Hamenei’nin Tarihî Cuma Hutbesi
İran’da cuma hutbeleri dinî açıdan olduğu kadar siyasi açıdan da önem taşımaktadır. Bu hutbeleri okuyan cuma imamları aynı zamanda ülkenin en üst düzey yetkilisi olan devrim rehberinin birer temsilcisidir. Bu nedenle cuma hutbeleri dolaylı olarak devrim rehberinin halka iletmek istediği mesajlar olarak değerlendirilmektedir. Ancak çok hassas dönemlerde devrim rehberinin bizzat kendisi de hutbe vermektedir. Mevcut Devrim Rehberi Hamenei, en son 3 Şubat 2012 tarihinde Arap Baharı kapsamında bölgede çatışmaların en yoğun yaşandığı dönemde hutbe verip önemli açıklamalarda bulunmuştu. Hamenei sekiz yıl aradan sonra 17 Ocak Cuma günü tekrar minbere çıkıp hutbe verdi. Peki bu hutbenin içeriği ne ve nasıl okunmalı?
Hamenei konuşmasına, İbrahim suresinin 5. ayetinde yer alan “Musa’yı da ‘kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah’ın günlerini (Eyyamullah) hatırlat!’ diye mucizelerimizle göndermiştik.” ifadeleriyle başladı. Hamenei’nin, Kur’an’da önemli tarihî günler için kullanılan “Eyyamullah” kelimesine vurgu yapması dikkat çekti. Nitekim bu kelime Kur’an’da, Hz. Musa’nın kavmini Mısır’daki Firavun zulmünden kurtararak Sina’ya çıkarması ve kıyamet günü gibi önemli hadiseler için kullanılmaktadır. Hamenei ise milyonların katılımıyla gerçekleşen Süleymani’nin cenazesi ile Aynu'l-Esed ve el-Harir’deki ABD üslerinin Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) tarafından füzelerle vurulması hadiselerini Eyyamullah olarak nitelendirdi. Eyyamullah kelimesi daha öncesinde Humeyni tarafından İran İslam Devrimi’nin başarıya ulaştığı gün (11 Şubat/22 Behmen) gibi önemli günler için kullanılmıştı. Ancak 30 yıldır devrim rehberi olarak görev yapan Hamenei, ilk kez Eyyamullah kelimesini bu iki gün için kullandı. Hamenei ayrıca İbrahim suresinin Müslümanların kâfirlerle mücadele ettiği en zor günlerde indirildiğine atıfta bulunarak İran’ın mevcut durumuna örnek gösterdi.
Hamenei, konuşmasının ikinci kısmını Süleymani’ye ayırdı. Süleymani’yi bölgede terörle mücadele eden en güçlü komutan olarak değerlendiren Hamenei, ABD’yi de onu öldürdüğü için terörist sıfatıyla değerlendirdi. Ayrıca ABD’nin, Süleymani’yle savaş alanında karşı karşıya gelemediği için onu namertçe öldürdüğünü belirterek ABD’nin İsrail’e benzediğini ve onun gibi liderlere suikast düzenlemeye başladığını söyledi. Hamenei konuşmanın bu kısmında ABD ve İsrail’in uluslararası teamüllere bağlı olmadığına vurgu yaparak bir yandan bölgedeki ABD varlığının meşruluğunu sorgularken diğer yandan DMO’nun füze saldırılarından tarihî bir gün olarak bahsedip ABD’nin hegemonyasının kırıldığını göstermeyi hedeflemiştir. Bununla beraber İran’ın güçlendiğini ve ABD gibi küresel bir güce meydan okuduğunu da bir yandan vurgulamıştır. Nitekim konuşmasında da bu saldırının ABD’nin hegemonyasına indirilen büyük bir darbe olduğunu ileri sürdü.
Hamenei konuşmasının bir diğer kısmında Kudüs Gücü’nün yurt dışı faaliyetlerine değinerek bu gücü sınır tanımayan mücadeleciler olarak tanımladı. Bu gücün aynı zamanda herhangi bir sınırı tanımayıp ihtiyaç görüldüğü yerde faaliyet gösterdiğini, mazlumların hakkını ve onurunu korumakla meşgul olduğunu söyledi. Nitekim bu husus İran Anayasası’nda da yer almaktadır. Ancak unutulmaması gerekir ki İran’ın yurt dışı faaliyetlerine ülke içinde de muhalif olan bir kanat bulunmakta ve bu kanat zaman zaman itirazlarını dile getirmek için protestolar düzenlemektedir. Bunun en belirgin örneğini 2017’nin sonlarında başlayan protestolarda görmek mümkündür. Bu protestolarda İran’ın yurt dışı faaliyetlerine itiraz olarak en çok gündeme gelen sloganlardan biri “Ne Gazze ne de Lübnan, canım sana feda İran!” sloganı olmuştur. Hamenei, hutbesinde İran’ın içinden yükselen bu seslere, İran’ın güvenli bir ülke olmasını Kudüs Gücü gibi milislerinin yurt dışı faaliyetlerine borçlu olduğunu dile getirerek yanıt verdi. Hamenei bu tür ifadelerle bir yandan İran’ın yurt dışı faaliyetlerini meşru göstermeye çalışırken diğer yandan İran halkının bu amaçlar doğrultusunda birleşmesini amaçlamıştır. Bu bağlamda Süleymani ve el-Mühendis’i önemli figürlerden ziyade öğrenmeye değer öğretileri olan birer ekol olarak değerlendirdi.
