İran’da İç Göç

İran’da İç Göç
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz
Araştırmacı Oral Toğa

İç göç, bireylerin kendi ülkeleri içinde bir bölgeden diğerine hareketi olarak tanımlanmaktadır. Kırsaldan kırsala, kırsaldan kente, kentten kırsala ve kentten kente olmak üzere dört tür iç göç bulunmaktadır. İç göç; büyük (makro), orta (mezo) ve küçük (mikro) düzeylerde birtakım faktörler tarafından tetiklenir. Bölgesel eşitsizlikler ve doğal afetler ya da savaşlar gibi birçok büyük olay sonucunda tetiklenen göçler makro düzey olarak kategorize edilirken ailevi kararların ve sosyal ağların etkili olduğu göçler orta düzey olarak değerlendirilmektedir. Mikro düzey ise daha çok kişiseldir ve kişilerin hayattan beklentileri, mevcut ihtiyaçları ve gelecek planlarına yanıt arayışı etkili olur.

Özellikle gelişmekte olan ülkelerde daha sık görülen iç göç olgusu, kuraklık ve iktisadi sorunlarla beraber İran’da da son yıllarda kendini hissettirir biçimde yeniden gündeme gelmiştir. Esasında iç göç meselesi İran’da on yıllara yayılmış bir meseledir ve geçen yüzyılın ikinci yarısından bu yana ülke içinde zaman zaman artıp azalan ancak sürekliliği olan bir göç hareketi mevcuttur. Kentleşme, toprak reformu, sanayileşme, tarımın gerilemesi ve (1980’ler özelinde) İran-Irak Savaşı; İran’daki iç göçün en önemli sebepleri olagelmiştir. Çalışmalar, 1960’lı ve 1970’li yıllar boyunca yaklaşık 250.000 kişinin kırdan kente göç ettiğinden bahsetmektedir. Söz konusu dönemde gerçekleşen göçün arkasında ekseriyetle yapılan toprak reformları ve büyük şehirlerde yaşanan hızlı sanayileşme yer almaktadır. 1980’lere gelindiğinde Irak ile devam eden sekiz yıllık savaş, yaklaşık 2,5 milyon İranlının ülke içinde yer değiştirmesine sebep olmuştur. 1990’larda sosyal hizmetlerin ve iş fırsatlarının kentsel alanlarda yoğunlaşması, kırsaldan kente göçe katkıda bulunmuş ve bunun sonucunda süreç boyunca ülke içinde tahminen 180.000 kişi bulundukları yeri terk etmiştir.1 Günümüzde ise yaşanan su krizi, işsizlik ve bu ikisine bağlı diğer sebepler, ülkedeki iç göçün en önemli sebeplerini oluşturmaktadır.

Bahsi geçen bu büyük demografik dönüşümler ve 20. yüzyılın ikinci yarısındaki önemli nüfus artışı, İran’ın hızla kentleşmesinde büyük bir rol oynamıştır. İran bugün Orta Doğu’daki en yüksek kentleşme oranına sahip ülkelerden biridir. Kentsel alanlarda yaşayan nüfusun payı 1956’da %31 iken 1986’da %54’e, 2006’da %69’un üzerine ve 2016’da ise %74’e kadar yükselmiştir (Tablo 1). İran’ın toplamda sekiz ili bir milyonun üzerinde nüfusa ev sahipliği yaparken 18 ilin nüfusu yarım milyondan fazladır. Yaklaşık dokuz milyonluk bir nüfusa sahip olan başkent Tahran sadece nüfusun değil kaynakların, hizmetlerin, istihdam olanaklarının ve yatırımların da orantısız şekilde hızla yoğunlaştığı bir megakent boyutuna gelmekte ve böylece bölgesel eşitsizlikler artmaktadır. Artan bölgesel sosyoekonomik eşitsizliklerin son yıllarda Tahran’da göçü körüklediği ve İran’da bölgeler arasındaki dengesiz nüfus artış oranlarını pekiştirdiği düşünülmektedir. Bu bağlamda hükûmetin, bölgesel alanlara ve Tahran’dan tersine göçü teşvik için kırsal alanların, küçük ve orta ölçekli şehirlerin gelişimini desteklemek amacıyla bir dizi program uyguladığı görülmektedir.2

 

