Hamenei’nin Temsilcisi Sistani’yi Neden Hedef Aldı?

Hamenei’nin Temsilcisi Sistani’yi Neden Hedef Aldı?
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz
Kıdemli Uzman Müştak El-Hılo

Hamenei’nin Keyhan gazetesindeki temsilcisi ve aynı zamanda gazetenin genel yayın yönetmeni olan Hüseyin Şeriatmedari, 29 Eylülde’de “Saygıdan Dolayı” başlığıyla kaleme aldığı bir makalede Ayetullah Sistani’yi hedef aldı. Sistani’nin, BM Genel Sekreteri Temsilcisi Jeanine Hennis-Plasschaert’in 13 Eylül’de kendisine yaptığı ziyaret sırasındaki açıklamaları, bu sert eleştirilerin yapılmasına neden oldu. Şeriatmedari’nin Sistani’ye yönelik eleştirisi, görüşmedeki açıklamaların çevirisindeki bir yanlış anlaşılmadan ziyade Şii siyasi fıkhındaki iki yaklaşım arasındaki rekabetten kaynaklanıyor.

Şeriatmadari’nin Sistani’ye Saldırılarının Geçmişi

Yaklaşık yüz yıl önce Kum’da ilim havzalarının kurulmasının amacı, Necef’teki kadim ilim havzalarıyla rekabet etmekti. Ancak Necef’teki ilim havzalarının bin yıllık bir geçmişe sahip olması ve Hz. Ali’nin türbesinin de bu şehirde bulunması, Necef’in tüm Şiilerin kalbinde özel bir yer edinmesini sağlamıştır. Ayrıca Şii taklit merciliği kurumu ilk olarak bu şehirde ortaya çıkmış ve Necef'in önde gelen taklit mercisi, etnik kökeni ne olursa olsun, dünyada Şii taklit mercileri arasında ilk sırada yer almıştır.

Şeriatmedari bu politika doğrultusunda 8 Ağustos 2004 tarihinde Sistani’nin İngiltere’ye yaptığı tıbbi seyahat nedeniyle “Neden İngiltere?” başlıklı bir makalede bu geziyi “hesaplanmış bir komplo ve çok amaçlı bir ABD-İngiliz planı” olarak değerlendirmiş ve Sistani’nin bir an önce Irak’a geri dönmesini talep etmiştir. Şeriatmedari yazısında ayrıca Sistani’yi İngiltere’ye götüren şahısların hesap vermeleri gerektiğini de dile getirmiştir. Hâlbuki aynı dönemde Cevad Tebrizi gibi bazı İranlı taklit mercilerinin de tedavi için Londra’ya gittikleri bilinmektedir. Ancak Hamenei’nin temsilcisi bu konuyu görmezden gelmiştir.

Sistani’nin İran Anayasası Eleştirisi

Sistani, İran’la ilgili herhangi bir açıklama veya yorum yapmaktan uzak durmaya çalışmaktadır. Nitekim hastalığı nedeniyle İran Devrim Rehberi’nin kendisine gönderdiği birkaç mektubu bile cevapsız bırakmıştır. Sistani’nin, yanıtını oğlu vasıtasıyla şifahen Hamenei’ye ilettiğine dair bazı iddialar bulunsa da Hamenei’nin mektuplarını paylaşan Sistani’ye ait internet sayfası, bu mektuplara Sistani tarafından verilen herhangi bir cevabı paylaşmamıştır. Sistani’nin İran’la ilgili görüşlerini anlamak için İslam Cumhuriyeti Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mesih Muhaciri’nin kitabına başvurulabilir. Ayetullah Sistani ve Irak-ı Cedid (Ayetullah Sistani ve Yeni Irak) adıyla yayımlanan bu kitap, Sistani’yi birkaç kez ziyaret eden Muhaciri’nin görüşmelerle ilgili aktardığı bilgileri içermektedir.

Muhaciri’nin İran’da batıl inançların yaygınlığı ve dindeki sapkınlıklar hakkındaki sözlerine karşı Sistani, “Bu durumu kendiniz yarattınız. Hep kerametlerden bahsettiniz. Bence siz, kendiniz ülkeyi öyle bir duruma getirdiniz ki bu sorunlarla karşı karşıya kaldınız.” şeklinde bir tepki verir. Muhaciri, Sistani’den bu durum karşısında bir tavır almasını istediğindeyse Sistani, “İran’ın kendi sistemi ve başında bir mühendisi var. Ben müdahale etmemeliyim.” şeklinde bir cevap verir. Muhaciri bu sözler üzerine Sistani’den İran’ın devlet işlerine karışmasını istemediğini belirterek inanç meselelerinde dinin korunması konusundaki tutumunu açıklamasını kastettiğini ifade eder. Sistani ise İran’da meşhur “Siyasetimiz dinimizin aynısıdır ve dinimiz siyasetimizin aynısı” sloganını hatırlatarak “Bunları nasıl ayırabilirsiniz? [Muhammed] Beheşti anayasayı öyle bir şekilde hazırladı ki taklit mercilerine sadece gusül ve abdest konuları kaldı. Gerisi devlete bırakıldı. Dolayısıyla biz ne söyleyebiliriz ki?” yorumunda bulunur. Bu ifadelerinde devlet ile Velayet-i Fakih sistemini kastettiği açıktır.

