İran’a Uygulanan Ambargo İhlalleri: FinCEN Belgeleri

İran’a Uygulanan Ambargo İhlalleri: FinCEN Belgeleri
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Uluslararası Ambargolar

DW Türkçenin 20 Eylül 2020 tarihli haberinde Reza Zarrab’ın, ABD Hazinesine bağlı istihbarat birimi olan Mali Suçları Uygulama Ağına sunulan (FinCEN) Şüpheli Eylem Bildirimi (SAR) belgelerine göre İngiliz Bankası Standard Chartered Bank’in (SCB), 2007-2016 yılları arasında İran’a yönelik tek taraflı ABD ve uluslararası ambargoları deldiğini kabul ettiği bilgisi yer aldı. Ayrıca aynı haberde Zarrab’ın, operasyon ağı için yaklaşık 5,8 milyar dolar değerinde 37.533 defa para transferi gerçekleştirdiği bilgisine de yer verildi. Belgelerde bu Bankanın, 19 Mart 2016 tarihinde gözaltına alınan Zarrab’a bağlı operasyon ağı için Ocak-Eylül 2016 arasında 24 kişi ve şirket için şüpheli görülen bazı işlemler yaptığı bildirildi.

Reza Zarrab ve İran Ambargoları

Zarrab’a yöneltilen Türkiye’deki ortaklarıyla ABD tarafından tek taraflı uygulanan ambargoları “delme” suçlaması 1 Temmuz 2010’da dönemin ABD Başkanı tarafından imzalanan “Comprehensive Iran Sanctions, Accountability, and Divesment Act” (CISADA) adlı yasaya dayanmaktadır. CISADA, başka ülkelerin özel ve kamu sektörü fark etmeksizin şirket ve kuruluşların İran ile ekonomik faaliyetini engellemek amacıyla yaptırım listesine alınacağını belirten yasadır ve bu yasa daha çok İran ile diğer ülkelerin bankacılık faaliyetlerini engellemek amacıyla yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten itibaren ABD, Türkiye sınırları içerisinde faaliyet gösteren ve CISADA’ya tabi olan Bank-i Mellet’in, İran’ın nükleer programına kaynak sağladığını iddia etmiş ve Türkiye’nin Bank-i Mellet ile ilişiğini kesmesini istemiştir. ABD’nin, Türkiye’deki özel sektöre çeşitli demeçlerle baskı kurması sonucunda bu şirket ve kuruluşlar İranlı Bank-i Mellet ile ilişkisini kesmek zorunda kalmıştır. Ancak dönemin hükûmeti AK Parti, ABD’den gelen baskılara karşı durmuş ve ABD’nin söz konusu Bankanın ülke içerisindeki şubelerini kapatma teklifini reddetmiştir. Dönemin Enerji Bakanı Taner Yıldız da ABD’nin Türkiye’ye yaptığı baskıları ve tek taraflı olarak uygulanan ambargoları eleştirerek hukuken ambargoların Türkiye’yi bağlamadığını belirtmiştir. Ayrıca Yıldız, enerji ihtiyacının büyük kısmının İran’dan giderildiğini, Türkiye’nin enerji ihtiyacının öncelikli olduğunu ve bunun görmezden gelindiğini belirterek ABD ve AB’nin büyük beklentiler içerisinde olmaması gerektiğini vurgulamıştır.

Bu süreç içerisinde İran ile enerji ticareti, değerli madenler üzerinden gerçekleştiriliyordu. Ancak ABD’nin 6 Şubat 2013 tarihinde yürürlüğe giren yaptırım kararıyla doğal gaz ve petrolün değerli madenlerle satın alınamayacağı ve bu ticaret sonucunda ödenmesi gereken paranın, İran’ın sadece yasal mal veya hizmetleri satın alabileceği bir hesaba yatırılması şartı getirilmiştir. Bu karar, zaten enerjide dışa bağımlı olan ve bu bağımlılığının büyük kısmı İran’a olan Türkiye’yi zor duruma sokmuştur. Yaptırım kararı yürürlüğe girdikten bir gün sonra dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye’nin İran’la altın satışına devam edeceğini ve diğer ülkelerin tek taraflı kararlarının Türkiye’yi bağlamayacağını belirtmiştir. İran’la yapılan söz konusu ticarette de Halkbank ödeme trafiğini yönetmiştir.

Türkiye’de “17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu” adıyla bilinen ve Zarrab’ın tek taraflı uygulanan ambargoyu operasyon ağı ile delmesiyle suçlandığı olayla ilgili hazırlanan fezlekede, bu ambargoyu delmek için sahtecilik, kaçakçılık ve rüşvet suçlarını işlediği öne sürülmüştür. Ayrıca fezlekede dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, İçişleri Bakanı Muammer Güler, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış ve Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan ile "haksız maddi menfaat ilişkisi”nin olduğu belirtilmiştir. Zarrab, 28 Şubat 2014 tarihinde delillerin usulsüz toplandığı gerekçesiyle tahliye edilmiştir. Ancak ABD ziyareti sırasında 22 Mart 2016 tarihinde gözaltına alınan Zarrab, 2010-2015 yılları arasında uygulanan tek taraflı ambargoları delme ve kara para aklama suçlarından yargılanmış ve suçunu itiraf etmiştir.

