İran’daki Düşünce Kuruluşlarının İran-Azerbaycan Gerilimine Bakışı

İran’daki Düşünce Kuruluşlarının İran-Azerbaycan Gerilimine Bakışı
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İkinci Karabağ Savaşı’nda İran resmî makamlarından taraflara, acilen ateşkes ve sorunu müzakere yoluyla çözme çağrısı gelmiş; İran, açık bir şekilde bir tarafı tutmamıştı. Ancak geçtiğimiz yaz aylarından başlayarak İran’ın Karabağ Ermenilerine yardım göndermesi ile sergilediği Erivan yanlısı tutum ve Azerbaycan’ı bölge jeopolitiğini değiştirmek istemekle suçlaması, Bakü-Tahran ilişkilerinde bir gerilim başlattı. Karşılıklı protestolar sıklaşırken son olarak İran, Azerbaycan sınırında askerî tatbikat gerçekleştirdi. Bu kapsamda önde gelen düşünce kuruluşlarında, İran-Azerbaycan gerilimi ile ilgili çıkan yazı ve analizler genel olarak iki başlık altında toplanabilir: “Bölgede İsrail’in Varlığı” ve “Bölge Jeopolitiğini Değiştirme Girişimi”.

Bölgede İsrail’in Varlığı

Azerbaycan ve İsrail, uzun yıllardan beri yakın ilişkilere sahip iki ülkedir. Bu ilişki, İkinci Karabağ Savaşı sırasında da kendini göstermiş; bu çatışmalarda Azerbaycan, Türkiye’den aldığı silahların yanı sıra İsrail ile büyük bir silah ticareti anlaşması da imzalamıştı. İran ise bu iki ülke arasındaki ilişkileri ve iş birliğini eleştirmekte ve sınırları yakınında İsrail varlığını istemediğini en üst perdeden belirtmektedir. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan 2 Ekim tarihinde verdiği bir demeçte “Siyonist rejim unsurlarının sınırlarımızın yakınında bulunmasına asla müsamaha göstermeyeceğimizi Bakü’ye ilettik.” diyerek İsrail konusunda çok hassas olduklarının altını çizmiştir. Azerbaycan’ın, İsrail ile askerî ve ekonomik alanda ilişkilerini geliştirmesi, düşünce kuruluşlarında “İran’a karşı düşmanca bir tavır” olarak yorumlanmaktadır.

Dış İlişkiler Stratejik Konseyinin, Orta Doğu Uzmanı Hasan Hanizade ile yaptığı “Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın, Kafkasya’nın Jeopolitiğini Değiştirme Konusundaki Kabul Edilemez Hırsı” başlıklı söyleşide; Hanizade, İsrail’in Hazar Denizi ve Kafkasya gibi iki hassas bölgede “yuvalanmasının”, İran’ın millî güvenliğine aykırı olduğunu belirterek “Siyonist rejimin İran sınırlarına yakın yerlerde İlham Aliyev’in girişimiyle başlayan askerî varlığı, İran İslam Cumhuriyeti’nin güvenliğini tehlikeye atacaktır.” ifadelerini kullandı. Hanizade, İsrail’in bölgeye gelmesinden Aliyev’i sorumlu tutarken “Siyonist rejimin bölgedeki varlığı, İran İslam Cumhuriyeti’nin kırmızı çizgisidir.” diyerek 1 Ekim’de İran’ın Azerbaycan sınırında gerçekleştirdiği askerî tatbikatın hem Azerbaycan’ın “yükselen hırsına” hem de İsrail’in varlığına karşı ciddi bir uyarı olduğunu belirtti. Dış İlişkiler Stratejik Konseyi Başkanı Dr. Seyid Kemal Harazi, Azerbaycan’ın yabancı ülkelerden güvenlik satın alma yanılsamasından kurtulması gerektiğini açıklayarak “Şüphesiz siyonist rejim, Azerbaycan’da bazı uğursuz beklentileri olduğu için yuvalanmıştır.” ifadelerini kullandı.

Hasan Behiştipur’un İran ve Avrasya Araştırmaları Enstitüsünde yayımlanan “Azerbaycan Cumhuriyeti’ndeki İsrail Oyun Alanının Tanınması” başlıklı yazısında; Aliyev’in, İran’ın askerî tatbikatıyla ilgili açıklamasını, İsrail’in; İran, Azerbaycan ve Türkiye ilişkilerini bozma planı olduğunu belirterek “Nükleer program meselesinde diplomatik arenada İran karşıtı atmosferi ilerletemeyeceklerini gören İsrailliler, şimdi İran’ın komşu ülkelerle ilişkilerini geliştirme ve genişletme politikasını engellemeye çalışmaktadır.” ifadesiyle son günlerdeki gerilimin arkasında İsrail’in olduğunu vurguladı. Behiştipur’a göre Aliyev’in tatbikatla ilgili açıklamaları Tel Aviv’in kışkırtmasıyla olmuştu. Ona göre İsrail; İran’ı, kendi tasarladığı oyun alanına çekmeye çalışmış ancak İran ordusu yaptığı tatbikatla güçlü bir mesaj vererek oyun alanını kendisi belirlemiştir.

