İran'da Kritik Bir Konu: Gıda Güvenliği

İran'da Kritik Bir Konu: Gıda Güvenliği
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Ukrayna Savaşı’ndan sonra, dünyada gıda güvenliği büyük zorluklarla karşı karşıya kalmıştır. Bu krizden sonra gıda güvenliği konusunun ele alınması, tüm ülkelerin uzun vadeli stratejilerinde önemli konulardan biri hâline gelmiştir. Rusya ve Ukrayna, dünya buğday ihracatının %29'unu ve dünya ayçiçeği yağı ihracatının %80'ini gerçekleştirmektedir. Diğer bir deyişle dünya buğdayının yaklaşık üçte biri, Rusya ve Ukrayna tarafından sağlanırken 50'den fazla ülke, buğday arzı için iki ülkeye önemli ölçüde bağımlıdır. Rusya, aynı zamanda dünyadaki tarım ürünleri üzerinde önemli etkiye sahip olan azot, fosfor ve potasyumlu gübrelerin en büyük tedarikçisidir. Rusya ve Ukrayna'nın gıda güvenliğine önemli katkıları olduğu için birçok ülke, mevcut krizden etkilenmiş ve gıda enflasyonu küresel olarak yükselmiştir. 

Ukrayna'da savaşın devam etmesi, başta İran olmak üzere birçok ülkenin gıda güvenliğini etkilemiştir. Devletlerin gıda güvenliğinin önemine dikkat etmesi nedeniyle İran da bu konuya özel önem vermiş ve bu krizle mücadeleyi stratejik planlarının en başına yerleştirmiştir. 7. Kalkınma Belgesi’nde İran, gıdanın %90'ını ülke içinde üretmeyi hedeflemiştir. Eylül 2022'de bu belgede genel politikalar, Devrim Rehberi Ali Hamenei tarafından açıklanmıştı. 

İran, buğday ekimi için yaklaşık 6 milyon hektarlık araziye sahiptir. Bu araziler etkin bir şekilde kullanılırsa ülkenin buğday üretim kapasitesini yılda 20 milyon tona çıkaracaktır. Ancak devletin bu sektöre yeterince ilgi göstermemesi, İran'daki bu ekonomik sektörü zayıflatmış ve ülkeyi buğday gibi tarım ürünlerinin ithalatçılarından biri hâline getirmiştir. Raporlar, İran'da buğday tüketiminin yılda 11 ila 12 milyon ton arasında olduğunu ve devletin, stratejik rezervleri için yılda yaklaşık 4 milyon ton buğday satın aldığını göstermektedir. Ülke çapında tüketim ve devlet alımları dikkate alındığında İran'ın yıllık toplam 15 ila 16 milyon ton buğday ihtiyacı olduğu görülmektedir. İran'ın, 2021'de kuraklık nedeniyle buğday ihtiyacının neredeyse yarısı olan yaklaşık 8 milyon ton buğday ithal etmesi gerekiyordu. Ayrıca İran'ın 84 milyon nüfusunun gıda güvenliğini sağlamak için cari yılda (1401) yaklaşık 4,5 milyon ton buğday ithal etmesi gerekiyor. Dolayısıyla İran'ın da ihtiyacı olan buğdayın yaklaşık yarısını yurt dışından tedarik etmesi gereken ülkelerden biri olduğu söylenebilir.

Gıda güvenliği açısından, dünyada 125 ülke arasında 82. sırada yer alan İran; Rusya ve Ukrayna'dan tarım ürünleri ithal eden ülkeler arasında yer almaktadır. 2020 yılında İran; bu iki ülkeden, 4 milyon tondan fazla buğday, arpa, mısır, soya fasulyesi ve yemeklik yağ ithal etmiştir. İran'ın 2021 yılında (kasım ayına kadar) buğday ithalatı 4,5 milyon ton olmuştur. Ukrayna'daki savaşın ardından 1401 yılının ilk beş ayında (Nisan-Ağustos 2022) İran, yaklaşık 1,8 milyar dolar değerinde toplam 2,55 milyon ton buğday ithal etmiştir. Bu dönemde İran'ın ihtiyacı olan bu miktardaki buğday; Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Almanya, Singapur, Hollanda, İngiltere, Kazakistan, Türkiye ve Hong Kong olmak üzere 9 ülkeden ithal edilmiştir. Ancak en büyük buğday ithalatı Rusya'dan yapılmıştır

