İran-ABD Çekişmesinde Irak'ın Konumu

İran-ABD Çekişmesinde Irak'ın Konumu
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, 11 Mart 2019’da siyaset ve ekonomi camiasından üst düzey isimlerden oluşan kalabalık bir heyetle Irak’a önemli bir ziyaret gerçekleştirdi. Üç gün süren bu ziyaret kapsamında enerji, demir yolu projeleri, sağlık, Iraklılara ücretsiz vize temini dâhil olmak üzere bir dizi anlaşma imzalandı. Söz konusu ziyaret, Tahran'ın ABD'nin nükleer anlaşmadan çekilmesinin ardından devreye giren yaptırımlar ve Washington’un İran’ı çevreleme politikasıyla mücadele için uygulamaya koyduğu ekonomik, siyasi ve güvenlik stratejisinin bir parçası olarak gerçekleştirildi.

Ziyaretin Ekonomik Boyutu

ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesiyle ikincil yaptırımların devreye girmesi sonucu İran ekonomisi her geçen gün daha kötüye giderken Tahran yönetimi, yaptırımları aşmak ve kendisine uygulanan izolasyonu kırmak için çeşitli arayışlara girmiştir. Washington’un baskısına rağmen Tahran ve Bağdat son yıllarda karşılıklı ticari ilişkilerini sürdürmektedir. Nitekim Washington’un İran'a yönelik yaptırımları yeniden yürürlüğe koymasından beri Irak, İran’ın en büyük ticaret ortaklarından biri hâline gelmiştir. Yaptırımların devreye girdiği Mayıs 2018’den beri Tahran’ın Irak’a ihracatı yüzde 50’den fazla artmıştır. İki ülke arasındaki ticaret hacmi Türkiye-Irak arasındaki ticaret hacmini geçerek yıllık yaklaşık 12 milyar dolara ulaşmıştır. Son görüşmede bu rakamın 20 milyar dolara çıkarılması her iki devlet yetkililerince dile getirilmiştir.  Desteklediği Şii milisler üzerinden Irak siyasetinde etkili olan Tahran’ın yeni amacı Amerikan yaptırımlarını dengelemek için Irak’la olan ticari ilişkisini artırmaktır. Zira Tahran, Irak’ı ABD’nin yaptırımlarını devre dışı bırakacak bir çıkış yolu olarak görmektedir.

Ziyaretin Güvenlik Boyutu

Trump’ın Irak ziyaretinde yaptığı “İran’ı gözetlemek için Irak’ta kalmaya devam edeceğiz.” şeklindeki açıklama, Tahran için yeni bir endişe kaynağı olmuştur. Zira İran, ABD’nin Irak’taki askerî varlığını, Tahran’ın DEAŞ sonrası Bağdat üzerindeki nüfuzuna zarar verebilecek bir tehdit unsuru olarak değerlendirmektedir. Tahran tıpkı Suriye’de olduğu gibi bir taraftan DEAŞ ile mücadele kapsamında Bağdat üzerinde kazandığı nüfuzunu korumak isterken diğer taraftan da DEAŞ ile mücadelede harcadığı kaynakları geri kazanmak istemektedir. Amerikalıların baskılarına rağmen İranlı yetkililerle yapılan bir dizi üst düzey toplantı ve anlaşmalar Bağdat’ın, Washington’un Tahran’ı çevreleme politikasına katılmaya niyetli olmadığını göstermiştir. Tahran, Irak’taki ekonomik ve politik kazanımlarını pekiştirerek bu ülkenin ABD’nin çevreleme stratejisinin bir parçası olarak kendisine karşı bir güvenlik sorunu oluşturmasına engel olmayı hedeflemektedir.

