İran’da Akademinin Kronik Sorunu: Etik İhlali

İran’da Akademinin Kronik Sorunu: Etik İhlali
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran İslam Devrimi’nden günümüze İran’da yüksek öğretimde dikkate değer kazanımlar sağlandığı bir gerçek olsa da özellikle yurt içi akademik yayın ve lisansüstü tezlerde son yıllarda yaygınlığı artan etik ihlali bir müddetten beri ülkedeki akademik mahfillerde sıkça tartışılan meselelerden biridir. Dahası etik ihlallerine ilişkin kamuoyuna yansıyan haberler zaman zaman ülkedeki köklü üniversitelerin prestij kaybına uğramasına ve ayrıca ülkedeki akademik yayın ve lisansüstü eğitim sisteminin tartışmaya açılmasına sebebiyet vermektedir.

İlk olarak İngiltere menşeli Nature dergisi tarafından Ekim 2008’de İran Terbiyet-i Müderris Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyelerinden birinin bir çalışmasında intihal yaptığının duyurulmasından sonra ülkedeki etik ihlallerine ilişkin haberlerin ardı arkası kesilmemiştir. Gene aynı derginin 2009 yılında, eski Yol ve Şehircilik Bakanı Hamid Behbehani, eski Bilim, Araştırma ve Teknoloji Bakanı Kamran Danişcu ve eski Eğitim Öğretim Bakanı Ali Rıza Ali Ahmedi gibi yüksek dereceli devlet adamlarının akademik yayınlarında etik ihlalinin tespit edildiğini ileri sürmesi, birçok tartışmayı beraberinde getirmiştir. İlgili bakanların etik ihlali iddialarına ilişkin kamuoyunu tatmin edici cevaplar veremeyişi ise akıllarda soru işaretleri kalmasına yol açmıştır.

2016 yılında Springer ve BioMed Cantral ismindeki önde gelen iki bilimsel yayın kuruluşu, yedi bilimsel dergide çıkan 58 makalenin etik ihlali sebebiyle yayından kaldırıldığını açıklaması üzere Nature dergisi, söz konusu makalelerin 258 İranlı akademisyene ait olduğunu iddia etmiştir. Bunun üzerine başta Bilim, Araştırma ve Teknoloji Bakanlığı olmak üzere ilgili kurum ve üniversitelerden konuya ve intihal olayına karışan akademisyenlerin sayısına ilişkin açıklamalar gelmiştir. Söz konusu akademisyenler arasında bazı üst düzey bürokratların isimlerinin de yer alması dikkatleri çekmiştir. Zikredilen açıklamalara bakıldığında etik dışı yayın yapan akademisyen sayısına ve intihal iddialarına verilen cevapların değişkenlik gösterdiği görülse de İran’da akademik yayınlarda etik ihlalinin gittikçe artan bir davranış olduğu gün yüzüne çıkmıştır. Etik ihlali iddialarına maruz kalan akademisyenler ise genellikle suçu öğrencilerin üzerine atarak ihlalden ziyade ihmal olduğunu belirtmiş başka bir deyişle konuyu geçiştirmeye çalışmıştır.

Esasen özellikle lisansüstü tezlerde etik ihlali ve İran’da tez alım satımı, ilgililer tarafından eskiden beri bilinmektedir. Öyle ki Tahran’daki İnkılap Caddesi’nde yalnızca tez ve makale yazıp satan dükkânların sayısı azımsanmayacak derecede çoktur. Söz konusu dükkânlarda genellikle lisansüstü eğitimini tamamladıktan sonra kendine uygun iş bulmakta güçlük çeken genç araştırmacıların çalıştığı söylenmektedir. Sipariş verilen tez veya makalenin fiyatı akademik disipline ve lisansüstü seviyeye göre değişmekte dahası amiyane tabirle yayının zorluk derecesine göre taraflar arasında pazarlık yapılabilmektedir. Bu husus son yıllarda gerek İran’da gerekse de uluslararası akademik camiada açık bir şekilde dillendirilmeye başlanmıştır. Science dergisinin kıdemli editörlerinden Amerikalı bilim adamı Richard Stone’nun İran’a gerçekleştirdiği çalışma ziyaretinden sonra Ağustos 2016’da İran’da tez ve makale alım satımına değinen bir yazı yazması, konuyu uluslararası çapta yeniden gündeme taşımıştır. Çok geçmeden bizzat Devrim Rehberi Ali Hamenei, “Bilim adamı unvanını taşıyan bir fert, davetli olarak geldiği ülkede ‘Tez Satılır’ reklamının önünde resim çekerek İran’daki nitelikli gençleri zan altında bırakmaktadır. Acaba bu tür bir davranış sergileyen bir şahıs gerçekten bilim adamı mıdır?” diyerek tepki göstermiştir.

