Irak Şiilerinin Ulusal Kimlik Mücadelesi

Irak Şiilerinin Ulusal Kimlik Mücadelesi
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Ekim 2019’un ilk günlerinde başlayan Irak protestoları; katılımın yoğunluğu, söylemleri, uzunluğu ve göstericilerin çeşitli şehirlerde gösterdiği kararlılık açısından gözlemcileri şaşırtmıştır. Her ne kadar Irak'taki toplumsal ve siyasi yapı böyle bir protestonun başlamasına uygun olsa da protestoların görünmeyen iç yapısını ve kimliksel, ekonomik veya politik sebeplere dayanan çeşitli nedenlerini ortaya çıkarmak için çok daha fazla araştırma ve bilimsel çalışmanın yapılması gerekmektedir.

Son Irak hükûmeti, 2003 yılından bu yana olan en düşük katılımlı seçimler olarak kayda geçen 2018 Genel Seçimleri'nin ardından Adel Abdul Mehdi başkanlığında aynı yılın ekim ayında kuruldu. 2018'in son aylarında eski Başbakan Haydar İbadi Dönemi’nde ve 2019 yılı içerisinde devlet; saygınlığını kaybetmiş, kredisini tüketmiş ve genel özgürlükleri kısıtlamıştı. Böylece hükûmet, farkında olmadan protestolar için zemin hazırlamış oldu.

Özgürlükler açısından konuşursak bu dönem, kozmetik alanında çalışan ve sosyal medya aktivisti olarak tanınmış 4 kadının öldürülmesine tanıklık etmiştir. Bu cinayetlerin en az birinden ise Haşdi Şabi liderlerinden birinin sorumlu olduğu ileri sürülmüştür. Ancak failler açığa çıkmadan konuyla ilgili araştırma dosyalarının tümü kapatılmıştır. Ayrıca bu dönemde, ünlü roman yazarı Alaa Mashdoub da Kerbela'da öldürülmüş ve cinayetin Şii milisler tarafından gerçekleştirildiği iddia edilmiştir. Ancak devlet kurumları şüphelileri bulup adalete teslim etmekte başarısız olmuştur.

Bu gelişmelerle birlikte bu yıl Şiilik için kutsal sayılan Kerbela şehrinin stadyumunda resmî bir maçtan önce okunan marş sonrasında ülkedeki Şii siyasi güçler arasında yeni bir sıcak tartışma atmosferi yaşanmıştır. Tartışmalara Iraklı kadınların maç öncesinde gösterilere katılmasıyla ortaya çıkan, Necef şehrinin kutsallığı ve Şii güçlerin nüfuz bölgesi olan bu şehirde hangi özgürlüklerin sınırsız olduğu sorusu konu olmuştur.

Protestolar öncesi meydana gelen olaylar güvenlik ve özgürlüklerin ihlali ile kalmayıp Irak ulusal onurunun ayaklar altına alınmasına kadar varmıştır. DEAŞ'a karşı savaşın kahramanlarından Korgeneral Abdul Wahab el-Saadi’nin tecrit edilmesi, Musul halkı tarafından kendisi için yaptırılan anıtın kaldırılması ve ayrıca Kürdistan petrol dosyasında baş gösteren küçük düşürücü bir girişim de meydana gelen olaylar arasındadır. Aynı şekilde Sağlık eski Bakanı’nın istifa etmesine neden olan siyasi ve mali şantaj ve Abdulmehdi hükûmetinin devlet içindeki üst düzey özel pozisyonların mezhep ve partilere göre dağıtılması sistemini kaldırma sözüne sadık kalmaması gerçekleşen ihlallerden bazılarıdır.

Bununla birlikte partizan medya organları, Irak halkının DEAŞ'la kanlı bir savaştan sonra kendi yaralarını sarmaya çalıştığı süre boyunca İran-ABD çatışmasına odaklanmıştır. Bu da imar ve tazminat mağdurlarının, ordudaki yaralıların ve şehit ailelerinin durumlarının iyileştirilmesi ile ilgili pek çok problemin derinleşmesine, diğer ekonomik ve hizmet kaynaklı sorunların giderek kötüleşmesine neden olmuştur. Bunun yanında 2019 yılında siyasetçilerin, Devlet Bütçe Kanunu hariç Iraklıların doğrudan çıkarlarını gözeten herhangi bir yasayı meclisten geçirmemeleri de halkın problemlerini ihmal ettiklerinin başka bir göstergesi olmuştur.

