İran’ın Orta Asya Açılımı

İran’ın Orta Asya Açılımı
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

5-8 Nisan tarihleri arasında İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, Orta Asya ülkelerini ziyaret etti. Zarif, Özbekistan’ın ardından sırasıyla Türkmenistan, Kırgızistan, Kazakistan ve Tacikistan’ın üst düzey devlet yetkilileriyle görüştü. Yapılan müzakerelerin ana konusu, bölge ülkeleriyle İran arasındaki transit-lojistik hatları hayata geçirmekti.

İran’ın Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerini gözden geçirmesini ve bölgeye yeniden açılmasını tetikleyen iki önemli gelişme yaşandı. Birincisi, Türkiye’nin Kafkasya ve Orta Asya ülkeleriyle yeni makroekonomik projeleri hayata geçirmek için yaptığı atılımlar oldu. Türkiye’nin bu politikası, 3-9 Ağustos 2019 tarihlerinde Büyükelçiler Konferansında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “Yeniden Asya” stratejisini ilan etmesiyle tekrar ivme kazandı. 2020’de elde edilen Karabağ zaferinin ardından Kafkasya’da, önceye göre nispeten bir istikrar sağlanmasıyla Türkiye ile Orta Asya arasındaki jeoekonomik projeler tekrar gündeme geldi. Mart 2021’de Çavuşoğlu’nun Orta Asya ülkelerini ziyaretinde ve 31 Mart Türk Konseyi Zirvesi’nde bu konular tekrar ele alındı.

İran’ı Orta Asya’da aktif politika izlemeye iten ikinci neden, 27 Mart 2021’de Tahran’da İran ile Çin arasında yapılan yatırım ve ticaret anlaşması olmuştur. Tahran nezdinde, İran ile Çin arasında yapılan bu yöndeki bir iş birliği doğal olarak kara üzerinden İran’ı Çin’e bağlayan Orta Asya’nın önemini artırmaktadır. Bu anlaşmayla İran, Çin’in Bir Kuşak Bir Yol stratejisinin bir parçası hâline gelmektedir. Dolayısıyla da Orta Asya ülkeleriyle ulaşım-transit-lojistik hatlarını geliştirmek zorunda kalmaktadır. Çin’den çıkan malların sorunsuz bir şekilde Orta Asya ülkeleri üzerinden İran’a ulaşması gerekmektedir. İran’ın hem Çin hem de Orta Asya nezdinde önemli bir aktör olduğunu göstermek için bölge ülkelerine alternatif bir güzergâh sunması gerekmektedir. 

Tahran’ın bu politikası, Türkiye’yi kendisine rakip olarak görmesine yol açmaktadır. İran, Türkiye’nin projelerine karşı kendi alternatif projelerini öne sürerek transit ülke olma rolünü üstlenmek istemektedir. Tahran’ın Orta Asya açılımı, İran’ı aynı zamanda Rusya’nın da rakibi hâline getirmektedir. Rusya, Bir Kuşak Bir Yol Projesi’nin kendi toprakları üzerinden geçmesinden yanadır. Böylelikle Çin’le beraber hem proje kapsamında ülkedeki altyapı yatırımlarını artırmayı hem de Çin’den Avrupa’ya giden transit hattını kontrol etmeyi hedeflemektedir. Trans-Sibirya Demir Yolu ve kara yolu projesinin yenilenmesinin sebeplerinden biri de budur. Ayrıca Rusya’nın bir diğer beklentisi, Kazakistan üzerinden gelecek olan Çin mallarının güney güzergâhı yerine kuzey güzergâhından yani Rusya üzerinden Avrupa’ya geçmesidir. Bu nedenle İran’ın önerileri, Rusya’nın çıkarlarıyla örtüşmemektedir.

Zarif’in ziyareti ve İran’ın Orta Asya açılımının önünde bazı engeller bulunmaktadır.  Bunlardan birincisi, Ruhani hükûmetinin görev süresinin bitiyor olmasıdır. Haziran’da İran’da yapılacak seçimlerde yeni hükûmetin iktidara gelmesi beklenmektedir. Yeni hükûmetin nasıl bir politika izleyeceği henüz belirsizdir. Bu da bölge ülkelerini bekleme durumunda bırakmaktadır.

İkincisi, Orta Asya Türk cumhuriyetlerinin Türkiye’yle olan ilişkileridir. Bu ülkeler, İran’la yapılacak herhangi bir iş birliğinde Türkiye’yle olan ilişkilerini göz önünde bulunduracaklardır. İran’dan farklı olarak Türkiye, her zaman bölge ülkelerinin çıkarlarına öncelik veren bir siyaset izlemiştir. Türkiye’nin bölge ülkelerine sunabileceği çok sayıda iş birliği alanı varken İran’ın transit geçit hattı dışında bölge ülkelerine önerebilecek fazla bir teklifi yoktur.

Üçüncüsü, İran’a olan güven sorunudur. İran alternatif ulaşım hatlarını sunma açısından bölge ülkelerinin ilgisini çekebilir. Daha önce Özbekistan, Kazakistan ve Türkmenistan; İran üzerinden Körfez bölgesine açılmak için çok sayıda girişimde bulunmuştur. Fakat İran söz konusu ulaşım hatlarını bu ülkelere baskı uygulamak için kullanmıştır. Bu da bölge ülkelerinin İran’la olan ilişkilerinde güven eksikliğine yol açmıştır.

İran, bölgede en zayıf siyasi etkiye sahip ülkelerden biridir. Bölge ülkelerinin de İran’a olan ilgisinin giderek azaldığı görünmektedir. Böylelikle İran, bölge ülkelerinin kararlarını belirleyen değil, o ülkelerin kararlarını beklemek durumunda kalan bir aktör konumundadır.