Tablo 1: İran’da Kentli Nüfusun Yıllara Göre Oranları

Kaynak: İran İstatistik Kurumu, 2016

 

İran yıllar içerisinde daha fazla kentleşmiş, kentten kente göçün oluşturduğu pay 1976-1986 arasında %40 iken 2011-2016 arasında yaklaşık %70’e kadar yükselmiştir (Tablo 2). Kırdan kente göç %32’den %15’e düşerken kırsaldan kırsala göçte de düşüş yaşanmıştır (Sadeghi, 2020, s. 308). İran nüfusunun çoğunluğunun kentlerde yaşadığı düşünüldüğünde göç modelindeki bu değişim şaşırtıcı değildir.

 

Tablo 2: İç Göç Türlerinin Yüzdelik Oranları3

Kaynak: Sadeghi, 2020, s. 309

 

İran’da İç Göçün Yönü ve Nedenleri

Ülkedeki en çok göç veren bölgeleri üç kısma ayırmak mümkündür. Birinci kısımda ülkenin batısı ve güneybatısı yer almaktadır. Huzistan, Loristan, Kirmanşah ve Hemedan ülkede en çok göç veren yerlerdendir. Buradan yola çıkan göçmenler ekseriyetle Tahran ve Isfahan’a yerleşmektedir. İkinci kısımda Batı Azerbaycan, Doğu Azerbaycan ve Erdebil illeri bulunmaktadır. Buradan çıkan göçmenler ekseriyetle Tahran ve Gilan’a yönelmektedir. Üçüncü kısım ise Güney Horasan, Kirman ile Sistan ve Belucistan illeridir. Buradan ayrılan göçmenler Meşhed, Yezd ve Isfahan’a yönelmektedir. Öte yandan yapılan çalışmalar, Yezd gibi bazı merkezlere daha az gelişmiş bölgelerden olan göçün varlığını doğrulasa da bu akışın daha sonra Tahran ve Elburz gibi daha büyük illere gidebilmek için bir basamak olduğunu göstermektedir.

Tahran, Isfahan, Meşhed gibi önemli ve büyük illerin yanı sıra günümüzde ülkenin kuzey bölgelerine yönelik de bir iç göç söz konusudur. Genel hatlarıyla ülkenin güneyinden kuzeyine doğru bir göç akışından bahsedilebilir. Gilan ve Mazenderan gibi illerin elverişli iklimi ve doğası, bu illerde nüfus artışına sebep olmaktadır. Allame Tabatabi Üniversitesi Demografi Bölümü Başkanı Mahmud Müşfik sadece Tahran’ın değil Hazar Denizi etrafındaki nüfusun arttığını ve bu durumun yeni çevresel ve ekolojik sorunlara yol açabileceğini belirtmiştir. Öte yandan göç alan illerdeki nüfus artışı ekonomik ve sosyal sorunları da tetiklemektedir. Müşfik’e göre göçmenler artık Tahran’a veya Kerec’e göç etmemekte, Tahran’ın çevresinde bulunan Perdis, Şehriyar, Pakdeşt gibi daha küçük şehirlerde arsa ve konut alarak bu bölgelerdeki fiyatları yükseltmektedir.

Ülkenin kuzeyine yönelik gerçekleşen göçlerin yanı sıra Buşehr ve Hürmüzgan illeri de dâhil olmak üzere ülkenin güney kıyı bölgelerinde özellikle petrol, petrokimya ve endüstriyel gelişim nedeniyle net nüfus artışları yaşanmıştır. Bu bölgelerde yaşanan göçler, esas itibarıyla daha küçük şehirlerden daha büyük şehirlere doğru yaşanmaktadır. Yani karakteri itibarıyla bu bölgede kentten kente göç söz konusudur. İran’da 18-35 yaş arası insanlar arasında yüksek düzeyde kentleşme nedeniyle kırsaldan kente göç tüm hareketlerin bir parçası olarak azalmıştır. Bu nedenle küçük kasabalardan büyük şehirlere göç daha baskın hâldedir.