İran ve Sistani’nin Irak’taki Yaklaşımları Arasındaki Fark

Irak’ın iç işleri konusunda İran ve Sistani’nin yaklaşımları arasındaki fark açıkça görülmektedir. Sistani’nin Irak’ın iç işleri konusundaki tutumu İran’ınkinden oldukça farklıdır. Tabii ki yaygın propagandanın bir sonucu olarak bu fark birçok kişinin gözünden kaçmıştır. Ancak geçen sene ekim ayında Iraklı gençlerin ayaklanması bunu açıkça ortaya koymuştur. Sistani, gençlerin ayaklanmasını desteklerken ve onların taleplerine karşılık olarak hükûmete istifa çağrısında bulunurken Hamenei, ayaklanmayı ABD ve Arap devletleri tarafından düzenlenen bir komplo olarak değerlendirmiş ve ayaklanmaların bastırılmasını istemiştir. Şeriatmedari de o dönemde, gençlerin ayaklanmasını bir Amerikan-Suud komplosu olarak değerlendirerek protestoların bastırılmasını dile getirmiş ve her iki devletin Bağdat’taki büyükelçiliklerinin işgal edilmesi çağrısında bulunmuştur.

İran Plasschaert’in Ziyaretine Neden Öfkeli?

Sistani, BM Genel Sekreteri Temsilcisi ile yaptığı görüşmede; seçimlerin şeffaflığı ve selameti için BM Ofisinin ilgili kurumlarıyla koordineli olarak izlenmesi, sosyal adaletin yerleşmesi ve devlet egemenliğinin ihya edilmesi, silahların devletin tekelinde olması, yolsuzlukla mücadele, protestocuları katledenlerin ve suikastçıların cezalandırılması, ülkenin ulusal çıkarlarının dikkate alınması, ülkenin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünün korunması gibi konulara vurgu yaptı. Sistani’nin söz konusu istekleri dikkate alındığında aslında Irak’taki İran yanlısı grupları hedef aldığı anlaşılmaktadır.

İran’ın Sistani’ye tepki gösterdiği bir diğer konu da BM’nin seçimleri izlemesi meselesi olmuştur. İran uluslararası kuruluşların seçimleri denetleme konusuna her zaman karşı çıkmıştır. İran’da Anayasayı Koruyucular Konseyinin 1995 Seçimlerinde birçok adaylık başvurusunu reddetmesi üzerine İran Özgürlük Hareketi, seçimlerin uluslararası kuruluşların denetiminde yapılmasını talep etmişti. Hamenei ise bu talebe “Bazıları utanmadan uluslararası gözlemcilerin gelip seçimleri izlemesi gerektiğini söylüyor. Seçim ilkesine, İran halkına ve İran’ın çıkarlarına karşı olan yabancılar, yani düşmanlar gelip bizim aramızda hakemlik mi yapacak! Bu İran halkına en büyük saygısızlıktır.” diyerek sert bir dille karşı çıkmıştı.

İran’ı rahatsız eden bir diğer konu da Sistani’nin ABD dâhil olmak üzere uluslararası koalisyonun askerî birliklerinin Irak’tan çekilmesi gerektiği konusunu dile getirmemesidir. Hâlbuki bu konu İran için büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda birkaç gün önce Sistani’nin konuyla ilgili görüşü hakkında yaptığı açıklamalarından dolayı İran yanlısı medyanın hedefi olan Irak Başbakan Danışmanı Hişam Davud’un ifadeleri dikkat çekicidir. Davud, Sistani’nin görüşünün Irak hükûmetinin uluslararası güçlere olan ihtiyacını değerlendirmesi ve bu konunun siyasi çekişmelerde kullanılmaması gerektiği yönünde olduğunu dile getirmişti. İran bağlantılı medya ise Davud’u Sistani’nin görüşlerini doğru yansıtmamakla suçladı. Ancak Davud’un açıklamalarına Sistani tarafından herhangi bir yorum gelmemesi, söz konusu ifadeleri onayladığı anlamına gelmektedir.

