İran’da Parlamenter Sistem Tartışmaları

İran’da Parlamenter Sistem Tartışmaları
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran Meclisi 1 Ekim 2017 Pazar günü dikkat çekici bir gelişmeye sahne oldu. Muhafazakâr “Müstakillin-i Velâyi Fraksiyonu” başkanlık heyeti üyesi ve Meclis İç Tüzük Oluşturma Komisyonu Başkanı İzzetullah Yusufiyan yaptığı açıklamayla ülkede bir süredir gündemden düşen sistem tartışmasını yeniden hararetlendirdi. Yusufiyan açıklamasında mevcut hükümetin süresi dolmadan önce parlamenter sisteme geçiş için bazı milletvekillerin anayasada gereken değişikliklerin yapılması için Devrim Rehberi’ne dilekçe yazacaklarını ifade etti. Bu öneri, pratikte hâlihazırda cumhurbaşkanının yönetimindeki yürütme erkini bir başbakanın deruhte etmesi anlamına gelmektedir. Yusufiyan bu öneriyi temellendirmek için mevcut sistemde meclisin, görevlerini yeterince yerine getiremediğini savundu. Denetleme görevini yerine getirirken meclisin hükümetle karşı karşıya geldiğini ileri süren muhafazakâr milletvekili, yasama ve yürütme erklerinin sorunsuz çalışabilmesi için, birincisinin birçok taviz vermek zorunda kaldığını da sözlerine ekledi.

Yusufiyan’ın açıklamaları kısa sürede bazı tepkileri de beraberinde getirdi. Meclis Hukuk ve Yargı İşlerinden Sorumlu Komisyonu Başkan Yardımcısı Reformist Muhammed Kazımî, güçlü siyasi partilerin var olmadığı mevcut İran siyasi ortamında parlamenter sisteme geçişin bir yararı olmayacağını ifade ederek bu açıklamalara itiraz etti.

Ancak bu tartışmalara karşı sesler sadece reformistlerle sınırlı kalmadı. Bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimleri için muhtemel adaylar arasında adı geçen Devlet Radyo ve Televizyon Kurumu Eski Başkanı Muhafazakâr İzettullah Zergami de tepki gösterenlerin arasında yer aldı. Zergami yaptığı açıklamada parlamenter sistemin İran’da hayata geçirildiği takdirde, aslında ‘lobicilik’ sistemine dönüşeceğini ifade ederek ülkenin parlamenter sisteme geçiş için gereken siyasi altyapıya sahip olmadığını ve böyle bu adımın sistemin halkoyuna dayanan boyutunu tehlikeye düşürebileceğinin altını çizdi.

Parlamenter sisteme geçiş tartışmaları, aslında Devrim Rehberi Ali Hamenei’nin 2011 yılında Kirmanşah Eyaleti’nde yaptığı bir konuşmasına dayanmaktadır. Bu konuşmasında Hamenei, ülkenin başkanlık sistemi ile yönetildiğini, ancak gelecekte parlamenter sisteme geçilebileceğini ve mevcut mekanizmanın değiştirilmesinin hiçbir sakıncası olmadığını ifade etmişti. Bu açıklamaların ardından harekete geçen bazı muhafazakâr milletvekilleri söz konusu değişikliğin yapılması için bir yasa tasarısı hazırlayacaklarını söylemişlerse de bu girişim sonuçsuz kalmıştı. Daha sonra Temmuz 2014’de Mişkinşehir muhafazakâr milletvekili Yunus Esedî, o yılın sonbaharının sonuna kadar parlamenter sisteme geçiş için gereken yasa tasarısının hazırlanacağını ifade etmişti. Ancak meclisteki bu girişimden de bir sonuç çıkmamıştı.

Sistem Tartışması

Aslında rejim veya yönetim şekli değişikliği 1979’da Pehlevi Hanedanı’nı devirerek yeni bir rejim kuran İran için hayallerden uzak bir durum sayılmaz. Devrime kadar anayasal monarşi şeklinde yönetilen İran, devrim sonrası Aralık 1979’da yapılan anayasa referandumuyla yeni kurduğu cumhuriyet rejiminde, yönetim sistemi başkanlık olarak belirledi. Ancak benzer başkanlık rejimlerinden farklı olarak İran’da sistemin başında geniş yetkilerle donatılmış bir Devrim Rehberi yer almıştır.

Diğer yandan 1979 Anayasası, cumhurbaşkanı tarafından güvenoyu için meclise sunulan ve cumhurbaşkanının kuracağı kabineyi yönetecek bir başbakan öngörmüştür. Bu durum doğrudan halkoyu ile seçilen cumhurbaşkanının fonksiyonuyla ilgili ciddi sorunlar ortaya çıkarmıştır. On yıllık deneyimin ardından 1989 yılındaki anayasa değişikliğiyle başbakanlık kaldırılmış ve tüm yürütme yetkileri cumhurbaşkanına devredilmiştir.

