İran’da Parlamento Seçimleri Tartışmaları

İran’da Parlamento Seçimleri Tartışmaları
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran Parlamentosu 21 Şubat 2020’de gerçekleşecek olan 11. Dönem Seçimlerine doğru giderken ülkede hâkim olan siyasi ve sosyal atmosfer sonucu, seçimlere katılan aday sayısı bir önceki döneme göre ciddi şekilde azaldı. Tahmin edildiği gibi hem reformcuların hem de muhafazakârların (çoğu reformculardan olmak üzere) aday adayları Anayasa Koruyucular Konseyi (AKK) tarafından geniş bir ret ile karşı karşıya kaldı. 11. Dönem Seçimlerine yaklaşık 15 bin kişi aday adaylığı başvurusunda bulunurken bunlardan 7.070’ine adaylık izni verildi. Tekrar aday olmak isteyen 10. Dönem Milletvekillerinden yaklaşık 80’i AKK tarafından farklı gerekçelerle reddedildi ve bu durum tartışmaları da beraberinde getirdi.

Cumhurbaşkanı Ruhani, AKK’nin meclis aday adaylarının birçoğunun uygunluğunu reddetmesini gruplaşma olarak tanımladı ve doğuracağı sonuçlar konusunda uyardı. Ruhani, “geniş diskalifiyelerle birçok parti ve grupların seçimlere katılmasının engellendiğini” belirtti ve bu duruma “Ülkeyi tek bir grupla yönetemezsiniz!” diyerek tepki gösterdi. Ruhani, bu durumun bir mağazada tek bir üründen iki bin tane koymaya benzediğini ve bu şekilde toplumun önemli bir kesiminin muhalif pozisyonuna düşeceğini vurguladı. Ruhani’nin bu açıklamalarına karşı AKK Sözcüsü Abbas Ali Kedhudayi sosyal medyadan paylaştığı mesajda, “uygunlukları reddedilen kişilerle ilgili tartışmaların yeni olmadığını ancak Cumhurbaşkanı’nın bu millî olmayan projedeki öncülüğünün üzücü olduğunu” belirtti. Kedhudayi, Ruhani’nin damadının da onaylanmadığına gönderme yaparak “Akrabaların onaylanmamasının diğer grupları ortadan kaldırmak anlamına geldiğini bilmiyorduk.” dedi. İçişleri Bakanı Rahmani Fazlı, Kedhudayi’ye yazdığı mektupta, halk tarafından seçilmiş bir Cumhurbaşkanı’na karşı böyle bir üslup ve yaklaşımı hukukçu birine yakıştıramadığını belirtti.

AKK Sekreteri Ayetullah Cenneti, mevcut durumda ülkenin barış ve ümide ihtiyacı olduğunu ve Cumhurbaşkanı’nın düşmanlara malzeme verecek ve halkı umutsuzluğa sevk edecek açıklamalardan kaçınması gerektiğini vurguladı. Ruhani, 27 Ocak’ta vali ve kaymakamlarla yaptığı toplantıda demokrasi ve ulusal egemenlik için en büyük tehlikenin seçimleri formaliteye dönüştürmek olduğunu belirtti. Bununla birlikte tüm sıkıntı ve sorunlara rağmen İran halkına seçimleri boykot etmemesini söyleyerek herkese 21 Şubat Seçimlerine katılması çağrısında bulundu. İran Devrim Rehberi 5 Şubat’ta yaptığı konuşmada, 21 Şubat’ta yapılacak genel seçimlere katılmanın ülkenin güvenliği için hayati öneme sahip olduğunu belirterek “Benden hoşlanmıyor olsanız bile aziz vatanınız için sandığa gidin.” uyarısında bulundu. Ancak Devrim Rehberi ve Cumhurbaşkanı’nın çağrılarına rağmen AKK’nin vetoları özellikle reformcu kesimler başta olmak üzere toplumun geniş bir kesiminin seçimleri boykot etmesine neden olacak gibi görünüyor. Reformcular, şimdiye kadar her ne kadar bir blok şeklinde boykot kararı vermemişse de Tahran ve Batı Azerbaycan gibi eyaletlerde seçimlere ortak listeyle katılmama kararı verdiklerini açıkladı.