Üst düzey pozisyonlardaki parti ve mezhep kotalarını lağvetme, yetkililere tanınan geniş ayrıcalıkların kaldırılması, seçimler ve seçim komisyonu için iki yasanın kabulü için verilen vaatler; Sadr Hareketi liderliğindeki ''İlerliyoruz'' listesi de dâhil olmak üzere 2018 seçimlerinde kazanan listelerin vermiş olduğu sözler arasında yer alıyordu. Ancak bütün listelerin çoğunluk biziz mantığını benimseyerek güç ayrıcalıkları için pazarlığa oturması, bu konuda kamuoyunun ihmal edilmesi ve sonuç olarak verilen vaatlerin yerine getirilmemesi 1 Ekim'de öfkeli protestoculara dönüşen halkın gözlerinden kaçmamıştır.

Protestolar başlamadan önceki yıl Haşdi Şabi’ye bağlı Şebek Tugayı’nın, Silahlı Kuvvetler Başkomutanı'nın emirlerine karşı çıkması, Haşdi Şabi'nin liderlerinden Abu Alaa el-Walai’nin ABD Büyükelçiliğini ve danışmanlarının ofislerini bombalamakla tehdit etmesinden dolayı Irak, ülkede devletsizlik ilkesinin kök salmaya başlamasına tanıklık etti. Aynı dönem İran’ın nükleer dosyası nedeniyle uluslararası bir saldırıya maruz kalması ve İsrail'in Haşdi Şabi silah depolarını hedef almakla suçlanması sonrasında Haşdi Şabi Komitesi Başkanı Faleh el-Fayyad ve yardımcısı el-Mühendis arasındaki medyaya yansıyan çatışma, halkı devlet organlarının içi boş bir hâle geldiği ve milislerle mücadele edemediği duygusuna itti.

Protestolara gelirsek ne örgütlüydü ve ne de siyasi, dinî veya seçilmiş bir lidere sahipti. Protestocular sosyal medya üzerinden yeni bir dayanışma biçimi oluşturup gösterileri sokaklara taşıdı. Böylece yepyeni bir dayanışma örneği ortaya konuldu. Yeni nesil Iraklıkların ise büyükleri kadar iktidardan korkmadığı ortaya çıktı. Zira bu nesil, ne Baas iktidarını ne ülkeye uygulanan ambargoyu ne de Birinci ve İkinci Körfez savaşlarını gördü. Bu bakımdan Ekim Protestoları, mazinin zincirlerini kırmak, kolektif güveni ve çağa uygun dayanışma biçimlerini yeniden hayata geçirmek için bir zemin oluşturdu.

Protestolar, Irak halkının yaşadığı onca acıdan sonra artık yeni bir ortak zemine ihtiyaç duyulduğunu gözler önüne serdi. Zira iktidar partileri özellikle 2003 yılından itibaren güçlerini dine, mezhebe ve aşirete dayalı ihtilaflardan aldı. Irak halkı artık dine, mezhebe veya aşirete dayalı güç dağılım sistemi ve siyasi iktidardan ziyade, temeli vatandaşlığa dayalı bir yönetim biçimi istemektedir. Zira Irak'a 2003'te yapılan Amerikan müdahalesi, Irak'taki devlet ve ümmet inşasında yaşanan kalıtsal çelişkiyi daha da kötüleştiren faktörlerden biri olmuştur. Bu durum kapsayıcı bir Irak ulusal kimliğinin formüle edilmesinde de başarısızlığa yol açmıştır.

Protestolar Şii yoğunluklu şehirlerde patlak vermesine rağmen mezhepsel öfkeyi değil mezhepleri veya etnik kökenleri de aşan genel bir öfkeyi yansıtmaktaydı. Protestolarda dile getirilen sloganlarda siyasi süreci yöneten etno-mezhepsel siyasi yapının çeşitli temsilcilerine karşı halkın içerisinde bulunduğu durumun aşılması gerektiği konusunda genel bir ses duymak mümkündür. Bunun yanında Bağdat'ın farklı bölgelerinde yapılan bir ankette protestoya katılmayanların %96'sının protestoları desteklediği görülmüştür. Ankete katılanların %69'u gösterilere destek verme nedeninin, dile getirilen birçok talebin kendi talepleriyle de uyumlu olmasından kaynaklandığını belirtmiştir.
Şii bölgelerdeki protestocular, Şiilik fikrini mezhepçi bir siyasi yapı içinde politik bir bağ olarak değil kültürel bir durum olarak öne çıkarmıştır. Hüseyni Birlikleri, Irak’ın çeşitli şehirlerindeki ayaklanmalarda protestoculara yardım hizmeti sunarken göstericiler Hüseyni ilahileri söylemiş ve geçit törenlerini dine değil, siyasi sisteme karşı hoşnutsuzluklarını ifade etmek için kullanmıştır. Sonuç olarak yönetim sisteminde yapılacak bir reform ve bağımsızlığın yeniden kazanılması mezhepsel ve etnik sınırları aşan bir istemdir.