İran’da yaşanan etik ihlallerinin artık ülkenin bilimsel saygınlığını uluslararası çapta zedelemeye başlaması üzerine ilk etapta İran Bilim, Araştırma ve Teknoloji Bakanlığı Siyaset Yapımı ve ARGE İşleri Genel Müdürü Dr. Muhsin Şerifi, bakanlığa bağlı 70’den fazla üniversitede etik ihlallerini incelemek üzere etik kurulların (komite-yi ahlak) oluşturulduğunu açıklamıştır. Akabinde bilimsel yayınlarda etik ihlallerinin önüne geçmek adına bakanlık öncülüğünde bilimsel toplantılar organize edilmiş ve nihayet İran parlamentosu, 18 Temmuz 2017 tarihinde “Bilimsel Eserlerde İntihalle Mücadele (Pişgiri ve Mukabele ba Tagallüb der Tehiye-yi Asar-ı İlmi)” başlıklı kanunu onaylamıştır. Her ne kadar söz konusu kanun intihal hadisesinde öğrenciler ve öğretim elemanları için ayrı ayrı hapis ve para cezası ve ayrıca intihalde bulunan akademisyen için özlük hakları mahrumiyetini öngörse de ilgili yasanın İran’da aktif bir şekilde uygulanmadığı görülmektedir. Kuşkusuz bunda, intihalle suçlanan araştırmacıların önemli bir kısmının aynı zamanda yüksek dereceli devlet adamı olması etkilidir.

Etik ihlaliyle mücadele kapsamında İran’da şimdiye kadar atılan en ciddi adımın Mayıs 2019’da Tahran’daki 25 kadar tez satış mağazasının mühürlenmesi olduğu söylenebilir. Fakat mühürlenen ve hakkında işlem yapılan şahıslara ilişkin kamuoyuyla herhangi bir bilgi paylaşılmamıştır. Nitekim görüldüğü kadarıyla İnkılap Caddesi’nde tez alım satımı tamamen sona ermemiştir ve internet üzerinden tez siparişi alan sitelerle Facebook sayfaları hâlâ varlığını sürdürmektedir. Tez alım satımına ilişkin İranlı sosyolog Hamid Dilpesend etik ihlallerinin çoğunlukla İslami Azad ve Peyam-ı Nur gibi devlete ait olmayan üniversitelerde gerçekleştiğini ileri sürmektedir. Dilpesend adı geçen üniversitelerde lisansüstü eğitim almak isteyenlerin önemli bir kısmının hâlihazırda uygun bir işe sahip olduğunu, diplomayı yalnızca pozisyonunu ve statüsünü güçlendirmek adına istediğini ve tez satın alma hadisesinin ise bu türden şahıslar arasında sık görüldüğünü belirtmektedir. Gerçekten de İran’da bürokratlarda dahası son dönemlerde din adamlarında akademik paye alma eğilimin yükseldiği müşahede edilmektedir. Ayrıca özellikle doktor unvanının İran’da resmî ve gayriresmî ortamlarda bir saygı ifadesi olarak sık kullanılması esasen akademik payeye ihtiyacı olmayan bireyleri de lisansüstü eğitime sevk edebilmektedir. Her ne kadar bürokrat ve din adamlarını tez satın almakla suçlamak kolay olmasa da İranlı sosyoloğun işaret ettiği hususu görmezden gelmek de mümkün değildir.