Seçimlerin İç ve Dış Politikaya Etkisi

Önümüzdeki parlamento seçimleri hem iç hem de dış politika bağlamında bir hayli önem taşımakta. Zira Trump yönetimindeki ABD’nin 8 Mayıs 2018’de Nükleer Anlaşma’dan çekilmesiyle eş zamanlı olarak yürürlüğe koyduğu kapsamlı yaptırımlar bir yandan ülke ekonomisini ciddi anlamda dar boğaza sürüklerken öte yandan ABD ve İran arasında da gerek ikili düzeyde gerekse bölgesel düzeyde bazı gerginliklere neden oldu. Trump ile müzakere konusunda Tahran’da iki farklı yaklaşımın öne çıktığı bilinmektedir. Ruhani hükûmeti yeniden müzakereler için sahip olduğu yetkileri zorlarken müesses nizamın temsilcisi konumundaki Devrim Rehberi, bu konuda karşıt bir tutuma sahip olduğunu yaptığı çeşitli açıklamalarda açık bir şekilde dile getirdi. Ruhani’nin tutumundan rahatsızlığını her vesile ile dile getiren Hamenei, gerek askerî ve güvenlik alanlarında gerekse de devletin zirvesinde ABD ile yeniden müzakere kapılarını açmamakta kararlı bir duruş sergileyecek isimleri atayarak birtakım değişikliklere gitti. Bu bağlamda silahlı kuvvetlerde şahin kadroları göreve getirirken kısmen ılımlı bir duruşa sahip Yargı Başkanı Sadık Laricani’nin yerine daha katı tutumlara sahip İbrahim Reisi’yi göreve getirdi.

Hem ülkenin hem de bölgenin içerisinde bulunduğu kritik durumun farkında olan Hamenei devletin mevcut politikalarını sürdürecek yasama, yürütme ve yargı erkleri arasında tam bir uyum sağlama çabasındadır. Hamenei, bu amaçla atama ile yapabileceği tüm değişikleri neredeyse tamamladı. Son durumda da seçimden önce istemediği isimleri veto ederek parlamento üyelerinin mevcut düzeni devam ettirecek isimlerden olmasını sağlamaya çalışmaktadır. Bununla birlikte seçim mühendisliği yaparak bir buçuk yıl sonra gerçekleştirilecek cumhurbaşkanlığı seçimlerini de etkileyip her iki erkin müesses nizamın kontrolüne geçmesini hedeflemektedir.

Reformcular Arasındaki Tartışmalar

Hamenei’nin yukarıda bahsi geçen çabalarının en önemli yansıması da AKK’nin aday adaylarının %50’sinden fazlasını veto etmesidir. Bu durum, her ne kadar reformcu çevrelerin sert tepkisi ile karşılaşmış olsa da Hamenei, AKK’nin kararının arkasında olduğunu açıkça ifade etti. Oldukça geniş bir yelpazeden oluşan reformcu kanadın çatı yapılanması olan Reformcular Politika Belirleme Yüksek Konseyinin (RPBYK) seçimleri boykot konusunda oy birliği ile karar alması mümkün gözükmemektedir. Zira reformcu kanada mensup grup ve partilerin yaptıkları açıklamalar bunu göstermektedir. Öte yandan Konseyi oluşturan bileşenlerin seçime katılma taraftarı olan grup ve partilerin de ittifak kurarak seçimlere girmeyeceklerine kesin gözüyle bakılmaktadır. Konsey sözcüsü Seyit Hasan Resuli, seçimlere ilişkin Konseyin altıncı bildirisini açıklarken ülke genelindeki toplam 208 seçim bölgesinin hepsinde adayları olmadığından her yerde seçime giremeyeceklerini ifade etti. Resuli ayrıca reformcu grup ve partilerin ülke geneli için ittifakla seçimlere girmeyeceklerini ancak vilayetler düzeyindeki RPBYK şubelerinin herhangi bir ittifak ile seçime girme kararını merkez olarak destekleyeceklerini vurguladı.