Sadullah Zarei’nin Kafkas Araştırmaları Enstitüsünde yayımlanan “Kafkasya’nın Kriz Bölgesine Dönüştürülmesine İzin Vermeyeceğiz” başlıklı yazısında; Zarei, İkinci Karabağ Savaşı’nda Azerbaycan’ın, silahları İsrail’den aldığını saklamadığını ve İsraillilerin de Azerbaycan’ı “İsrail’in Lübnan’ı” olarak nitelendirmelerine atıfta bulunarak İsrail’in bölgedeki varlığının İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı kesin bir güvenlik tehdidi oluşturduğunu ve bu durumda İran’ın herhangi bir ülke veya kişiyle koordinasyon içinde olmaksızın bu hedefleri bertaraf etme hakkına sahip olduğunu belirtmiştir. Azerbaycan tarafının bu iddialara “Üçüncü bir ülkenin, Azerbaycan-İran sınırında varlığı bulunduğuna dair iddiaları reddediyoruz.” açıklaması da İran tarafını tatmin etmemiştir. İran; İsrail ve Azerbaycan arasında devam eden yakınlaşmayı, kendisine karşı oluşturulan bir komplo olarak görerek kendi sınırlarına yakın bölgelerde İsrail’in varlık göstermesinden endişe duyduğunu her fırsatta vurgulamaktadır.

Bölge Jeopolitiğini Değiştirme Girişimi

İranlı yetkililerin Azerbaycan’a yönelik suçlamalarından biri de bölgenin jeopolitiğini değiştirmektir. İranlılara göre Azerbaycan; Türkiye ve İsrail’in yardımıyla İran ile Ermenistan sınırında olan Sünik ilini ilhak ederek kara yoluyla Nahçıvan ve Türkiye ile bağlantı kurmak istemektedir. Bu konuda Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Kara Kuvvetleri Komutanı Muhammed Pakpur, “Komşu ülke sınırlarının değiştirilmesini engellemek, İslam Cumhuriyeti’nin stratejilerinden biridir ve bölgede meydana gelebilecek herhangi bir jeopolitik değişikliği iç güvenliğimize karşı yapılmış bir eylem olarak görüyoruz.” açıklamasında bulunmuştur.

Hanizade ise Aliyev’in, İkinci Karabağ Savaşı’nda “Türkiye ve İsrail’in yardımıyla kazanılan zaferin sarhoşluğunu” yaşadığını belirterek “Görünüşe göre Aliyev, Kafkasya’nın jeopolitiğini kendi lehine değiştirmek istemektedir ki bu kesinlikle kabul edilemez.” ifadesini kullanmıştır. Hanizade’ye göre İsrail’in askerî ve casusluk kapasitesi ile Türkiye’nin siyasi ve mali desteğini kullanarak bölgenin jeopolitiğini değiştirmek, Aliyev’in en büyük siyasi ve güvenlik hatası olacaktır. Hanizade, 1 Ekim’de gerçekleşen askerî tatbikatın bir uyarı niteliği taşıdığını belirtmiş; bu tatbikatla İran, sınırların değişmesini hiçbir koşulda kabul etmeyeceğini göstermiş ve bu durumun, Azerbaycan’a yönelik ciddi bir uyarı olarak değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizmiştir.

Behiştipur’a göre ise Ermenistan’ın İran’la bir sınıra ihtiyacı var ve bu sebeple Şuşa-Laçin Koridoru karşılığında kesinlikle Sünik ilini kaybetmek istemeyecektir. Ona göre Rusya’nın Güney Kafkasya’daki çıkarları göz önüne alındığında Rusya; müttefiki Ermenistan’ı, Türkiye ve Azerbaycan’a karşı yalnız bırakmayacaktır.

