İran’da İlkokula Başlangıçta Farsça Yeterlik Sınavı

İran’da İlkokula Başlangıçta Farsça Yeterlik Sınavı
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Geçtiğimiz haftalarda İran İslam Cumhuriyeti Eğitim-Öğretim Bakanlığı İlköğretimden Sorumlu Bakan Yardımcısı Rezvan Hekimzade’nin bir basın toplantısında bakanlıktaki çalışma gruplarında, ilkokula başlayacak çocukların fiziksel ve ruhsal sağlık taramasından geçirildiği programa “Farsça Yeterlik Testinin” eklenmesinin gündeme alındığını belirtmesi konuya ilişkin tartışmaları da beraberinde getirdi. Devrim Rehberi Ayetullah Hamenei, 20 Mayıs’ta şair, yazar ve edebiyat camiasının önde gelenleriyle yaptığı görüşmede İran Devlet Televizyonunda ölçünlü Farsça kullanılmamasından şikayetçi olduğunu ve Farsçanın giderek yozlaşmasından endişe duyduğunu açıklamıştı. Bu açıklamadan birkaç gün sonra Hekimzade’nin Devrim Rehberi’nin Farsça öğretiminin önemi konusundaki talimatına dayanarak İran Özel Eğitim Öğretim Kurumuyla (Sazman-ı Amuzeş-i Pervereş-i İstisnai) iş birliği içerisinde Farsça Dil Yeterlik Testinin sağlık taramalarına alınmasına ilişkin çalışacaklarını duyurması başta siyasiler olmak üzere özellikle İran genelindeki iki dilli bölge halklarının tepkisini çekmiştir.

Eğitim bakanlığı bu yeni uygulamayla Farsçanın ana dil olarak konuşulmadığı bölgelerde okul öncesi düzeyde taramalar yaparak Farsçası okula başlamak için yeterli düzeyde olmayan çocukları tespit etmeyi hedeflemektedir. Bununla birlikte bu çocuklar için Farsça dersler düzenleneceği de yapılan açıklamalar arasındadır. Söz konusu tasarıya ilişkin eleştiriler birkaç hususta ele alınabilir.

Öncelikle konuya ilişkin ilk eleştiriler Tebriz Milletvekili ve İran İslami Şura Meclisi Kültür Komisyonu üyesi Muhammed İsmail Saidi, Urumiye Milletvekilleri Seyit Hadi Bahadori ve Ruhullah Hazretpur ve Mişkinşehr Milletvekili Veli Meleki gibi siyasilerden gelmiştir. Siyasilerin yaptığı eleştirilerinin odak noktasını şu sav oluşturmaktadır: İran Anayasası’nın 15. maddesi gereğince yerel dilleri okullarda öğrenme serbest olduğu hâlde bakanlığın öngördüğü uygulama bu dilleri yok etmek anlamına geldiğinden hem anayasaya ters düşmekte hem de tek tipleştirici bir anlayış içermektedir.

Esasen İran Anayasası’nın ilgili 15. maddesinde yerel dili başka bir ifadeyle ana dili öğrenmenin önü açılmış olmakla birlikte söz konusu madde şimdiye değin hayata geçirilmiş değildir. Anayasada ifade edilen hususun Farsçanın yanında yerel dillerin öğrenimi olduğunu, yerel dilde eğitime ilişkin herhangi açıklama bulunmadığını belirtmekte yarar vardır. İran’da yerel diller (Azerbaycan Türkçesi, Kaşkay Türkçesi, Kürtçe, Lorca, Arapça, Beluçça vb.) edebiyat ve iletişim dili olarak sosyal hayatta kullanılmakla birlikte devlet idaresindeki eğitim kurumlarında formal bir şekilde öğretilmemektedir. Bu bağlamda yerel dillerin koruma altına alınması ve okullarda öğretilmesi ülkedeki aydınların en önemli talepleri arasındadır. Nitekim Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de gerek seçim beyannamesinde gerekse de seçim kampanyalarında ana dilini okullarda öğrenmenin önünün açılacağına ve dahası bu dilleri korumak adına kurumlar tesis edileceğine ilişkin vaatlerde bulunmuştu. Fakat Cumhurbaşkanlığının ikinci döneminin sonuna yaklaşırken bu konuda henüz kayda değer bir adım atılamamıştır. Gerek Mahmud Ahmedinejad dönemi Eğitim Bakanlarından Hamid Reza Hacı Babayi gerekse de Ruhani dönemi Eğitim Bakanlarından Ali Asgar Fani gibi isimlerin göreve geldikleri ilk günlerde anayasanın ilgili maddesinin icrasına yönelik adımlar atılacağının sinyalini vermesine rağmen uygulamada herhangi bir değişiklik olmaması bu konuda nihai karar alıcının Eğitim Bakanı veya Cumhurbaşkanı olmadığı fikrini akla getirmektedir. Bakan yardımcısı Hekimzade’ye tepki gösterenler arasında olan Tebriz Milletvekili Şahabeddin Bimikdar anayasanın 15. maddesinin uygulanmasına milletvekillerinin desteklerini ve önümüzdeki hafta bu maddenin icrasına ilişkin bir mektup imzalayacaklarını dile getirmiştir. Ancak İran’da ana dilde eğitimin pedagojik bir konudan ziyade oldukça hassas siyasi bir meseleye evirildiği ve ülkenin birliği ve bütünlüğünün de söz konusu olduğu bir perspektifte tartışıldığı düşünüldüğünde kısa ve orta vadede anayasanın ilgili maddesinin hayata geçirilmesi uzak bir ihtimal olarak görülmektedir.

