İdlib’deki Çatışma Nereye Evriliyor?

İdlib’deki Çatışma Nereye Evriliyor?
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Baasçı Esed güçleri; Rusya’nın hava desteğinin yanı sıra İranlı milislerin desteği ve yakıp yıkma siyasetiyle yerleşim yerlerini bombalayarak birkaç cephede yürüttüğü eşzamanlı saldırılarla son haftalarda İdlib’in güneyi ile doğusunu ve Soçi Mutabakatı’nda yer alan son gerginliği azaltma bölgesi olan Halep’in güneyini ele geçirdi. Türk ordusunun İdlib’deki gözlem noktaları da bu saldırılara maruz kalırken çok sayıda Türk askeri şehit oldu. Saldırılar sonucunda yaklaşık 1 milyon sivil evlerini terk ederek Türkiye sınırına yöneldi ve nispeten dar bir şeritte toplandı. Ele geçirilen bölgeler Türkiye ve Astana Süreci’ne katılan ılımlı muhalifler için büyük bir kayıp olarak değerlendirilmektedir.

Astana Süreci ve Soçi Mutabakatı

Çok sayıda Türk askerinin şehit olması ve yaralanması, Türk ordusunun verdiği karşılık ve İdlib gözlem noktalarının kuşatma altına alınması neticesinde Ankara-Moskova arasındaki gerginlik, Türk Hava Kuvvetlerinin Rus uçağını düşürdüğü 2015’ten bu yana daha önce hiç olmadığı kadar yükseldi. Bu saldırılar her ne kadar Baas güçlerince düzenlense de saldırıların Rusya’nın iş birliği olmadan gerçekleşemeyeceği açıktır.

Türkiye, Rusya ve İran üçlüsü Mayıs 2017 tarihli Dördüncü Astana Zirvesi’nde Suriye’de dört gerginlik azaltma bölgesi kurulması üzerine anlaştı. Ancak bu bölgeler Rusya ve İran’ın desteğiyle birbiri ardına Baas rejimi güçleri hâkimiyetine geçti. Astana Zirvesi’nin tek kazanımı anayasa komisyonunun kurulması olsa da rejimin oyun bozanlığı nedeniyle henüz bu proje hayata geçirilemedi. Esed rejiminin “zaferleri” yalnızca ülkede istikrarın sağlanmasını daha da güçleştirmek ve siyasi çözüm yolunda ilerleme kaydedilememesine neden olmakla kalmadı. Bununla birlikte göç dalgası, fakirlik ve çeşitli felaketleri de tetikledi.

Türkiye ve Rusya, Ekim 2018’de bağlantı yollarının açılması ve ağır silahlardan arındırılmış bölgenin kurulması üzerine anlaştı. Moskova, Türkiye’nin bu anlaşmaya bağlı kalmadığını iddia ederek 2 ay önce Esed rejimiyle birlikte İdlib’de operasyon başlattı. Operasyonun hedefi Soçi Mutabakatı maddelerinin uygulanması yani Şam-Halep ve Halep-Lazkiye otoyollarının açılması ve terörizmle mücadele olarak ilan edilirken gerçekte ise otoyol ve terör örgütleri yalnızca birer bahaneden ibarettir. Moskova’nın temel hedefi Suriye’de yeni bölgeler ele geçirmek, Türkiye’ye yeni durumu ve Suriye’deki siyasi çözüme ilişkin görüşlerini dayatmaktır.

Şimdiye kadar rejimi yalnızlıktan kurtarıp yeniden inşa sürecinin başlatılması konusunda ABD ile Avrupa’nın rızasını alamayan Rusya, İdlib’i ele geçirerek Suriye’deki krizin sona erdiğini ve yeniden inşa süreci zamanının geldiğini göstermek istemektedir. En başından beri ifade ettiği üzere Moskova, Suriye topraklarının tamamının Esed rejimi hâkimiyetine girmesini istemektedir ve İdlib de bu istek dâhilindedir. Rusya, Astana Süreci’nin garantör ülkesi olarak yükümlülüklerini hiçbir zaman yerine getirmemiş ve hatta Hmeymim Hava Üssü’nden rejimin askerî harekâtlarını idare etmiştir. Moskova’nın, rejime dönük sınırsız desteği ve Ankara’nın güvenlik endişelerini görmezden gelmesi, Astana ortağı olan Türkiye’nin çıkarlarını tehlikeye atmaktadır.

Öngörülen Senaryolar

Türkiye’nin şimdiye kadar rejimle çatışmaya girmemesi dikkate değer bir husustur. Nitekim Türkiye, DEAŞ ve PKK/YPG’ye karşı mücadele için Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtlarını düzenledi. Ancak hâlihazırda Türkiye’nin, Esed rejimine karşı yaklaşımının değiştiğine şahit olmaktayız. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, rejim güçlerini uyararak şubat ayı sonuna kadar İdlib’deki gözlem noktalarından çekilmelerini söyledi ve eski bölgelerine dönmemeleri taktirde Türkiye’nin onları uzaklaştıracağı yönünde tehdit etti.

Esed Güçlerinin Çekilmesi

Esed ve ortakları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tehdidini ciddiye almayarak yakınlarda işgal ettikleri bölgelerden çekilmemekle kalmayıp yeni bölgeler de ele geçirdi. Şu anda Türkiye’nin İdlib’deki gözlem noktalarının çoğu rejimin kontrolüne geçmiş durumdadır. Esed güçlerinin çekilme ihtimali, Erdoğan’ın verdiği mühlete karşın uzak görünmektedir. Soçi Mutabakatı doğrultusunda İdlib’de operasyon icra ettiğini iddia eden Rusya özellikle Halep-Şam otoyolunu Esed’le beraber hâkimiyeti altına aldığından Esed’e çekilmesi için baskı yapmayacaktır. Buna karşın daha fazla alan hâkimiyeti sağlayıp İdlib merkezini de ele geçirmek için oyalama yolunu sürdürecektir.