Ziyaretin Siyasi Boyutu

Ruhani’nin Bağdat ziyareti ekonomik bağların güçlendirilmesinin yanı sıra önemli siyasi mesajlar içermektedir. Öncelikle Ruhani’nin 2013’te Cumhurbaşkanı seçilmesinden altı yıl gibi uzun bir süre sonra gerçekleştirdiği bu ziyaret, ABD Başkanı Trump’ın Irak gezisine bir cevap niteliğindedir. Trump geçtiğimiz Aralık ayında Irak’taki ABD’ye ait askerî bir üsse sürpriz bir ziyaret düzenlemişti. Uluslararası diplomatik teamüllere aykırı düşen bu ziyaret, Trump’ın tepki çeken açıklamalarıyla da gündeme oturmuştur. Trump’ın ABD birliklerinin Suriye’de DEAŞ’ın yeniden nüfuz kazanmasını önlemek ve “İran’ı izlemek” için Irak’ta kalmaya devam edeceği yönündeki açıklamaları, İranlı yetkililerin yanı sıra Iraklı siyasilerin de tepkisini çekmiştir. Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih “ABD-Irak Stratejik Çerçeve Anlaşması”nın Irak topraklarının diğer ülkelere karşı saldırı için kullanılması gibi suistimallere asla izin vermeyeceklerinin altını çizdikten sonra Washington’u “kendi sorunlarıyla Irak’a yük olmaması” için uyarmıştır. Dahası söz konusu açıklamaların ardından Şii siyasi oluşumlara yakın bir grup milletvekili, Trump’ın sözlerinin “Irak’ın egemenliğini ihlal ettiği” gerekçesiyle ABD’nin Irak’taki mevcut 5.200 askerinin ülkeden çekilmesi için yasa tasarısı hazırlığı içerisinde olduklarını ifade etmiştir. Ayrıca Irak Parlamentosu Başkan Yardımcısı, Irak topraklarında Amerikan varlığının son bulmasına ek olarak ABD ile Irak arasındaki Stratejik Çerçeve Anlaşmasının feshini gündeme getirmiştir. Dolayısıyla Washington-Bağdat hattındaki gerginliğin ilk kez bu kadar arttığı bir ortamda gerçekleşen bu ziyaret, bütün baskılara rağmen Tahran’ın bölgedeki nüfuzunu güçlendirmeye devam edeceğini ve İran’ın ABD’ye karşı stratejik ve jeopolitik bir zafer kazanmayı amaçladığını göstermektedir. Bu anlamda Ruhani’nin ziyareti ekonomik ilişkilerin yanında İran’ın Irak’ta ABD’ye karşı direnme ve Washington’a rağmen kendi nüfuzunu artırma stratejisinin bir parçasıdır.

ABD’nin Yeni Irak Stratejisi

Suriye’de Rusya tarafından köşeye sıkıştırılan ve Yemen’de yetersiz müttefiki Suudi Arabistan tarafından sonuçsuz bir savaşa sürüklenen Beyaz Saray, İran’ın bölgedeki hegemonik politikalarıyla Irak üzerinden mücadele etmeyi hedeflemektedir. Aralık ayındaki Irak ziyaretinde ABD birliklerini Irak’ta uzun süre tutmanın gerekliliğinden bahseden Trump,

3 Şubat 2019’da da CNBC’ye verdiği bir röportajda söz konusu stratejisini bir kez daha vurgulamıştır. Ne var ki Trump’ın İran’a karşı Irak’ı bir manivela olarak kullanma stratejisi sahadaki gerçeklerle örtüşmemektedir. Zira Washington’un aksi yöndeki çabalarına rağmen Tahran, Irak’ta ekonomik ve siyasi nüfuzunu bariz bir şekilde artırmıştır. Öte yandan Washington’un İran ile ilişkilerin en aza indirilmesi yönündeki bütün ısrarına rağmen Iraklı siyasi elitler, Bağdat’ın Tahran’a enerji ve diğer alanlardaki bağımlılığının artmasında hiçbir sorun görmemişlerdir. Kısacası son dönemde Washington-Tahran rekabetinin kızıştığı bir alana dönüşen Irak, ABD’nin Ortadoğu’daki varlığının zayıf noktası hâline gelmeye başlamıştır. Her ne kadar ABD’nin Irak’tan çekilmesini öngören yasa tasarısı henüz resmen Irak parlamentosunun gündemine alınmamış olsa da bu yasa tasarısının ülkedeki önemli Şii siyasi aktörler ve bazı Sünni gruplar tarafından desteklendiği unutulmamalıdır. Washington yönetiminin Bağdat üzerinden İran’ı çevreleme politikasında ısrar etmesi, ABD-İran arasında süregelen gerilimi arttıracağı gibi bölgedeki mevcut gerilimin de tırmanmasına yol açacaktır.

Sonuç

ABD’nin 2003’te Irak’ı işgalinden sonra Tahran “Direniş Ekseni” stratejisi kapsamında Suriye, Lübnan ve Irak ile güçlü ilişkiler geliştirmiştir. Tahran tıpkı Suriye ve Lübnan’da olduğu gibi çeşitli milis gruplar üzerinden ABD’ye rağmen Irak siyasetinde etkili olmayı başarmıştır. Fakat hâlâ Bağdat üzerindeki Washington-Tahran mücadelesinde Bağdat’ı kimin kontrol edeceği kritik soru olmaya devam etmektedir.  Bununla birlikte bu ziyaret ve Tahran-Bağdat hattında yaşanan son gelişmeler, DEAŞ sonrası Bağdat üzerindeki Washington-Tahran çekişmesinde Tahran’ın şimdilik bir adım öne çıktığını göstermiştir. Tahran, ABD’nin Irak’taki askerî üstünlüğüne rağmen sahadaki en büyük oyuncunun kendisi olduğunu ortaya koymuştur. Fakat DEAŞ sonrası yeniden yapılanmada pek çok sorunla karşı karşıya olan Irak’ın, İran’ın yükünü ne kadar hafifletebileceği belirsizdir. Belirsiz olan diğer bir konu ise Bağdat üzerindeki Washington-Tahran çekişmesinde Beyaz Saray’ın ne kadar ileri gideceğidir. Irak’taki ABD-İran çekişmesi, Irak’ı istikrarsızlaştırmanın yanı sıra bütün bölgeyi olumsuz etkileme potansiyeline sahiptir.