Kerbela’nın Suikast Tepkisi: İran Karşıtı Duygular ve Seçim Boykotu

Kerbela’nın Suikast Tepkisi: İran Karşıtı Duygular ve Seçim Boykotu
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Birçok aktiviste göre aktivist İhab el-Vezni geçen ayın başlarında Irak’ın Kerbela şehrinde “İran destekli silahlı milisler” tarafından vurularak öldürüldü. Suikast, Ekim 2019’da; yaygın yolsuzluk, siyasi mezhepçilik, güvenlik istikrarsızlığı ve işsizliğe karşı gerçekleşen Ekim Protestolarını destekleyen veya bunun bir parçası olan aktivistlere, araştırmacılara, gazetecilere ve toplumun diğer üyelerine yönelik bir dizi şiddet eyleminin bir parçasıdır.

Suikastla ilgili olarak parmaklar çoğunlukla İran’a bağlı siyasi partileri işaret etti. İran’ın, Ekim Protestolarının patlak vermesinden bu yana yaptığı ağır eleştiriler nedeniyle Haşdi Şabi içinde aktif silahlı gruplara sahip olduğu bilinen bir gerçek. ABD’nin düzenlediği Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani suikastı, protesto hareketinin ülkedeki jeopolitik güvenlik denklemini tersine çevirmesinin bir sonucu olarak da okunabilir.

Kerbela’nın protesto koordinasyon komitesi başkanı olarak bilinen el-Vezni; yolsuzluğa, kötü kamu hizmetlerine, İran’ın müdahaleci rolüne ve memleketi Kerbela’daki milislere karşı popüler bir figür ve ses olarak öne çıkmaktadır.

Başbakan Mustafa Kazımi, hükûmetin el-Vezni suikastçılarından hesap soramamasına ilişkin iddiaları “vesvese” olarak nitelendirmektedir. Bununla birlikte devletin; sivil toplum üyelerini, hedeflenen siyasi şiddetten koruma ve gelecekte bu tür eylemleri sınırlamak adına hesap verebilirliği sağlamadaki rolüne yönelik bu kamu güvensizliğinin geçmiş hükûmet başarısızlıklarına ve eksikliklerine dayandığını belirtmek önemlidir.

Başbakan Kazımi’nin eski resmî sözcüsü ve popüler televizyon sunucusu Ahmed Mulla Talal; hükûmetin, Irak’ın üst düzey güvenlik uzmanı Hişam el-Haşimi’nin suikastına ilişkin bilgileri “karmaşıklığı ve uyumsuzluğu” nedeniyle ortaya çıkaramadığını belirtti. El-Haşimi, diğer birçok araştırmacı veya aktivist gibi “kimliği belirsiz silahlı kişiler” tarafından öldürülmüştü.

Kerbela’nın önde gelen aktivistinin öldürülmesinin ardından ortaya çıkan öfke, Ekim Protestolarının çeşitli güçleri tarafından siyasi sistemi gayrimeşrulaştırmaya yönelik tekrarlayan ve güven verici bir girişimle açıklanan Ekim 2021’de yapılacak erken seçimleri boykot etmeye yönelik tutumun, kamuoyunda yeniden teyit edilmesine yol açtı. El-Vezni’nin, İran’ın Irak’taki rolüne ve ona bağlı silahlı ve siyasi gruplar tarafından işlenen siyasi şiddete yönelik önemli eleştirisi göz önüne alındığında protestocular, İran’ın eyleme doğrudan veya dolaylı olarak katılımına yönelik bir duruş sergilediler.

Kerbela protestocuları kentteki İran Konsolosluğuna doğru yürüdü. Bu eylem ile göstericiler, İran Konsolosluğuna ilk kez yaklaşmadı. Zira göstericiler, son birkaç yıldır kutsal şehir Necef ve Basra’daki İran konsolosluklarını birçok defa ateşe verdiler.