Bunun yanı sıra Sünni şehirler güvenlik meseleleri, Kürt şehirlerse siyasi meseleleri sebebiyle protestolara katılamamıştır. Ancak bölgedeki genel halk dayanışmasının sosyal medyadaki yansımaları, gösterilerin bu Sünni ve Kürt bölgelerde de ılımlı bir şekilde karşılanmasına neden olmuştur.

Bazı gözlemciler protestocuların devletle; partizan veya ideolojik aracılar olmaksızın, eşit vatandaşlık unsurlarına, temel sivil haklara, sosyal garantilere, ulusal onura ve hukukun üstünlüğüne dayanan yeni bir sosyal sözleşmenin temellerini atmak istediğine dair iyimser bir bakış açısına sahiptir. Irak vatanseverliğinin yeniden inşası; partizan düşüncelerden, siyasallaşan dinden veya ideolojik bir projeden hareket etmek zorunda kalmayan, siyasallaştırılmamış bireylerin taleplerinden yola çıkarak gerçekleşmektedir. "Vatanı geri kazanmak ... Siyasal partileri devirmek istiyoruz."ifadeleri bu talebi anlaşılır kılmaktadır.

Bu bakımdan protestolar halkın politikacılara, din adamlarına ve geleneksel saflara bağımlılığını yıkarak alışılmışın dışında bir şey başardı. Liderlerin sembolik statülerinin, kutsallık ve korku çizgilerinin aşılması; dayanışma ve birleştirici ulusal kimlik duygusunu yeniden kazanmak bu gösterilerden elde edilen en önemli kazanımlardan sadece birkaç tanesidir.

Yukarıda bahsedilenlerin tümü bizi, Irak toplumunun "mezhepçiliğin reddine dayalı eylem ve protesto biçimleriyle ve çok çeşitli sosyal ve siyasi girişimlerin birikimi yoluyla" yeniden diriltileceğine dair tahminlere götürebilir.2 Bu fikrin yarattığı büyük cazibeyle birlikte unutulmamalıdır ki protesto hareketini oluşturan esas kesim; köylerde yaşayan, “güç ve para tekellerine” karşı çıktıkları gibi soyut fikirlerin dünyasıyla ilgilenmeyen az eğitimli gençlerdir. Bu protestoların topluma özgü spesifik değişim koşullarına yol açacağını hayal etmek zordur. Temel olarak bu koşullar, gücü ve parayı kontrol eden siyasi güçlere karşı alternatif olarak sağlam bir liderlik, program ve güçlü bir organizasyonun ortaya çıkmasını gerektirmektedir. Bu üç koşul, fikirlerin sistemli bir şekle bürünmesine ve hatta bunların halk arasında vatandaşlık fikrini destekleyen bir ideolojiye dönüşmesine bağlı olması sebebiyle en azından kısa vadede gerçekleştirilemez gibi görünmektedir.

Tüm bunlara rağmen protestolar şimdiye kadar hükûmetin istifası ve seçim komisyonunun yeniden yapılandırılması, yüksek makamlara mezhep ve etnik kota kurallarına dayalı atamanın durdurulması, yeni bir seçim yasasının oylanması ve hâlen süren anayasada değişiklik yapılması tartışmalarına yol açmıştır. Bu olumlu olaylar siyasi sistemde köklü bir değişikliğe yol açacaktır. Protestoların tüm bu sonuçları, şimdiye dek nelerin hâsıl olduğuna ve "devrimi" başlatmanın ileriye dönük ne denli olumlu sonuçlar taşıyacağı hakkında akıllara birtakım sorular düşürmüştür. Önümüzdeki günler bu soruların cevabını mutlaka açığa çıkaracaktır. Protestocuların ana talebi ise iktidarın düşürülmesinden ziyade sistemde reforma gidilmesidir. Bu durum da ancak sistemde köklü bir değişimin meydana gelmesi ile gerçekleşecektir.


Fares Kamal Nazmi, "Irak Ekim Devrimi: Gizli Liderlik ve Karşı-Devrim" https://almadapaper.net

Zahra Ali, "Yeni bir sivil toplum çağında Irak'ta protesto hareketleri", LSE, https://blogs.lse.ac.uk/crp/2019/10/03/protest-movements-in-iraq-in-the-age-of-new-civil-society/


Bu makalede dile getirilen görüşler yazarların kendisine aittir ve IRAM'ın yayın politikasını yansıtmayabilir.