Bakanlığın tasarısına ilişkin diğer eleştiriler ise uygulamanın etik ve pedagojik boyutuna yöneliktir. Bakanlık yetkilisi Farsça Yeterlik Testinin İran Özel Eğitim Öğretim Kurumuyla iş birliği içerisinde gerçekleştirileceğini açıklamıştır. Zikredilen kurumun İran’da zihinsel ve bedensel engeli bulunan dezavantajlı gruplar üzerinde çalışması, eğitimci ve ebeveynlerde Farsça bilmemenin bakanlık tarafından bir engel şeklinde değerlendirildiğine ilişkin bir algı yaratmıştır. Bu tepkiler üzerine bakan yardımcısı dil yeterlik testini aslında eğitime yeni başlayan çocukların Farsça dil becerilerinin yeteri kadar gelişmemiş olması sebebiyle “öğrenme güçlüğüne” sahip çocuklar kategorisine alınmasının önüne geçmek adına uygulamayı planladıklarını belirtmiştir. Ancak bu açıklama tepkileri yatıştırmaya yetmemiştir. Ailelere göre çocuklarının böyle bir teste alınması ve neticede “yetersiz” olduğunun anlaşılması bakanlık tarafından çocuklarının “özel eğitime muhtaç” kategorisine sokulması anlamına gelmektedir.

Eğitimcilere göre ise henüz ana dilinde gelişimini tamamlamayan çocukların bir taramaya tabi tutulması, tarama sonucuna göre yetersiz bulunan çocukların dil eğitimine alınması pedagojik açıdan uygun değildir. Bu tip bir uygulamanın çocuğun ailesinin yanında geçirdiği zamanı kısaltacağı ortadadır. Ayrıca erken bir dönemde ikinci bir dili öğrenmeye başlaması psikolojik sorunlar yaratabilir. Gerçekten de ana dilinde henüz yetkinliğe ulaşmayan bir çocuğun erken yaşta iyi planlanmamış bir dil eğitimine tabi tutulması özellikle Farsçanın okul dışında pek az kullanıldığı şehirlerdeki çocuklar için yarım dilliğe zemin hazırlayabileceği söylenebilir.