Hamenei, İran halkının direnişe destek verdiğini ve teslimiyeti kabul etmediğini vurgulayarak Süleymani’nin cenazesindeki yoğun katılımı, direniş ve Humeyni’nin yoluna biat olarak nitelendirdi. Hamenei İran milletinin özünün bu olduğunu ve İran halkını farklı bir şekilde göstermeye çalışanların samimi olmadığını belirtti. Hamenei’nin bu ifadelerini İran içindeki reformistlerin Batı’ya yönelik ılımlı yaklaşımına bir yanıt olarak değerlendirmek mümkün. İran içerisinde Devrim’den bu yana Muntazeri, Rafsancani, Hatemi ve Ruhani gibi figürler zaman zaman İran’ın idealist yaklaşımlarının aksine dünyaya açılması yönünde girişimlerde bulunsa da devrim rehberi çizgisinde ilerleyen muhafazakâr kesim buna hep karşı çıkmıştır. Nitekim Hamenei bu konuşmasında İran halkının devrimin kurucu lideri Humeyni’nin yolunda olduğunu vurguladı. Hasan Ruhani’nin cuma namazının hemen ardından Hamenei’den önce ayrılması da ülke içerisindeki bu iki ana akımının ihtilaf hâlinde olduğuna işaret etmektedir.
Hamenei hutbesinde son olarak nükleer meselelere ve Ukrayna uçağının düşürülmesine değindi. Uçak hadisesini son derece acı bir olay olarak değerlendirip İran halkının hadiseden kaynaklı üzüldüğü kadar düşmanın mutluluk duyduğunu belirtti. Ayrıca uçak kazasının medya organlarınca yoğun bir şekilde ele alınmasınınsa belirtmiş olduğu Eyyamullah günlerini gölgelemek amacıyla yapıldığını söyledi. Hamenei aynı şekilde nükleer müzakereler konusunda Fransa, İngiltere ve Almanya’yı ABD’nin uşakları olarak değerlendirip İran’ın ABD hariç bu ülkelerle sadece güçlü pozisyonda olduğu takdirde müzakere edeceğini söyledi. İran halkının tek kurtuluş yolunun ise güçlenmekten geçtiğinin de altını çizdi.
Devrim Rehberi’nin sadece çok hassas dönemlerde hutbe verdiği ve irat edilen hutbenin sekiz yıl aradan sonra ilk kez meydana geldiği düşünülecek olursa İran’ın kritik bir dönemden geçtiği söylenebilir. Diğer yandan İran, bölgedeki faaliyetleriyle bölgeyi hayati çıkar (vital interest) alanı olarak gören ABD’yle adeta gerilimin git gide yükseldiği bir yarışa girmiştir. Bölgedeki ABD-İran gerilimini uluslararası ilişkiler alanında Küba Krizi’nden sonra sıkça kullanılmaya başlanan tavuk oyunu (chicken game)1 bağlamında değerlendirecek olursak her iki tarafın da nihai olarak çarpışması veya taraflardan birinin belli nedenlerden dolayı şerit değiştirip yarıştan vazgeçmesi söz konusudur ki bu durumda şerit değiştiren, kaybeden aktör olarak değerlendirilecektir. Ancak mevcut İran-ABD gerilimine bakıldığında her iki taraf farklı hamlelerde bulunarak elini güçlendirmeye çalışmaktadır. Bu bağlamda Trump’ın iktidara gelmesiyle oldukça karmaşık bir hâle gelen İran’ın nükleer faaliyetleri önem arz etmektedir. Zira Hamenei’nin konuşmasında belirttiği İran’ın güçlenmesi ve olası bir diyalog durumunda güçlü bir pozisyonda müzakere masasına oturulması vurgusu, İran’ın ABD ve Batı yaptırımlarına karşı daha agresif bir tavır aldığını göstermektedir. Ancak İran’ın nükleer bir güce doğru hareket edip etmeyeceği ve bunun sonucunda daha da izole mi edileceği yoksa Devrim’in en önemli stratejilerinden biri olan “Ne Şarki Ne Garbi Cumhuri-yi İslami” sloganından vazgeçip belli bir bloğa mı yakınlaşacağı tartışma konusudur. Diğer yandan ABD’nin İran’ın bu yaklaşımlarına tepkisi de belirleyici olacaktır.
1 Bu oyunda iki yarışmacı sürücü aynı şeritten birbirine doğru hızla ilerler. Her iki yarışmacı aynı hızla devam ederken ya çarpışır ya da sürücülerden biri yan şeride geçer ve oyunu kaybeder.
- Etiketler:
- İran
- Hamenei
- Cuma Hutbesi
- Süleymani
- ABD