnek teşkil etmektedir.


Sabaiyan, A.; Şefii, N.; Halili, M.; Rabbani, M. (1389). “Vaziyet-i Ferhengi ve İçtimai Şiayan-i Pakistan”. Kültür ve İslami İrşad Bakanlığı, Tahran: Pejoheşgah-i Ferheng, hüner ve irtibatat, 37.
Humeyni, R. (1378). Sahife-i Nur, Cilt 21. Tahran: Müessise-i Tanzim ve Neşri Asar-i Humeyni, 119-121.
Haddadadil, G. A. (2015). “Pakistan ve Zeban-i Farisi”. Tahran: Pejoheşgahi Ulumi İnsani ve Mütaleat-i Ferhengi, 8.
Sabaiyan, A.; Şefii, N.; Halili, M.; Rabbani, M. (1389). “Vaziyet-i Ferhengi ve İçtimai Şiayan-i Pakistan”. Kültür ve İslami İrşad Bakanlığı, Tahran: Pejoheşgah-i Ferheng, hüner ve irtibatat, 38-39