Akademik yayında etik ihlali pek çok ülkede karşılaşılan bir durum olsa da İran’da ciddi bir mesele hâlini almasının ülkeye has bazı sebepleri bulunmaktadır. Bunların başında etkin denetim sürecinin bulunmaması gelmektedir. Bunun yanı sıra İran’da kontrolsüz bir şekilde artan üniversite ve bunun bir getirisi olarak lisans üstü öğrenci sayısı, tez danışmanlarının her lisansüstü öğrenciye yeteri kadar vakit ayırmasını güçleştirmektedir. Nitekim Birinci Ulusal Sosyal Bilimler ve Din Bilimleri Tezleri Sorun Analizi Sempozyumu’nda konuşan İran Bilim Bakan Yardımcısı Dr. Hüseyin Simayi, “2005 yılında 75 olan üniversite sayısı 2013 yılında 150’ye ulaşmıştır. Bunun yanı sıra devlete ait olmayan yüksek öğretim kurumu sayısı 65’ten 250’ye yükselmiştir ve toplamda ülkede 2.800 kadar yüksek öğretim veren birim bulunmaktadır” şeklindeki sözleri bu savı doğrulamaktadır. Ekonomik sıkıntılar sebebiyle İran’da akademisyenlerin aynı anda birkaç üniversitede ders verdiği de göz önüne alındığında akademisyenlerin lisansüstü tezleri kontrol edecekleri süre daha da kısalmaktadır. Ayrıca lisansüstünde öğretim programlarında bilimsel araştırmalarda etik dersinin yer almaması, savunma öncesinde tezlerin tez benzerlik ve intihal taraması yapan programlara sokulmaması ve İran Bilim, Teknoloji ve Bilgi Araştırmaları Merkezi (İRANDOC) ulusal tez arşivinin internet erişimine kapalı olması gibi sebepler, tezlerdeki etik ihlallerinin açığa çıkmasını zorlaştırmaktadır. Yeri gelmişken İran ulusal tez arşivinde yalnızca devlet üniversitelerinde hazırlanan lisansüstü tezlerin toplandığını kaydetmekte yarar vardır. Devlete ait olmayan üniversitelerde hazırlanan tezleri temin etmek için ilgili üniversiteye doğrudan müracaat etmek gerekmektedir. Her ne kadar İranlı akademisyenler çoğunlukla etik ihlali mevcut olan makalelerle gündeme geliyor olsa da yurt içindeki lisansüstü tezlerin dikkatle incelenmesi durumunda etik ihlallerinin basına yansıyanlardan çok daha fazla olması muhtemeldir. Bu bağlamda İran’da etik ihlalleriyle mücadele için Ağustos 2008’de bir sivil inisiyatif olarak İntihal Karşıtı Akademisyenler (Ostadan-ı Aleyh-i Tagallüb) başlığıyla bir grup üniversite hocası tarafından ülkede artan etik ihlallerinin önüne geçmek adına bir weblog kurulmuşsa da bu doğrultuda beklenen etkiyi yaratamamıştır.

Özellikle fen ve sağlık bilimlerinde dikkate değer bir bilimsel araştırmanın bütçe, zaman ve atölye/laboratuvar çalışmasını zorunlu kılması, İran’da ise ilgili kurumların araştırmacılara gerekli kaynakları sağlayamaması sebebiyle bilhassa öğrencilerin ister istemez tez çalışmalarında yabancı araştırmacıların çalışmalarına yönelmek durumunda kaldığı İranlı uzmanlar tarafından dile getirilmektedir. Gerçekten de kısıtlı kaynaklar sebebiyle öğrencilerin genellikle teorik çalışmalara yöneldiği bunun da yurt dışındaki literatüre bakmayı beraberinde getirdiği ve İran içerisinde denetim mekanizmaların sıkı olmaması sebebiyle yabancı dillerden yapılan intihallerin çoğunlukla ifşa olmaması öğrencilerin etik ihlali yapmasına zemin hazırlamaktadır. Ancak İran’da etik ihlallerinde tek gerekçe bu değildir. Bir grup İranlı akademisyen tarafından editör, öğretim üyesi ve lisansüstü öğrencilerin görüşlerine dayanarak hazırlanan güncel bir çalışmanın sonuçlarına göre İran’da etik ihlalinin sebepleri arasında zikredilen 21 başlık arasında eğitim eksikliği, etik kültürünü yaygınlaştırmama, İranlılar arasında tembelliğin ve manipülasyonun yaygınlığı, etik ihlali, ihlal türleri ve neticeleri hakkında bilgi eksikliği, öğrencilere kapasitesi üzerinde ödev verme, doktora ve yüksek lisansa girişin kolay olması, akademisyenlerin yükselmede öğrencilerin çalışmalarını kullanması ve akademik yükselmelerde yayın şartı gibi etkenler öne çıkmaktadır.

Uluslararası indeksli yayında İran’ın ülke bazında son yıllarda iyi bir ivme kazandığı bilinse de İran içerisinde gün geçtikçe basına daha sık yansımaya başlayan etik ihlalleri, akademinin güncel sorunlarından biri olarak varlığını devam ettirmektedir. Ülkedeki bakan, milletvekili ve birçok üst düzey bürokratın yanı sıra önde gelen üniversitelerdeki akademisyenlerin de intihal iddiasıyla karşı karşıya olduğu düşünüldüğünde kararlı bir şekilde bu sorunun üzerine gitmenin zor olduğu açıktır. Bu sebeple İran akademilerinde artık kronikleşen bir soruna dönüşen etik ihlalinin önümüzdeki günlerde de gündeme geleceği öngörülmektedir.