İran Basınında Rus Büyükelçi Suikastı

İran Basınında Rus Büyükelçi Suikastı
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz
İRAM İstanbul İdari Süleyman Gündede

19 Aralık 2016 Pazartesi akşamı Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov bu kentte katıldığı bir resim sergisi açılışında uğradığı suikast sonucu yaşamını yitirdi. Olayın Türk-Rus ilişkilerinin hızla normalleşmeye başladığı ve Halep’te savaş mağduru sivillerin kentten tahliye edilmekte olduğu bir süreçte meydana gelmesi bu terör eyleminin amacına yönelik önemli soruları beraberinde getirmiştir. Söz konusu suikasta dair dikkat çekici diğer bir nokta da 20 Aralık Salı günü Moskova’da Rusya, İran ve Türkiye’nin katılımıyla gerçekleştirilecek olan üçlü zirveden yalnızca bir gün önce meydana gelmiş olmasıdır. Suikastın ardından Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, teröristin 22 yaşındaki Ankara Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünde görev yapan Fethullahçı Terör Örgütü(FETÖ) üyesi olduğu tespit edilen Mevlüt Mert Altıntaş olduğunu açıklamıştır. Türk yetkililer ayrıca katilin ve azmettiricilerin amacının Ortadoğu’daki istikrarsızlığı derinleştirmek olduğu değerlendirmesinde bulunmuşlardır.

Ancak suikast Moskova’da yapılması planlanan üçlü zirvenin gerçekleşmesini engelleyemediği gibi, tarafların yaptığı olumlu açıklamalar Türk-Rus ilişkilerinde bir kırılma meydana gelmesini de engellemiştir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, suikastın 24 Kasım 2016 tarihinde gerçekleşen jet krizi nedeniyle kopma noktasına gelen ve bir süredir normalleşmekte olan Türk-Rus ilişkilerini bozmaya yönelik bir provokasyon olduğu değerlendirmesinde bulunmuştur. Rus yetkililerden de Erdoğan’ın bu açıklamalarını destekleyen yorumlar gelmiştir. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin söz konusu terör eyleminin iki ülke arasındaki ilişkileri bozmaya yönelik bir provokasyon olduğuna söylemiştir. Suriye sorununun önemli taraflarından İran İslam Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Behram Kasımi olayı kınayarak saldırının bölge ülkeleri arasındaki iş birliğini ve bölgedeki güvenlik arayışlarını engellemeye yönelik olduğunu belirtmiştir.

