Kazımi’nin Ketaib Hizbullah Operasyonu ve Sonrası

Kazımi’nin Ketaib Hizbullah Operasyonu ve Sonrası
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Durum Özeti

  • 26 Haziran Cuma sabahı Irak Terörle Mücadele Birlikleri, Bağdat’ın güneyindeki Dora bölgesinde bulunan Ketaib Hizbullah Karargâhına operasyon düzenledi. 14 Ketaib Hizbullah milisi ABD üslerine ve Yeşil Bölge’ye saldırı düzenleyecekleri gerekçesiyle tutuklandı. Karargâhta bulunan cephaneliğe el kondu. Milislerin tutuklanma anını gösteren fotoğraflar sosyal medyada paylaşıldı.
     
  • İran destekli bazı milis gruplar Yeşil Bölge’ye girdi. Ketaib Hizbullah milislerinin salıverilmesi için yaptıkları girişimler sonuçsuz kaldı. Tutuklanan milisler adli makamlara (resmî Haşdi Şabi yargıçları) teslim edildi.
     
  • Ketaib Hizbullah, Nuceba Hareketi ve birçok yeni milis grup tehdit mesajları yayımladı. Ketaib Hizbullah Sözcüsü Ebu Ali Askeri, Başbakan Mustafa Kazımi’yi “canavar ve ABD iş birlikçisi” olarak tanımladı.
     
  • Başbakanlıktan yapılan açıklamada “Bu taraflar [İran destekli milis gruplar] devletin bir parçası olmak istemiyor. Başkumandan’ın [Kazımi] otoritesi dışında kalmanın peşindeler.” ifadeleri kullanıldı.
     
  • İran destekli Asaib Ehl’il-Hak lideri Kays Hazali açıklamasında “Operasyon ABD tasarımı. Operasyon sonrası resmî açıklama da ABD tarafından yazıldı.” dedi.
     
  • Mustafa Kazımi yaptığı açıklamada “Kimsenin devleti çökertmekle tehdit etmesine izin vermeyeceğiz.” ifadelerine vurgu yaptı.
     
  • 29 Haziran Pazartesi akşamı tutuklanan milislerden 11’i delil yetersizliği gerekçesiyle kefaletle serbest bırakıldı. Diğer 3 kişi ise soruşturma kapsamında tutuklu durumda.
     
  • Ketaib Hizbullah ve Nuceba Hareketi silahlarını bırakmayacaklarını açıkladı. Ketaib Hizbullah Sözcüsü Ebu Ali Askeri “Silahları İmam Mehdi’den başka kimseye teslim etmeyiz.” ifadelerini kullandı.
     

Bağlam

  • Irak hükûmetleri 2003 yılından sonra merkezden bağımsız politik amaçlara odaklanan milis organizasyonlarla zaman zaman çatışmak zorunda kaldı. Hatırlanırsa İyad Allavi ve Nuri Maliki hükûmetleri o dönem Mukteda es-Sadr’ın lideri olduğu Mehdi Ordusunu kontrol altına almak amacıyla siyasi kararlar çıkarmış ve ABD ordusunun desteğiyle operasyonlar düzenlemişti. Ancak bunun yanında 2014 sonrasında Nuri Maliki’nin yaptığı gibi Asaib Ehl’il-Hak benzeri İran destekli bazı Haşdi Şabi unsurları da rakiplerine karşı politik kaldıraç olarak kullanılmıştı.
     
  • Mustafa Kazımi de başbakan olduktan sonra birçok mecrada devletten bağımsız ulus ötesi siyasi ajandalar güden İran destekli milis grupları dizginlemek istediğini tedrici bir şekilde ortaya koydu. Yeni Başbakan, ABD-Irak Stratejik Görüşmeleri akabinde ve sonrasında bu çabaları artırdı. Kazımi örneğin:

- Görece küçük bir milis grup olan Saar Allah adlı milis grubun karargâhını kapattı.

- Seraya Horasani ile ilişkili illegal faaliyetler yürüttüğü iddia edilen bazı şahısları tutukladı.

- Genelgelerle Haşdi Şabi unsurlarının siyasi beyan vermesini, milis isimlerini kullanmalarını ve şehirlerde ofis kurmalarını yasakladı.

- Terörle Mücadele Birliklerini Haşdi Şabi milislerinin yanında Suriye sınırı Kaim’de konuşlandırdı.

- Son olarak Sözcüsü aracılığıyla “Yeşil Bölge’yi hedef alan herhangi bir operasyonu terörist saldırısı olarak kabul edeceğiz.” diyerek milis saldırılarına tepkisini gün geçtikçe artırdı.