İran ve Avrasya Araştırmaları Enstitüsünün, eski Büyükelçi Muhsin Pak Ayin ile yaptığı “Ankara’nın Bakü ve Erivan’a Karşı Çifte Oyun Galibiyeti” başlıklı söyleşide; Pak Ayin, Azerbaycan’ın Türkiye’nin kışkırtmalarıyla bölgenin jeopolitiğini değiştirmek istediğini belirtmiştir. Pak Ayin’e göre İran, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin, Türkiye ve İsrail’le birlikte bölgede jeopolitik değişim arayışında olduğunu hissederek büyük bir askerî tatbikat yapmış ve bu tatbikatla İran, coğrafi sınırlarının değişmesini asla kabul etmeyeceğini göstermiştir. Pak Ayin’e göre Türkiye; Azerbaycan Cumhuriyeti’ni kışkırtarak İsrail’in de örtülü desteği ile Ermenistan’ın Sünik iline bağlı Nurduz bölgesini askerî güçle ilhak etmek istemektedir. Böylece Türkiye’nin, Hazar Denizi’ne doğrudan ulaşması sağlanacaktır ki bu durumda doğal olarak İran’ın Ermenistan ile olan sınırı ortadan kalkacak ve Tahran’ın Erivan ile bağlantısı tamamen kesilecektir. Ona göre bu jeopolitik değişim, İran’ın kolay kolay kabul edemeyeceği bir konudur zira bu olay, Azerbaycan Cumhuriyeti ve Ermenistan ile sınırı olan İran başta olmak üzere bölgeye ciddi zararlar, güvenlik riskleri ve tehditler oluşturacaktır. Öte yandan bu durum, İran’ın en büyük düşmanları olan İsrail ve ABD’ye kapı açacaktır ki bu da İran’ın asla kabul etmeyeceği kırmızı çizgisidir.

İran ve Avrasya Araştırmaları Enstitüsünde yayımlanan “Azerbaycan’a Karşı Otoriter Bir Dış Politika İzleme İhtiyacı ve Ermenistan’ın Muğlak Politikalarına Karşı Teyakkuzda Olma” başlıklı yazıda, Kafkasya’daki gelişmelerin tasarısının perde arkasında Türkiye ve Rusya’nın planlarının olduğu ve bu iki ülkenin kendi çıkarları doğrultusunda bir orta yol bulmaya çalıştığı aktarılarak “Bu nedenle İran, ulusal ve jeopolitik çıkarlarını korumak ve ülkenin ulusal güvenliğine yönelik tehditleri önlemek için Azerbaycan, Türkiye ve muhtemelen Rusya’nın düşmanca politikalarına karşı muktedir politikalar benimsemelidir.” denilmektedir. Yazıda, son günlerde Ermeni hükûmetinin tavrının da belirsiz olduğunun ve bu nedenle İran’ın, Kafkasya’daki dış politikasını bu davranışlara göre dizayn ederek daha dikkatli bir politika izlemesi gerektiğinin altı çizilmiştir. İran-Azerbaycan arasındaki gerilim devam ederken Azerbaycan uçaklarının Ermenistan semalarından uçuş izni alması nedeniyle Ermenistan’a karşı da daha dikkatli olunması gerektiği vurgulanmıştır. Yazının sonuç kısmında; İran’ın, diplomatik ve diğer yollarla jeopolitik değişimi engellemek için makul ve zorlayıcı politikasını sürdürmesi gerektiği vurgulanmış ve mevcut Ermeni liderlerinin politikalarına ve sözlerine güvenilmemesi gerektiğinin altı çizilmiştir.

Sonuç

İran, Azerbaycan-İsrail yakınlaşmasını salt Ermenistan’a karşı değil, asıl olarak kendisine karşı bir eylem olarak görmektedir. Bu teze göre Azerbaycan, İsrail ile yaptığı askerî anlaşmalarla Ermenistan’a ait sınır bölgesini ortadan kaldırarak İran-Ermenistan bağını tamamen koparmayı amaçlamaktadır. Bu durumda zaten Türkiye-Gürcistan ve Azerbaycan sınırlarıyla çevrelenmiş olan Ermenistan, tamamen yalıtılmış ve kuşatılmış olacaktır. İran bu gidişatı, bölgede kendisinin de kuşatılmasının bir ön adımı olarak görmektedir. İran dış siyaset uzmanlarına göre Ermenistan’ın sınırlarının değiştirilmesinin ardından ABD, İsrail ve onlarla yakın ilişki içinde olan Azerbaycan ve kısmen de Türkiye, bölgede sınırların yeniden çizilmesi girişimine yönelecektir. Diğer taraftan Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Azerbaycan’ın; Türkiye, Gürcistan ve İsrail ile tesis ettiği stratejik ilişkilerin yanında, Ermenistan’ın; Rusya ve İran ile kurduğu benzer nitelikteki münasebetleri üzerinden oluşan bölgesel denge, İkinci Karabağ Savaşı’nda Azerbaycan’ın zaferi ve Türkiye’nin bölgede güçlenmesiyle İran aleyhine değişmiş gözüküyor. Bu durum, İran’ın ve İran’daki düşünce ve araştırma kuruluşlarının; Türkiye, Azerbaycan ve İsrail’i bölgede sürükleyici bir tehdit olarak algılamasına yol açmaktadır.