Humeyni’nin halefi olarak Hamenei’nin Devrim Rehberi olmasıyla aynı yıla denk gelen bu yeni dönemde Hamenei’den boşalan cumhurbaşkanlığı koltuğuna seçilen Haşimi Rafsancani, göreve daha geniş yetkilerle donanmış bir hâlde başlamıştır. Takip eden yıllarda ise hangi siyasi düşünceden olursa olsun göreve gelen bütün cumhurbaşkanları, Devrim Rehberi ile zaman zaman krize varan görüş ayrılıkları yaşamışlardır. Dolayısıyla İran’da 1989 yılında giderilmek istenen yetki karmaşası sorunu varlığını hâlen sürdürmektedir. Bu yapısal sorun, Mahmud Ahmedinejad gibi Devrim Rehberi’ne yakın bir cumhurbaşkanının bile Devrim Rehberi ile karşı karşıya gelmesine sebep olmuştur.

Devrim Rehberi’nin parlamenter sistem önerisini ortaya atması ve kendisine yakın bazı muhafazakâr isimlerin bu öneriyi sahiplenmesi, söz konusu yapısal sorunu Devrim Rehberi lehine ortadan kaldırma niyetini yansıtmaktadır. Parlamenter sistemlerin temel unsuru kabul edilen siyasi parti yapılanmasından yoksun durumdaki İran’da söz konusu öneri, önemli bir risk daha barındırmaktadır. Devrim Rehberi’nin kontrolündeki Anayasayı Koruyucular Konseyi, milletvekili aday adaylarını sıkı bir denetimden geçirerek, aykırı aday adaylarını elemelerinden dolayı muhtemel bir sistem değişikliğinde başbakanın, mevcut sitemde doğrudan halkoyuyla seçilen cumhurbaşkanından daha zayıf bir konumda kalmasına sebep olacaktır. Mevcut sistemde cumhurbaşkanının anayasal açıdan en üst ikinci otorite kabul edilmesinin dengeleyici bir unsur olduğunu düşünen reformistler ve Devrim Rehberi’nin siyasi çizgisine bütünüyle katılmayan bazı muhafazakâr çevreler bu yüzden sistem değişikliğine karşı çıkmaktadırlar.

Tartışmaların Geleceği

Gelinen noktada İran’da böyle bir anayasal değişikliğin yapılması sürecinde bazı zorlukların bulunduğu görülmektedir. İran Anayasası’nın 177. maddesine göre anayasa değişiklikleri, Devrim Rehberi’nin kararı ve anayasada belirlenen tüzel ve gerçek kişilerden müteşekkil bir komisyon tarafından gerçekleştirilir ve halkoyuna sunulur. Ancak bu komisyon üyelerinin çoğunun ya Devrim Rehberi tarafından doğrudan ya da rehbere bağlı veya yakın kurumlardan atandığı düşünüldüğünde böyle bir değişiklik önerisinin halktan kabul görmemesi muhtemeldir. Tartışmaya ilişkin muhafazakâr kanattan gelen yorumlar, onların da bu konuda hemfikir olmadıklarını göstermektedir. Burada önemli başka bir konu da halkın bu tartışmalara karşı yaklaşımıdır. Genel olarak üst-orta sınıftan oy alan reformistler bu değişiklik fikrine, demokrasiye ve halkın temsil gücüne zarar vereceği gerekçesiyle karşı çıkmaktadırlar.

Önerinin sahibi Devrim Rehberi Ali Hamenei’nin bu konuda tavrının çok net olduğunu düşünmek de yanlış olacaktır. Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesinin halkın karar alma süreçlerine güvenini artırdığını düşünen Hamenei, bu noktayı sık sık vurgulamaktadır. Ayrıca Hamenei, halkın bu noktadaki etkinliğinin azalması durumunda, kendisinin daha fazla sorumlu tutulacağını bilmektedir.

Sonuç olarak İran’da sistem değişikliği tartışmasının henüz olgunlaşmadığı ve herhangi bir tarafın bu konuda güçlü bir irade ortaya koymadığı söylenebilir. Halk nezdinde de bu tartışmaların bir geçerliliğinin olmadığı görülmektedir. Reel politik açısından gerek Hamenei gerekse ona yakın muhafazakâr çevreler, bu sistem tartışmasıyla temelde cumhurbaşkanını ve destekçisi olan siyasi grupları baskı altına almayı amaçlamaktadır. Bu durumun önümüzdeki dönemde de devam etmesi ve bu tartışmaların dönem dönem gündeme gelmesi muhtemeldir.