Ukrayna Savaşı’na ek olarak İran'ın gıda güvenliği, başka büyük zorluklarla da karşı karşıya kalmıştır. Zorluklardan biri, tahıl ithalatındaki 4.200 tümen/dolar kurunun kaldırılmasıdır. Hasan Ruhani'nin hükûmeti, 1 ABD doları için sabit döviz kuru olarak 4.200 tümen belirlemişti. Bu eylemin amacı, savunmasız grupların; temel malların, gıda ürünlerinin, ilaç ve tıbbi ekipmanın fiyatını kontrol etmelerini desteklemekti. Ancak İbrahim Reisi hükûmetinin iktidara gelmesiyle İran İslami Şûra Meclisinin onayı ile bu plan kaldırılmıştır. İran'ın yılda yaklaşık 8 milyar dolar tahıl ithal ettiği düşünüldüğünde 4.200 tümen uygulaması ile tahıl ithalatına yönelik devlet sübvansiyonunun kaldırılması bu sektörü büyük ölçüde etkilemiştir. Bu durum ve Ukrayna'daki savaşın etkileri ile İran'da gıda (özellikle buğday) enflasyonu %80'in üzerine çıkmıştır. Buğdayın yanı sıra İran'da artan yemeklik yağ fiyatları da gıda enflasyonunun ön saflarında yer almaktadır. İran'da bitkisel yağın aylık enflasyonu yaklaşık %12'dir ancak geçen yıl, bu ürünün yıllık enflasyonu %140'a yükselmişti. İran'ın yağ ihtiyacının yaklaşık %84'ü ithal edilmektedir. Tahıl enflasyonunun sonuçlarından biri de ekmek fiyatlarındaki artıştır. Bu sektördeki fiyatların artması, İran'da hükûmeti ekmek satışını tayına bağlamaya zorlamıştır. Bu tayına bağlamaya göre her kişi ayda sadece 10 kg sübvansiyonlu ekmek alabilir. Bu sürecin devam etmesi, sonunda farklı gerekçelerle (son gösteriler gibi) ortaya çıkan toplumsal hoşnutsuzluklara neden olmuştur. Başka bir deyişle insanların mevcut sosyoekonomik durumdan memnuniyetsizliğinin, devlet karşıtı gösterilere katılarak hükûmetin politikalarından memnuniyetsizliklerini ifade etmelerine neden olduğu söylenebilir. 

İran'da gıda güvenliğinin tek zorluğunun Ukrayna'da savaşın başlamasından sonra fiyatların artması olmadığını belirtmekte fayda bulunmaktadır. Esasen gıda krizi alanındaki temel zorluğun, bu ülkedeki su krizi ve bunun tarım sektörüne olumsuz etkisi olduğu da söylenebilir. İran'da en yüksek su tüketimi, bu ülkedeki tarım sektörüyle ilgilidir. İran Enerji Bakanlığının raporuna göre ülkenin tarım sektörü, ülkedeki suyun %90'ından fazlasını tüketmektedir. Ayrıca İran'ın petrol dışı ihracatının yaklaşık %18'i tarım sektörüyle ilgili olmasına rağmen son yıllarda iklim değişiklikleriyle birlikte, İran'ın tarım sektörü su ve verimli toprak eksikliğinden muzdariptir. İran'ın yer altı su kaynaklarının kümülatif açığı 132 milyar metreküpe ulaşmıştır. Bu açığın yaklaşık 110 milyar metreküpü son 20 yılda meydana gelmiş ve her yıl, İran'ın yer altı rezervlerinin açığına yaklaşık 7 milyar metreküp eklenmektedir

Uzmanlar, 1990'lardan bu yana İran'da buğday arzı alanında kendi kendine yeterliliği sağlamak için bu ülkede tarım ürünlerinin garantili satın alınması politikasının hükûmetin gündemine geldiğine inanıyor. Bu politika, tarım sektöründe verimliliğin düşmesine neden olurken aynı zamanda su tüketen ürünlerin ekimini de teşvik etmiştir. Bu sorun nihayetinde İran'ın kuru iklimine uygun olmayan ekinlerin ekilmesine neden olmuştur. Bu soruna rağmen bu politika, şu anda İslam Cumhuriyeti politika yapıcılarının gündeminde yer alırken Rusya ile Ukrayna arasındaki savaştan sonra da bu politikayı sürdürmeye yönelik siyasi irade artmıştır. Bu politikanın devam etmesi, bu ülkede yer altı su rezervlerinin kaybı ve çölleşmenin artmasıyla ilgili endişeleri artırmıştır.

Tarım ekonomisinin daralmasına, işsizliğe, göçe ve diğer birçok sosyal soruna neden olan su ve çevrenin meydan okumasının, gelecek nesiller üzerinde önemli yıkıcı etkileri olabileceği söylenebilir. Bu durum, uzun vadede iklimsel göçlerin artması gibi ciddi sosyoekonomik sonuçlar doğurabilir. Bu bağlamda uzmanlar, İranlı devlet adamlarının son yıllarda uyguladıkları yanlış politikalar nedeniyle İran'ın güney ve orta bölgelerinin gelecek yıllarda tarıma elverişli olmayacağına inanmaktadır. Bu gelişmeler sonucunda nüfus, İran'ın bazı bölgelerinden diğer bölgelere taşınacaktır. Nüfusun, güney ve doğudan kuzey ve kuzeybatıya göç etmesi muhtemeldir. İran'ın kuzey, kuzeybatı ve batı bölgelerinin şu anda bu ülkede tarım için iyi avantajlara sahip olduğu söylenmektedir. Ayrıca tarım sektöründe yanlış politikaların uygulanmasının devam etmesi ve İran'da su krizinin ağırlaşmasının uzun vadede bu ülkenin tarım ekonomisine zarar vereceği söylenebilir. Hâlihazırda tarım sektörünün İran'ın GSYH’si içindeki payı %8-11 arasında olup bu ülkenin çalışan nüfusunun %16-18'i tarım sektöründe faaliyet göstermektedir. Dolayısıyla bu sektörün etkilenmesi ile birlikte ülke ekonomisinin büyük bir bölümünün ve İran'ın çalışan nüfusunun çeyreğinin bu krizden etkileneceği söylenebilir.