Japonya’nın İran’da Rol Arayışı

Japonya’nın İran’da Rol Arayışı
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

1978’den beri ilk defa Japonya Başbakanı sıfatıyla İran’a resmî ziyarette bulunan Şinzo Abe, 12-15 Haziran tarihleri arasında İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Devrim Rehberi Ali Hamenei ile bir araya geldi. İran ziyareti öncesi Abe, “Ortadoğu’daki gerginlik endişe verici. Uluslararası toplumun da bu bölgeye olan ilgisi nedeniyle orada barış ve istikrarın sağlanması için önemli bir rol üstlenmek isterdim.” açıklamasında bulundu. Japonya Hükûmet Sözcüsü Yosihide Suga “Japonya bölgedeki gerginliği azaltmak için önemli görevler üstlenmeyi amaçlamaktadır. ABD ile İran arasında bir arabulucu olmayı da düşünmemektedir.” değerlendirmesini yaptı.

Körfez krizinin tırmandığı sırada Tahran ile Washington arasında arabuluculuk yapmak için Japonya’nın yanı sıra Rusya, İsviçre, Irak, Katar ve Umman gibi aktörler de misyon üstlenmek istemiştir. Ancak Trump’ın Japonya ziyaretinden sonra bu tercihin Japonya’dan yana kullanıldığı kesinleşmiştir.

Tahran-Washington ilişkisinin düzeltilmesi rolünün Japonya’ya verilmesi ve Tokyo’nun “arabuluculuk” yapmada daha fazla rol üstlenmek istemesi Japonya’ya has birkaç sebebe bağlıdır. Birincisi, Japonya’nın izlediği dış politika nedeniyle Rusya başta olmak üzere Avrupa ve Ortadoğu ülkelerinden farklı olarak İran’la aralarında tarihsel ve siyasi olarak ciddi bir sorun yoktur. Bu da İran krizinde rol üstlenmesi açısından Japonya’ya önemli bir fırsat vermiştir. Japonya’nın bu kararı İran tarafından da olumlu karşılanmıştır.

İkincisi, Japonya ABD’nin diğer müttefiklerinden farklı olarak dış politikasını ABD’yle paralel bir şekilde yürütmekte ve dış politika çıkarlarının ABD’nin çıkarlarıyla çatışmamasına özen göstermektedir. Japonya’nın bu yaklaşımı ABD tarafından olumlu karşılanmakta ve Japonya’yı bu tür konularda desteklemesine neden olmaktadır.

Üçüncüsü, Japonya İran için model bir ülke olma niteliği taşımaktadır. Japonya dünyanın en büyük nükleer santrallerine sahiptir. Elinde bulundurduğu imkânlarla nükleer silah üretme kapasitesi olmasına rağmen böyle bir girişimden uzak durmaktadır. Aynı zamanda Şah dönemindeki İran’a benzer şekilde Japonya’nın ABD’nin müttefiki ve güvenlik şemsiyesi altında olması sayesinde Japonya dünyanın önde gelen ekonomisi hâline gelebilmiştir.

Japonya sahip olduğu bu özellikler nedeniyle Tahran-Washington arasında pasif bir arabuluculuk rolünden ziyade İran’la daha sıkı bir iş birliği üzerinden “model ülke” olma önerisinde bulunmayı ve sıkı bir Japon-İran ortaklığının gelişmesi için adım atmayı hedeflemiştir.

Abe ile görüştükten sonra “Japonya İran petrolünü almaya devam etmek istiyor.” açıklamasında bulunan Ruhani’ye Japonya’nın, İran’a petrol ambargolarından kurtulmasının yollarını önermiş olabileceği anlaşılmaktadır. Japonya bir nevi İran’ın nükleer anlaşmaya sadık kalarak ABD’yle görüşmeleri başlatması durumunda Japon-İran ilişkilerinin gelişmesine katkı sağlayacağı, uzun vadede görüşmelerin başarılı bir sonuca ulaşması durumunda da Japonya’nın petrol alımı olmak üzere İran’a yatırım yapacağı ve İran’ın ekonomik kalkınmasını destekleyeceği vaatlerinde bulunmuştur.

Japonya’nın bu teklifi nükleer anlaşma imzalanmadan önce Almanya’nın üstlenmeye çalıştığı role benzemektedir. Japonya nükleer anlaşmadaki yükümlülüklerini yerine getiremediklerinden dolayı İran’ın güvenini kaybeden Avrupa ülkelerinin rolünü üstlenmeye çalışmaktadır.

Bu ziyaret ABD, İran ve Japonya için bir fırsat olmuştur. Japonya olası bir İran-Japon yakınlaşmasında Ortadoğu’da önemli aktörlerden birine dönüşme şansı yakalamıştır. İran’a karşı baskısını giderek artıran ABD ise İran’ı daha fazla agresifleştirmeden Tahran için bir çıkış yolu sunmaya çalışmıştır. İran ise bir nevi Japonya üzerinden kötüleşen ekonomisi ve ABD’yle ilişkilerinin bozulan gidişatını durdurmak için bir fırsat yakalamıştır. Ancak Hamenei, Abe ile görüşmesinde Trump’ın kendisi için gönderilen mesaja cevap vermeyi reddederek görüşmelerden yana olmadığını göstermiştir.

Abe-Hamenei görüşmesinden bir sonuç elde edilememesinin birkaç sebebi vardır. Birincisi, İran’ın Trump’a güven duymamasıdır. İkincisi ise İran’ın Washington’un Tahran’la görüşmek istemesini geri adım olarak algılaması ve pazarlık payını artırmaya çalışmasıdır. Sonuç olarak Abe’nin ziyaretinde ciddi bir çıkış yolu bulunamaması ABD-İran gerginliğinin ve ABD’nin İran’a karşı baskılarının devam edeceği anlamına gelmektedir.