İran’da ülke nüfusunun yarısından fazlasının iki veya çok dilli olduğu bilinen bir gerçektir. Tartışmaya açık olmakla birlikte Ethnologue Languages of the World’ün verilerine göre İran’da yaşayan 79 dil bulunmaktadır. Bir dilin mahallî değişkeleri ve lehçelerinin hesaba katılarak bu listenin hazırlandığı bilinmektedir. Her hâlükârda denebilir ki İran toplumsal iki dilliğinin en yaygın olduğu ülkelerden biridir. Öyle ki bazı eyaletlerde yerel diller, gündelik hayatın her safhasında aktif bir şekilde kullanılmakta hatta zaman zaman Farsçanın önüne geçebilmektedir. Görüldüğü kadarıyla İran’da yerel dillerin konuşulması, yerel dilde yayın yapılması ve müzik icrası gibi hususlarda bir kısıtlama bulunmamaktadır. Devlet idaresindeki radyo ve televizyon kanallarında belli saatlerle sınırlı olmakla birlikte yerel dilde yayın yapıldığı da görülmektedir. Başta Türkçe, Kürtçe, Arapça gibi dillerin öğretimi için hazırlanan dil bilgisi kitabı ve sözlük gibi materyallerin basımına Kültür ve İrşat Bakanlığınca izin verilmiştir. Kültür derneklerinde yerel dillerin öğretimine ilişkin kursların düzenlendiği de bilinmektedir. Ayrıca bizzat Devrim Rehberi Hamenei’nin çocuklara ana dilinin öğretilmesine yönelik demeçleri mevcuttur. Ülkedeki iki dillilik doğal olarak kamusal alana da yansıdığından İranlı devlet adamları ve siyasiler oldukça sık ana dilleriyle halka hitap etmektedir. Lakin eğitim sistemi tek dilli olacak şekilde yapılandırılmıştır. Dolayısıyla İran’da iki dilliğin eğitime yansıması ve ilkokula yeni başlayan çocukların Farsça bilmemesi ülkede yeni bir sorun değildir. Asıl sorun ülkedeki eğitim sisteminin iki ve çok dilliğin gerekleri doğrultusunda yapılandırılmamış olmasıdır.

İlkokula yeni başlayan çocukların Farsça bilmemesi sebebiyle öğretmenle etkili iletişim kuramaması ve ders konularını hızlı kavrayamaması üzerinde düşünülmesi gereken noktalardır. Üstelik ilkokulda bir veya iki yılını Farsça öğrenmekle geçiren çocukların Tahran’da eğitime başlayan çocuklarla rekabet edemeyeceği İranlı devlet adamları tarafından da dile getirilmiştir. Ayrıca bu durum eğitimde fırsat eşitliği ve adalet ilkesiyle de örtüşmemektedir. Eğitime başladığı ilk yıllarda akademik başarısızlık yaşadığı için okula karşı olumsuz tutum geliştiren ve bu sebeple eğitime ara veren çocukların sayısının İran’da az olmadığı uzmanlar tarafından dile getirilmektedir. Ancak mevcut sorunun bir yeterlik sınavı ve akabinde dil eğitimiyle çözülebileceği hususu tartışmaya açıktır. Zira yeterlik testinin uygulanacağı olası eyaletlerde binlerce çocuğun zaten testten yetersiz çıkacağı açıktır. Başka bir deyişle sonucu belli olan bir test ve akabindeki dil eğitiminin mevcut yapısal sorunları aşmada etkili olup olmayacağı belirsizdir.

Cumhurbaşkanı Ruhani’nin yerel dilde eğitim ve yerel dillerin korunmasıyla vazifeli kamu kurumlarının oluşturulmasına ilişkin halkta beklenti yaratan seçim vaatlerinin hayata geçirilememesi, yerel dilde basın-yayında devam eden sıkıntılar, Tebriz Üniversitesi bünyesinde Azerbaycan Dili ve Edebiyatı Bölümünün sancılı bir süreç ve uzun tartışmalardan sonra kurulabilmesi, ölçünlü Farsça konuşamayan bireylerin öğretmen olarak istihdam edilmemesine ilişkin eğitim bakanlığı tarafından verilen talimat gibi son yıllarda yaşanan gelişmeler, ana diline ilişkin talepleri karşılanmayan toplumda zaten rahatsızlık yaratmaktadır. Böyle bir konjonktürde bir bakanlık yetkilisinin okul öncesinde Farsça Yeterlik Testi yapmayı düşündüklerini belirtmesi ve tartışmalar devam ederken görevine yeni başlayan eğitim bakanından bu hususta bir açıklama gelmemesi düşündürücüdür. Henüz yeterlilik testi ve test sonrası uygulamaların ayrıntıları daha ortaya çıkmamışken başta siyasiler olmak üzere gelen tepkiler düşünüldüğünde uygulamanın rafa kaldırılması olasıdır. Başkent Tahran da dâhil olmak üzere İran genelinde farklı aşamalarda görülen iki ve çok dilliğinin önce kabul edilmesi akabinde eğitim sisteminin bu doğrultusunda yapılandırılması konusundaki tartışmaların önümüzdeki süreçte de devam edeceği anlaşılmaktadır.