Reformcu grup ve partiler Tahran’da da ittifak kurarak seçime girme konusunda hemfikir değildir. Sadık Harrazi liderliğindeki Nida Partisi adına RPBYK üyesi olan İsa Çember, 12 Şubat’ta adaylara ilişkin kesin sonuçların AKK tarafından açıklanmasından sonra bazı reformcu grup ve partilerle Tahran için ittifak kurma görüşmelerine başlayacaklarını ifade etti. Mustafa Kevakibiyan liderliğindeki Demokrasi Partisi Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Daryuş Kamberi’nin yaptığı açıklamaya göre her parti kendi adına seçimlere katılacaktır. Kamberi, herhangi bir ittifakın olup olmayacağının AKK’nin 12 Şubat’ta nihai kararını açıkladıktan sonra netlik kazanacağını belirtti. Gulam Hüseyin Kerbasçiyan liderliğindeki Teknokratlar Partisi Sözcüsü Hüseyin Meraşi de yaptığı açıklamada Tahran için hiçbir parti ile ittifak kurmadan 20 kişilik bir aday listesi duyuracaklarını belirtti. Meraşi açıklamasında söz konusu 20 adayın kendi partilerinden olmasının şart olmadığını, adayların birtakım değerlendirme ve mülakatlar sonucu belirleneceğinin altını çizdi. İran Halkın Birliği Partisi Genel Sekreteri Azer Mensuri seçimlere ilişkin partisinin tutumunu açıklarken reformcu elitlerden Said Hacariyan’ın yazısına vurguda bulunarak “Etkili bir aktör olunamayacaksa iktidarın dilencisi pozisyonuna düşmenin de bir anlamı yoktur.” dedi. Mansuri’ye göre bu durumda seçimlere girmenin hiçbir anlamı yoktur.

Muhafazakârlar Arasındaki Tartışmalar

Muhafazakâr parti ve gruplar da seçimlere yönelik birtakım ortak çabalar içerisindedir. Bu bağlamda yakın zamanda on bir muhafazakâr parti ve grup bir araya gelerek İslam Devrimi Güçleri Koalisyonu Konseyini (İDGKK) kurdu. İDGKK’nin başlıca üyeleri; Murtaza Ağa Tahrani liderliğindeki İslam Devrimi Direniş Cephesi, Mustafa Mir Selim liderliğindeki İslami Koalisyon Partisi, Muhammed Rıza Bahoner liderliğindeki İslamcı Mühendisler Topluluğu, Ali Rıza Zakani liderliğindeki İslam Devrimi Yoldaşları Topluluğudur. Bu çatı altında bir araya gelen parti ve gruplar da seçimlere ittifak ile girme konusunda henüz net bir sonuca varamadı. Hâlihazırda İDGKK, Tahran için 90 aday belirlemiş olmakla birlikte 12 Şubat’ta AKK’nin son kararını açıklamasından sonra bunlar arasından 31 kişi üzerine nihai bir karara varmak için yeniden bir değerlendirmede bulunacak. Ayrıca İslam Devrimi Direniş Cephesi Tahran için 60 aday belirlemiş durumda. Her iki liste karşılaştırıldığında 25 adayın ortak olduğu görülmekte. İDGKK’nin 90 kişilik listesinin başında Kalibaf yer alırken İslam Devrimi Direniş Cephesinin listesinin başında Ağa Tahrani yer almakta. Tahran listesinin başında yer alacak adayın meclis başkanı olacağına da kesin gözüyle bakılıyor.

Sonuç olarak İran’da seçimlere sadece bir seçim gözüyle bakılmadığı ve bunun ötesinde bir anlam yüklendiği bilinmektedir. Zira Tahran yönetimi açısından her seçim, halkın devlete olan güvenin bir göstergesi ve devletin meşruiyetinin tazelenmesi anlamına gelmektedir. Bu yüzden seçimlerde seçmenlerin kime oy verdiğinden çok, seçime katılım oranı hayati önem taşımaktadır. Bu bakımdan seçimlerin boykot edilmesi veya seçimlere katılımın düşük olması ihtimalinden dolayı Hamenei ve Ruhani, vatandaşları seçimlere katılmaya ikna etmeye çalışmaktadır. Ancak tek tip adaylar arasında gerçek bir yarışın olmayacağının farkında olan seçmeni ikna etmekte zorlandıkları görülmektedir. Parlamento seçimlerinde yaşanacak muhtemel bir boykot, İran’da teokratik yönetimin meşruluğunu farklı bir tartışma boyutuna taşıyacaktır.

Ancak bütün tartışmalara rağmen müesses nizam, tutumunda herhangi bir değişikliğe gitmemekte kararlı gözüküyor. Bu sürecin sonunda ortaya çıkacak bir parlamento ezici çoğunluğunu muhafazakârların oluşturduğu bir parlamento olacaktır. Reformcuları temsilen seçilecek milletvekilleri etki kapasitesi bakımından düşük seviyedeki kimseler olacağından bu kimseler daha çok figüran konumunda olacaktır.