Şeriatmedari’nin Yazısı

İran Basın Kanunu’nun 27. maddesine göre “Devrim Rehberi veya Rehberlik Konseyine veya taklit mercilerine bir yayında hakaret edildiğinde söz konusu yayının ruhsatı iptal edilecek ve genel yayın yönetmeni ile beraber ilgili yazar yetkili mahkemelere sevk edilerek cezalandırılacaktır.” Anayasa’daki bu açık maddeye rağmen İran’daki taklit mercilerine defalarca saldıran Şeriatmedari, hiçbir zaman mahkemede hesap vermemiştir. Bundan dolayı Şeriatmedari aynı şeyi Sistani için de yapabileceğini düşündü. Yazı, ana konusu olan Irak’taki seçimlerin BM gözetimi altında yapılmasıyla ilgili eleştiriler dışında en önde gelen Şii taklit mercisine açıkça hakaret içermektedir. Sistani için “dame-dillahu” (sayesi devam etsin) yerine “dame-izzehu” (izzeti devam etsin) ifadesinin kullanılması bu açıdan saygısızlık sayılır. Ayrıca yazıda atıfta bulunduğu Kuran-ı Kerim ayeti de iman sahiplerinin tâğutun hakemliğini kabul etmesine işaret etmektedir. Şeriatmedari burada Sistani’nin “küfrün” hakemliğini kabul ettiğini ima etmiştir ki bu da Sistani’ye ağır bir saygısızlıktır.

Şeriatmedari, BM’nin ABD ve müttefikleri için bir baskı aracı olduğunu vurgulamaktadır. Ona göre bu kuruluştan medet ummak, kendi milleti yerine yabancılara güvenmek ve Irak’ın bağımsızlığını tehlikeye düşürmek demektir. Şeriatmedari böylece Hamenei’nin görüşlerini tekrarlayarak Şiilerin en büyük taklit mercisi olan Sistani’yi tabiri caizse hizaya getirmeye çalışmaktadır. Bu davranış Irak’ın iç işlerine açıkça karışmak olduğu gibi İran’ın uluslararası kuruluşların seçimleri izlemesi konusunun kendi ülkesi içinde de gündeme gelmesinden duyduğu endişeye işaret etmektedir. Nitekim Sistani’nin açıklamalarından sonra İran’daki birçok sivil veya siyasi aktivistin, İran’daki taklit mercilerinden Sistani’nin yaklaşımını benimsemelerini talep eden bir bildiri yayımlaması, söz konusu endişenin yersiz olmadığını göstermektedir. Ayrıca Şeriatmedari’nin, Sistani’nin ofisinden konuyla ilgili açıklamaların düzeltilmesini talep etmesi de Sistani’nin ofisine bir dayatma anlamı taşımaktadır.

Tepkiler

Makalenin İran’daki bir gazetede yayımlanmasından dolayı tepkiler Irak’tan önce İran’dan gelmeye başladı. Hasan Ruhani, Cevad Zarif ve diğer bazı yetkililer Sistani’ye övgü dolu ifadelerde bulunarak tepkisini ortaya koydu. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü de Keyhan gazetesinin tutumunun İran devletinin yaklaşımıyla hiçbir ilgisinin olmadığını belirtti. Konuyla ilgili tartışmalar, Sistani’nin siyasi yaklaşımının İran’daki hâkim yaklaşımdan ne kadar farklı olduğunun gündeme gelmesi için bir fırsat oluşturdu. Irak’ta ise Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Yüksek Yargı Konseyi Başkanı ve Başbakan gibi devlet zirvesindeki makamlarla beraber Nuri el-Maliki gibi İran’a yakın isimler de Sistani’yi savundu.

Gelen tepkiler nedeniyle Şeriatmedari geri adım atarak özür dilemek zorunda kaldı ve kaleme aldığı başka bir yazıda, Sistani’nin ifadelerini yanlış anladığını ve bu sebepten dolayı yanlış yorumlarda bulunduğunu söyledi. İfadesine göre kendisi Sistani’nin BM’nin seçimleri denetlemesini istediğini anlamıştı. Hâlbuki Sistani seçimlerin denetlenmesinin BM’nin usullerine uygun olarak yapılmasını istemişti. Şeriatmedari’nin bu sözleri eğer Sistani gerçekten BM’nin seçimleri denetlemesini istemiş olsaydı o zaman yaptığı eleştiri yerinde olacaktı, anlamına gelmektedir.

Sonuç

Devrim Rehberi’nin Keyhan gazetesindeki temsilcisinin Sistani’ye yönelik saldırısının nedeninin Arapça ifadenin yanlış anlaşılması olmadığı açıktır. Onun Necef’teki taklit mercisine yönelik saldırısı aslında Şii siyasi fıkhındaki iki yaklaşım arasında devam eden mücadeleye işaret etmektedir. Bazı yorumcular bu iki yaklaşımı Velayet-i Fakih söylemi (İran) ve denetim söylemi (Sistani) olarak adlandırmaktadır. Birinci yaklaşım tüm yetkinin veli-yi fakihin tekelinde olduğunu savunmaktadır. Bu yaklaşım ayrıca uluslararası kuruluşları da düşman devletlerin elindeki bir araç olarak değerlendirmekte ve dış dünyayla kurulacak her tür ilişkiye şüpheyle bakmaktadır. İkinci yaklaşım ise sivil toplum, vatandaşlık hakları, siyasi akılcılık ve ülke içindeki sorunları çözmek için dış dünya ve uluslararası kuruluşlarla ilişki içerisinde olmaya vurgu yapmaktadır.