İran'da Yüksek İdari Mahkemenin Ana Dili Öğretimine İlişkin Kararı

İran'da Yüksek İdari Mahkemenin Ana Dili Öğretimine İlişkin Kararı
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Şu günlerde İran’da en önemli gündem maddesi gün geçtikçe yayılan koronavirüs olsa da birkaç gün önce ülkede neredeyse 40 yıldır tartışma konusu olan ilk ve orta dereceli okullarda ana dili öğretimine ilişkin İran İslam Cumhuriyeti Yüksek İdari Mahkemesi (Divan-ı Adalet-i İdari) 43. Şubesi dikkate değer bir hüküm verdi. Vatandaşların kamu kurumlarına ilişkin şikâyetlerine bakmakla yetkili olan söz konusu mahkemeye, Avukat Mesut Saliti tarafından İran Anayasası’nın ana dili öğretimine serbestlik tanıyan 15. maddesini uygulamadığı gerekçesiyle Eğitim Öğretim Bakanlığı yaklaşık iki yıl önce şikâyet edilmişti. Başvuru dosyasını kabul eden mahkeme konuya ilişkin kararını geçtiğimiz günlerde açıkladı.

Mahkemeden ana dilin okullarda öğretiminin lüzumuna dair karar çıkması, bu konudaki taleplerini uzun yıllardır dillendiren kültürel elitlerce sevinçle karşılandı. Tabii bu karara tepki de gecikmedi. Kararla İran yargı mekanizması içerisinde ilk defa bir kurum, resmen ana dili öğretiminin yapılması gerektiğini teyit etmiş ve zımnen de bu işten sorumlu olan Eğitim Öğretim Bakanlığını kusurlu bulmuş oldu. Diğer bir deyişle ilgili Bakanlığın anayasada güvence altına alınan vatandaşlık hakkını, yurttaşların talepleri doğrultusunda yerine getirmekle mükellef olduğu kayda geçti. Dahası mahkeme, Bakanlığın sadece ana dili öğretiminden değil ana dili öğretimine ilişkin ders kitaplarının hazırlanması, basımı ve dağıtımından da sorumlu olduğunu belirtti.

Konuya ilişkin son kararın uygulanıp uygulanmayacağı önümüzdeki günlerde netlik kazanacaktır. Bilindiği üzere İran’da, okullarda ana dilinin öğretimine ilişkin yasaklama olmamasına karşın uygulamada serbestlik de yoktur. Her ne kadar bu konuda Yüksek İdari Mahkeme, Eğitim Öğretim Bakanlığıyla bir vatandaş arasındaki anlaşmazlıkta hüküm vermiş gibi görünse de konu esasen anayasanın yorumlanması ve icrasıyla ilgilidir. Son kertede ise ülkede anayasayı yorumlamadan sorumlu kurum, üyeleri fakih ve hukukçulardan müteşekkil Anayasayı Koruyucular Konseyidir. Ne var ki ana dili öğretimi, İran’da siyasallaşmış meselelerden biridir. Bu yüzden Kültürel Devrim Yüksek Kurulu, Millî Güvenlik Yüksek Kurulu, Düzenin Yararını Teşhis Konseyi, İçişleri ve İstihbarat bakanlıkları ve nihayetinde Devrim Rehberliği gibi yüksek bürokrasinin bir “eğitim politikası olarak ana dili öğretimine” nasıl baktığı da belirleyicidir.
Öte yandan mahkeme kararını hayata geçirmenin ilgili Bakanlık ya da Bakanlığın üzerinde hükûmetin inhisarında olup olmadığı ayrı bir tartışma konusudur. Çünkü devletin hükûmetten güçlü olduğu İran’daki yürütme sisteminde görülmektedir ki hükûmet bu meselde nihai karar alıcı değildir. Bu konuda devlet içerisindeki güç odakları arasında bir uzlaşma oluşmadan adım atmak mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla mahkemenin kararı, hukuki açıdan önemli olmakla birlikte meselenin çözüleceği anlamına gelmemektedir. İran, geçmişten günümüze çok kültürlü ve çok dilli bir görünüm arz etmesine ve bu realite ülkenin kurucu metinlerinde kabul edilmesine rağmen ana dili öğretimi meselesi neredeyse bir tabu hâline gelmiştir. Ana dili öğretiminin “ayrılıkçı” talepleri tetikleyerek ülkenin toprak bütünlüğünü tehlikeye atacak girişimlere evrilebileceğine ilişkin endişeler hâlâ güncelliğini korumaktadır.

Sonuç olarak günümüzde ana dili öğretimi kişisel hak ve özgürlükler kapsamında değerlendiriliyor. Bunun bir yansıması olarak hemen hemen İran’daki bütün etnik gruplar tarafından okullarda ana dilinin öğretilmesine yönelik talepler dile getirilmekte. Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de geçen iki seçimde bu konuda vaatlerde bulunmuştu. Fakat hükûmetin pek çok hususta olduğu gibi ana dili öğretimi meselesinde de milletle devlet arasında kalarak vaatlerini hayata geçiremediği gözlemlendi. Bununla birlikte Doğu Azerbaycan eyaletinde geçtiğimiz Güz Dönemi’nde ilkokullarda Azerbaycan Türkçesinin öğretimine pilot olarak başlanması bu konuda dikkate değer bir adım oldu. Fakat taleplerin bu adımın çok ötesinde olduğu ortada. İran’da bu konuya ilişkin tartışmaların kısa vadede sonuçlanmayacağı kesin olsa da Yüksek İdari Mahkemenin verdiği karar önemli ve anlamlı bir kazanımdır.