Orta ve mikro (kişisel) düzeyde, kırsal alanlardaki ve küçük kasabalardaki aileler ve gençler, büyük şehirlerde artan istihdam veya yüksek eğitim fırsatları yoluyla daha iyi bir yaşam arayışındadır. Yaş açısından bakıldığında en çok 18-35 yaş grubundakiler arasında göç meydana gelmektedir. Askerlik, yüksek öğrenim, işe girme, iş bulma ve evlilik; İran’daki göçün başlıca nedenlerindendir. Erkek göçü ekseriyetle askerlik ve istihdamla ilgili sebeplerle şekillenirken kadın göçü ağırlıklı olarak aile ve eğitimle ilgili nedenlerle gerçekleşmektedir. Öte yandan konu yaş aralığı açısından ele alındığında İran’da yirmili yaşların ortalarında zirveye ulaşan ve daha sonra düşüşe geçen bir göçmen profili görülmektedir. Yine yapılan çalışmalar bize İran içindeki göçün son on yılda ılımlı bir düzeyde istikrar kazandığını göstermektedir. Genel olarak 2016’ya kadar olan beş yıl içinde 3,4 milyondan fazla İranlı şehirler arasında göç ederken iki milyon kişi ise iller arasında ve 1,3 milyonu bölgeler arasında hareket etmiştir.4

Su Krizine Bağlı Olarak Yaşanan İç Göç

İran’da günümüzde yaşanan iç göçü tetikleyen en önemli unsurların başında kuraklık gelmektedir. Huzistan ve Batı Azerbaycan gibi önemli su havzalarına sahip illerde yaşanan su kıtlığına bağlı krizler yakın, orta ve uzak gelecekte çeşitli seviyelerde birçok krizin ve dönüşümün sebebi olacaktır. Öncelikle su kıtlığı, kuraklık ve buna bağlı olarak kum fırtınaları bölgedeki hayatı birçok açıdan olumsuz etkilemektedir. İktisadi anlamda ise sanayiden tarım ve hayvancılığa kadar birçok sektör olumsuz yönde etkilenmektedir. Yaşanan bu olumsuzluklar Huzistan ve Isfahan örneğinde olduğu gibi şiddetli protestolara dönüşmeye başlamıştır. Mevcut olumsuzluklar ve yükselen işsizlik sebebiyle çeşitli zorluklar yaşamaya başlayan halk, iç göçe yönelmektedir.

Değerlendirme

Sonuç olarak İran’da iç göç henüz bir “millî güvenlik meselesi” boyutuna ulaşmamıştır. Ancak yaşanan kuraklık, ağır ekonomik şartlar ve artan nüfusla beraber kaynak kıtlığının belirginleşmesi, orta vadede İran’da büyük kitleleri harekete geçirebilir. Dahası bu göçün yönünün ülke içinden öte Türkiye’ye doğru olması oldukça olasıdır. Özellikle kuraklığın ve toplumsal gerilimin yüksek olduğu ve Türkiye’yle sınır komşusu olan Batı Azerbaycan ilinden Türkiye’ye doğru bir göç dalgasının yaşanması oldukça mümkün gözükmektedir.

Keza iç göçün bir başka olumsuz sonucu da kentlerde yükselen varoşlaşmadır. Varoşlaşmanın yanında illerdeki sosyal, ekonomik ve demografik dengesizliklerle paralel olarak suç ile işsizlik oranları da yükseliş göstermektedir. Bu durum, şehirleri daha da güvensiz bir hâle getirmekte ve toplumsal olaylara zemin hazırlamaktadır. Kırsal kalkınma, küçük ve orta ölçekli şehirlere yatırım ve bütçe tahsisi özellikle batı ve doğu illerinde gençlere daha fazla istihdam olanağı yaratılması, kamu hizmetlerine (sağlık, eğitim vb.) hakkaniyetli erişim gibi çeşitli politika ve programlar ile yoksulluğu ve ekonomik eşitsizliği azaltmak, mekânsal denge sağlamak gibi politikalar; İran adına geleceğe dönük olumlu sonuçlar yaratacaktır.


1 Resul Sadeghi vd. (2020). “Internal Migration in Iran”. Internal Migration in the Countries of Asia, İsviçre: Springer, s. 313
2 Resul Sadeghi vd. (2020). “Internal Migration in Iran”. Internal Migration in the Countries of Asia, İsviçre: Springer, s. 296
3 1976-1986 ila 2011-2016 arası yapılan nüfus sayımı verilerine göre.
4 Resul Sadeghi vd. (2020). “Internal Migration in Iran”. Internal Migration in the Countries of Asia, İsviçre: Springer, ss. 295-317.