Onur Air’e 495 Bin Dolar Para Transferi

Bu süreç içerisinde BAE vatandaşı İranlı Mehdi Şems, Onur Air’in hisselerinin %18’ini satın almıştı. Ancak bu satın alma ABD tarafından oldukça tepkiyle karşılanmış ve Onur Air’e yaptırım uygulanmıştı. ABD, yaptırımların kaldırılması için Şems’in yönetim kurulundan ayrılmasını, firmanın İran’a uçuş ve transfer yapmamasını şart koşmuştu. Ambargo sebebiyle finansal sıkıntılarla karşı karşıya kalan Onur Air, şartları kabul etmişti. Yaptırımların kaldırılmasına rağmen firmanın sıkıntıları devam etmiş ve satışı gündeme gelmişti. FinCEN belgelerine göre de Suriyeli bir nakliye şirketinden Onur Air’e 2011’de yaklaşık 495 bin dolar para transfer edilmişti. Belgelerde Suriyeli şirketin; Suriye, Lübnan, Suudi Arabistan, Çin, Hindistan ve Türkiye gibi bölgelere para transferi gerçekleştirdiği bildirilmiştir.

BAE Merkez Bankası Ambargoların Delinmesini Engelleyemedi

BBC’nin haberine göre BAE Merkez Bankası, uyarılara rağmen ambargoyu delen yerel şirketlere karşı tepkisiz kaldı. Belgelerde, ambargoları delen Dubai merkezli Sun Shine General Trading’in 2011 ve 2012 yıllarında BAE’nin finansal sistemi aracığıyla yaklaşık 142 milyon dolar tutarında şüpheli işlem yaptığı belirtildi. İddialara göre Merkez Bankası, Sun Shine General Trading’in Rakbank ve National Bank of Dubai’deki (NBD) banka hesaplarını kullanmayı durduramadı. FinCEN belgelerine göre Sun Shine General Trading Eylül 2012’ye kadar Rakbank aracılığıyla 108 milyon dolarlık şüpheli işlem gerçekleştirdi. Rakbank iddialara karşı “gizlilik nedeniyle belirli işlemler hakkında yorum yapmadığını ancak kara para aklamayı önleme ve yaptırım yönetmeliklerine uyduğunu ve bunu izlemek için katı politikalar uyguladığını” ileri sürdü. NBD ise konu hakkında yorum yapmadı. SCB ile ilgili olarak BAE Merkez Bankası, konunun emniyet yetkililerine ulaştığını ve Bankaya bağlı hesapların Eylül 2011’de kapatıldığını söyledi.

Deutsche Bank da Para Transferleri Gerçekleştirdi

Almanya’nın en büyük bankası Deutsche Bank, ABD’de faaliyet gösteren bir iştiraki üzerinden Mart 2017’de, Zarrab’ın ağıyla ilişkili bir şirkete yaklaşık 29 milyon dolar para transferi gerçekleştirdi. Ayrıca Banka, Batılı ülkelerin “terör” listesinde olan şahısların kara para aklama transferlerine aracı oldu. Deutsche Bank’ın raporunda, şüpheli işlemlerin birkaç Türk bankası arasında dağıtılan şirket içi ödemeler olduğunu belirterek işlem ayrıntılarında hiçbir ticari amacın tespit edilmediğini bildirdi. Banka, eskiden gerçekleştirdiği şüpheli işlemlere atıf yaparak zaaf ve cezalarını kabul ettiğini belirtti. Deutsche Bank, 2015’te ABD tarafından tek taraflı uygulanan yaptırımları deldiği için 258 milyon dolarlık para cezasını ödemeyi kabul etmişti.

İngiliz Bankası SCB’nin Sicili Kabarık

SCB, 2001-2007 yılları arasında İran’a yönelik tek taraflı yaptırımları deldiği için 2012’de yaklaşık 600 milyon dolar cezaya çarptırılmıştı. Ayrıca 2009-2014 yılları arasında İran ve diğer ülkelere yönelik yaptırımları deldiği için de 2019 yılında ABD ve Britanya’ya toplam 1,1 milyar dolar ödemiş ve olay ile ilgili basın açıklamasında sorumluluğun eski iki genç çalışana ait olduğunu bildirmişti. Bankanın İran’la ilgili işlem değerinin 2012 ve 2019’da kabul ettiği rakamdan çok daha fazla olduğunu iddia eden iki eski çalışanının New York'ta açtığı dava ise devam ediyor. Ayrıca İngiltere Finansal Yaptırımlar Uygulama Ofisi mart ayında Bankaya Rusya’ya yönelik AB yaptırımlarını ihlal ettiği için 20,5 milyon sterlin ceza kesti.

Şimdi Ne Olacak?

FinCEN belgeleri gazeteciler aracığıyla kamuoyuna sızdırıldığı için her ne kadar bazı bankalar para transferleriyle alakalı cezalarını kabullenmeye razı olsalar da bu bankaların itibarlarının sarsılacağı muhakkak. Buna ilave olarak belgelerde yayımlanan işlemler gelecekte yürürlüğe tekrardan girecek olan ambargoların ABD’nin İran’a uyguladığı maksimum baskı politikası çerçevesinde daha sıkı şekilde uygulanmasına yol açabilir. Ayrıca bahsi geçen para transferlerinin İran’a uygulanan ambargoların sadece “maliyetlerini” artırdığını söyleyebiliriz. İran, ambargolar sürecinde elde etmek istediği kazanımlara daha fazla maliyete katlanarak ulaşabilmiştir.