  • Mehdi Ordusu örneğinde olduğu gibi İran ile aynı bölgesel siyasi hedefleri paylaşan milis gruplar da asimetrik caydırıcılıklarını korumak ve kendi siyasi programlarını yürütmek amacıyla anayasal hükûmete zorluk çıkarmaya devam etti. Bu bağlamda ordu ile tam entegrasyon çabalarına yanaşmadılar. Birçok kez merkezî hükûmetlerin dizginleme ve tutuklama önlemlerine karşı silahlı caydırıcılıklarını öne sürdüler. Mustafa Kazımi Dönemi’nde de merkezî hükûmetin siyasi tercihlerine set çekmeye devam ettiler. Bu paralelde, bu grupların düzenlediği füze saldırıları ve sözlü tehditleri 11 Haziran’da başlayan Irak-ABD Stratejik Diyalog Görüşmeleri sonrasında artış gösterdi:

- Haziran ayı içerisinde ABD üsleri, Yeşil Bölge ve Bağdat Havaalanını hedef alarak toplamda altı ayrı füze saldırısı gerçekleştirildi.

- Füze saldırılarını Ketaib Hizbullah yerine gölge ya da paravan gruplar olarak nitelendirilen Usbet’us Sa’irin gibi milis gruplar üstlendi.

- Milis gruplar Kazımi’nin politika tercihlerine karşı siyasi beyan vermeyi ve sözlü tehditleri resmî yasağa rağmen bugüne kadar sürdürdü.
 

Analiz

  • Mustafa Kazımi başkumandan olarak düzenlediği uyarı niteliğindeki son operasyonla kendisine meydan okuyan grupları saha içinde ilk kez hedef alabileceğini gösterdi. İran’ın Irak içerisindeki öne çıkan vekil grubu Ketaib Hizbullah’ı doğrudan hedef aldı ve eski bir istihbarat şefi olarak Usbet’us Sa’irin ya da Kabdet’ul Huda gibi gölge gruplar ile sorumluluktan kaçma stratejisine itibar etmediğini göstermiş oldu. Dolayısıyla bu, Tahran’a kadar ulaşan bir uyarı olarak kayıtlara geçti. Kazımi ayrıca sahadaki olası gelecek operasyonlarda eski şefi olduğu İstihbarat Dairesinin yanı sıra partizan olmayan Terörle Mücadele Birlikleri ile hareket edeceğini de vurgulamış oldu.
     
  • Denge siyaseti arayışında olan Kazımi’nin bu hamlesiyle Washington ziyareti öncesinde ABD heyeti nezdinde güvenirlik kazanmayı hedeflemesi de oldukça muhtemel. Bu bağlamda ABD’nin milis gruplarla alakalı dizginleme beklentilerine karşı Kazımi’nin ilk somut yanıtı vermiş olduğunu söyleyebiliriz. Ancak tutuklama sürecinin kontrollü götürülmesi ve 11 milisin serbest bırakılması Kazımi’nin temkinliliğini ve limitlerini de bizlere gösteriyor. Bu bakımdan milis faaliyetlerinden şikâyetçi bazı kitlelerin bu temkinlilik ve yargılama süreci ile alakalı olarak ciddi eleştiriler yükselttiğini not düşmek gerekir.
     
  • Irak ve Lübnan’da İran destekli milis organizasyonların temel mücadele alanı, devlete paralel silahlı güç olma ısrarlarında şekilleniyor. Bu bağlamda Lübnan Hizbullahı, bu ay yapılan “silahları bırak” çağrılarına ret yanıtı vermişti. Irak özelinde ise durum çok farklı değil. Ketaib Hizbullah’ın “Silahları İmam Mehdi’den başka kimseye teslim etmeyiz.” yanıtı paralel bir ideolojik güç olma ısrarlarının ve Kazımi ile askerî gerilim yaratma girişimlerinin süreceğini gösteriyor. Dolayısıyla Kays Hazali’nin “Operasyon ABD’liler tarafından yönetildi.” sözleri de bu stratejinin retorikteki dayanaklarına işaret ediyor.
     
  • Sonuç olarak 17 yıllık süreçte Irak’taki kurumlarda artmaya başlayan milisleşme olgusunun ulusallaşma ve merkezîleşme sancılarının esas kaynağı olduğu ortaya çıkıyor. Bunun yanında iç ve dış siyasi aktörlerin bu olguyu politik kaldıraç olarak kullanması bu güvenlik sorununu şiddetlendiriyor. Bu bakımdan Kazımi’nin bu sorunun çözümünde attığı adım büyük resimde sınırlı olsa da yakın geleceğe dair önemli bir psikolojik mesaj taşıyor. Bu mesajın adı ise milis hareketlerin, eski Başbakan Adil Abdülmehdi Dönemi’nde olduğu kadar hareket serbestisi bulamayacağı.