Gerek Rusya ile olan ilişkileri gerekse de Suriye sorunundaki aktif rolünden ötürü İranlı yetkililer ve ülke medyası bu terör eylemine büyük ilgi göstermişlerdir. İran medyası, suikastı ilk günlerde salt bir terör eylemi olarak duyurmasına rağmen takip eden günlerde farklı ve zaman zaman Türkiye’yi itham eden söylemler geliştirmiştir. Reformistlere yakınlığıyla bilinen İtimad Gazetesi olaydan bir gün sonra söz konusu terör eyleminin amacının bölgede aktif rol oynayan ülkelerin arasını bozarak; üçlü zirvede Suriye’de barış sağlama konusunda atılabilecek adımları engellemek olduğuna dikkat çekmiştir. Ancak, aynı gazete 21 Aralık günü suikastın Türk Hükümetinin güvenlik zaafının bir göstergesi olduğunu iddia ederek bu suikast sonucu NATO üyeliği tehlikeye giren Türkiye’nin Şangay Beşlisi’ne de üye olamayacağını ileri sürmüştür. Haberin devamında ise bu olayların aslında Erdoğan’ın Suriye’deki yanlış politikalarının ağır bedeli olduğu iddia edilmiştir. Bir diğer reformist gazete olan Şark Gazetesi, ilk başta haberi herhangi bir yorum eklemeksizin aktarmış fakat bir sonraki gün Erdoğan’ın son yıllarda Suriye’de muhtelif teröristlerle iş birliği yaptığını öne sürerek bunun Türk toplumunda yıkıcı bir etkiye sebep olduğunu ve suikastın da bunun bir ürünü olduğunu iddia etmiştir. Konuya ilişkin en dikkat çekici yorum terör eylemini ‘DAEŞ’çı Osmanlıcığın Cenazesi’ manşetiyle veren sağcı gazete Vatan-i İmruz’dan gelmiştir. Zehra Tabbahani bu gazetedeki yazısında, üç yıl önce The Guardian gazetesinde İstanbul’da DAEŞ yanlılarının gösteri yaptığı, hilafet isteğinde bulunduğu ve orada eğitim gördüğü yönünde çıkan iddiaları alıntılamıştır. Yazıda, Türk hükümeti ülkeyi DAEŞ ve benzeri terör örgütlerinin karargahına dönüştürmek, “Osmanizm” vehimlerine kapılarak DAEŞ ile mücadele içerisinde olan ayrılıkçı Kürtlerin taleplerini ve Türkiye’deki toplumsal kutuplaşmayı görememekle itham edilmiştir. Ülkenin radikal sağ gazetelerinden birisi olan Keyhan olayın perde arkasında Amerika’nın olduğunu yazmıştır. Gazetede darbe girişimi ve son suikast olaylarıyla Erdoğan’a ‘kırmızı çizgiyi geçmek yasak’ mesajı verilmeye çalışıldığı değerlendirmesine yer verilmiştir. Normal şartlarda Erdoğan’a karşı sert söylemleri olan Keyhan gazetesinin bu farklı tavrının son günlerde Türkiye’nin İran ve Rusya’ya yakınlaşmasından kaynaklandığı söylenebilir. Bir başka sağcı gazete Javanonline ise olayın arkasında Türkiye-Rusya yakınlaşmasından rahatsızlık duyan ve Suriye’de kaybeden Suudi Arabistan’ın olabileceğini iddia etmiştir. Haberde Halep’in İran ve Rusya’nın yardımıyla özgürleştiği, Türkiye’nin ise bu süreçte Suriye’deki teröristlerin en önemli destekçilerinden biri olarak ağır bir darbe yediği de belirtilmiştir. Ayrıca katilin daha önce Erdoğan’ın gezilerinde yer aldığı belirtilerek Erdoğan’ın güvenlik güçlerinden biri olduğu da sürekli vurgulanmıştır. Reformist Arman Gazetesinde Feridun Meclisi’nin imzasıyla çıkan analizde ise bu olayın Suriye’deki savaşı etkilemek adına yapıldığı ancak amaçlanan etkiyi meydana getiremeyeceği yorumu yer almıştır. Yazıda ayrıca, Erdoğan’ın Osmanlı’yı yeniden canlandırmak için bölgedeki macera meraklısı Suudi Arabistan ve DAEŞ ile Suriye’ye saldırmak için ortaklık yaptığı ama gelişmelerin Erdoğan’ın arzuladığı şekilde cereyan etmediği öne sürülmüştür.  Ilımlı İran Gazetesi ise ‘Ceyşü’l Feth’ örgütünün suikastı kabul ettiği yönünde çıkan haberleri ön plana çıkarmıştır. Gazete ayrıca, Türk yetkililerin saldırganın FETÖ bağlantılı olduğu yönündeki açıklamaları satırlarına taşıyarak ABD’den Fethullah Gülen’in iadesini sağlama çabalarının sonuçsuz kalacağı görüşünü paylaşmıştır.

Söz konusu terör eyleminin ardından İran Dışişleri Bakanlığının güvenlik gerekçesiyle İran vatandaşlarına Türkiye’ye gitmemeleri yönünde uyarıda bulunması ve tıpkı Amerika’nın yaptığı gibi Ankara Büyükelçiliğini ve bunun yanında Erzurum ve Trabzon Başkonsolosluklarını bir süreliğine kapatması dikkat çekmiştir. Sonuç olarak İran medyasında bazı kesimler olayı Erdoğan’ın yanlış politikalarının sonucu olduğu değerlendirmesinde bulunarak Erdoğan karşıtı söylemlerine devam etmişlerdir. Ancak mutedil olanlar ve hatta Erdoğan karşıtı yazılarıyla bilinen Keyhan Gazetesi bile olayın perde arkasında Amerika’nın olduğunu iddia etmiş ve suikastın Suriye’deki gelişmeleri engellemeye yönelik olduğunu belirtmiştir. Suriye krizi konusunda Türkiye ile Rusya’nın 30 Aralık 2016 gecesinden itibaren geçerli olmak üzere ateşkes anlaşmasına varmasının ardından İran’ın Türkiye’ye karşı tutumunun ne yönde seyredeceği önemli bir konudur. Diğer önemli bir konu da Türkiye tarafının İran’a ilişkin takip ettiği mutedil söylem ve politikalarının İran’da da benzer bir etki meydana getirip getirmeyeceğidir. Kuşkusuz bölgenin iki baş aktörü olarak bu iki ülkenin diplomatik çözümü öncelemesi Suriye krizi ve diğer bölgesel sorunların çözümünde büyük önem arz etmektedir. İran basınının söylem ve yayınları ile bu sürece ne yönde etki edeceği de kritik önemdedir.