Yeni Bir Anlaşma

Rusya her ne kadar muhaliflerin kontrolündeki bölgeleri ele geçirse de Türkiye’yle yeni bir anlaşma yapmak isteyecektir. Ancak yine de yeni noktaların belirlenmesi, geçici ateşkesin sağlanması ve Türkiye’nin gözlem noktalarına saldırı düzenlenmemesi gibi önerilerden fazlası söz konusu olmayacaktır. Birçok kişiye göre Rusya, Türkiye’nin etkisini sınır hattında 5-10 kilometrelik bir alanla sınırlamak istemektedir. Türkiye şu ana kadar bu teklifleri reddetti. Ancak buna rağmen, yeni bir anlaşma yapılması muhtemeldir.  Türkiye fiilî noktaların muhafazası, kontrolündeki bölgelere karşı rejimin daha fazla ilerleyişinin önlenmesi ve yine muhaliflerin kontrolündeki bölgelerde güvenli bölgelerin oluşturulması önerileriyle masaya gelebilir. Bu senaryoda Türkiye, İdlib’e yaptığı askerî sevkiyatla rejim güçlerinin yeni bölgelere ve muhaliflerin kontrolündeki bölgelere ilerleyişini önlemeyi amaçlamaktadır. Nitekim birtakım işaretler de bu senaryoyu güçlendirmektedir. Erdoğan’ın İdlib’de sivilleri hedef alan uçakların artık böyle bir girişimde bulunamayacaklarını işaret etmesi ve Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın, İdlib’e takviye kuvvet gönderilmesinde amaçlananın ateşkesin sağlanması ve çeşitli radikal gruplarca ihlal edilmesinin önlenmesi yönündeki açıklamaları bu senaryoyu güçlendirmektedir.

Esed Rejimiyle Çatışma

Erdoğan’ın açıklamalarına göre Ankara, rejim güçlerinin fiilî noktalardaki varlığını kabul etmemekte ve yakın zamanda ele geçirilen bölgelerden Soçi Mutabakatı uyarınca çekilmelerini istemektedir. Nitekim rejim eğer eski noktalarına çekilmezse yeni saldırılar düzenleyecek ve yeni bölgeleri kontrol altına alacaktır. Bunun da ötesinde Esed güçleri bölgede bulunduğu sürece Türkiye sınırındaki sığınmacılar evlerine dönemeyecektir. Bu senaryoda Türkiye, rejimin bu türden girişimlerine müsaade etmeyecektir. Rejimin ilerleyişinin cevapsız kalması, Türk ordusuna saldırı konusunda rejimi cesaretlendirecek ve hatta yalnız İdlib’i değil Türkiye’nin Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı harekâtları kapsamında kontrol altına aldığı bölgeleri de ele geçirecektir. Bu nedenle Türkiye, rejimi püskürtmek için askerî harekât düzenlemek zorunda kalacaktır. Ancak bu askerî harekâtı şubat ayı sonuna kadar düzenlemeyecek ve bölgeye olan askerî sevkiyatını artırarak devam edecektir. Türkiye’nin çok sayıda asker ve teçhizatı İdlib’e göndermesi, Esed rejimiyle çatışma ihtimalini güçlendirmektedir. Bu doğrultuda Erdoğan üç hafta önce Suriye Milli Ordusu ve Ulusal Kurtuluş Cephesi’ndeki çeşitli grup liderlerinden büyük bir harekât için hazırlık yapmalarını istedi.

Türkiye’nin Soçi Mutabakatı çerçevesinde rejimi püskürtme girişiminde bulunduğu taktirde Rusya’nın tepkisi belirleyici olacaktır. Burada iki ihtimal bulunmaktadır: Birincisi iki ülkenin çıkarları ve ABD’nin Türkiye’ye olan desteği Rusya’yı, Ankara’yla olan ilişkilerini Esed için daha fazla riske atmamaya yönlendirecek ve Türkiye’nin İdlib’deki mevzilerini geri alma çabalarına sessiz kalmaya, rejimden desteğini çekmeye itecektir. İkinci ihtimal ise her ne kadar uzak görünse de imkânsız olmayan bir Rusya-Türkiye çatışmasıdır. Türkiye, Rusya’ya karşı koyabilmek için ABD ile NATO ittifakının tam desteğine ihtiyaç duymaktadır ancak henüz böyle bir desteğe ilişkin herhangi bir işaret bulunmamaktadır. Bu nedenle Türkiye’nin bütün çabası Rusya’yla olası bir çatışmadan kaçınmak ve aynı zamanda çıkarlarını göz önünde bulundurmaya zorlamaya dönük olacaktır.

Rusya, Türkiye’yle eş güdüm içinde olmadan şimdiki konumuna erişemezdi. Bu nedenle de Suriye’de önemli bir aktör olan Türkiye’yi görmezden gelemeyeceğini unutmamalıdır. Rusya’nın girişimlerini önleme konusunda Türkiye’nin de elinde koz bulunmaktadır. Suriyeli muhaliflere silah desteği sağlayarak Rusya’nın İdlib bataklığına saplanmasını ve yıpratma savaşlarıyla karşı karşıya kalmasını sağlayabilir. Halep çevresindeki çatışmalarda çeşitli milis güçleri bulunan İran ise millî güvenliğini sağlamak için Türkiye’nin gerekli girişimlerden kaçınmayacağını bilmesi gerekmektedir.