 

 

İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) tarafından 11 Mayıs 2021 tarihinde Ankara’da düzenlenen “Irak’ın Ekim Protesto Hareketi: Siyasi Zorluklar ve Seçim Sınırlamaları” başlıklı bir çevrim içi panelde konuşan Uluslararası Radikalleşme Araştırmaları Merkezinde araştırma görevlisi olan, King’s College London’da Haşdi Şabi ve Irak Devleti’nin geleceği üzerindeki etkileri üzerine doktorasına devam eden Inna Rudolf; İran karşıtı sloganların, İran’ın Irak’taki çıkarlarıyla her durumda uyumlu olmayan asi milislere ve Irak hükûmetine de hitap ettiğine dikkat çekti. Rudolf ayrıca “grupların yalnızca aktivistleri değil, aynı zamanda ağlarının işlevini anlamak ve analiz etmek için çok zaman harcayan uzmanları da hedef aldığını” sözlerine ekledi. İkinci iddia, kapsayıcı siyasi güce yönelik eleştirel bir sesin suikastını duyduğumuzda bu durum; “İran yanlısı kamplar, ona bağlı milisler ve Irak siyasi sistemindeki payları” noktalarını birleştirmemize olanak sağlıyor. Ayrıca etkinliğin panelistlerinden Dr. Ali Taher Al-Hammoud, Irak siyasi sisteminde İran karşıtı sloganlarla İran yanlısı gruplara karşı oluşturulan yüksek düzeyli baskı seviyesinin altını çizdi.

El-Vezni suikastı, Irak Çalışma ve Haklar Sendikası olan el-Bayt el-Watani gibi kurumların ve hatta Faik el-Şeyh Ali gibi mevcut milletvekillerinin yaklaşmakta olan seçimleri boykot edecekleri açıklamalarıyla yeniden doğrulandı.

Dr. Haider Saeed, İRAM’ın çevrim içi paneli sırasında protesto hareketinin ve ortaya çıkan siyasi oluşumların, 2003 sonrası Irak siyasi sınıfının sağlamakta başarısız olduğu yeni bir siyasi çerçeve oluşturduğunu açıklıyor. Arap Araştırma ve Politika Çalışmaları Merkezi Araştırma Bölümünün Başkanı Dr. Saeed, protestocuların erken seçimleri boykot etmesinin, sisteme yönelik bir “gayrimeşrulaştırma eylemi” olduğu için kendi içinde siyasi katılım olduğunu iddia ediyor.

Dr. Saeed’in seçim boykotunun rasyonalizasyonuna ve protesto hareketinin siyasi sistemdeki düşük şansına ve kazanımlarına yanıt olarak Dr. el-Hammoud, gelecekteki yönetişimde artan bir rol ve etkiyi garanti altına almak için bir noktada parlamenter demokraside küçük bir rolün kabul edilmesinin önemini vurguladı.

 

 

Twitter’da, Iraklı siyasi topluluğun yaklaşmakta olan seçimlerle ilgili tutumunu kavramak için “Irak protesto hareketinin siyasi bir varlığa dönüşmesi ve yaklaşmakta olan seçimlere katılması gerektiğine katılıyor musunuz?” şeklinde bir anket oluşturdum. 229 kişinin katıldığı ankette; ankete katılanların %45’i muhalif bir sesi garantilemek için katılmaya, %37’si boykot ve yaygın bir muhalefet olarak devam etmeye, %18’i ise gelecekte farklı seçimlere katılma ihtimaline yönelik oy verdi. Bu anketin yapıldığı hafta, birçok yeni siyasi varlığın ekim ayında gerçekleşecek olan erken seçimlerden çekilmelerinin duyurulmasına yol açan el-Vezni suikastı gerçekleşti.

Göstericiler, el-Vezni’nin genel protesto hareketi için önemini yansıtan bir bağlamda el-Vezni’nin suikastına atıfta bulunarak 25 Mayıs’ta (#Who_Killed_Me?) (#من ـ قتلني؟) slogan ve hashtagi ile sokaklara döküldü. El-Vezni cinayetinde adaletin sağlanması ve Kerbela'nın taleplerinin yerine getirilmesi veya "siyasi sistemin çöküşü”nün kabul edilmesi yönündeki isteğin yanı sıra yapılan çağrılar, hesap verebilirlik ve cezasızlığa son verilmesi taleplerini de içeriyordu.

Mevcut öfkeyi anlamakla ilgili bir değerlendirme yapıldığında el-Vezni suikastının, türünün ilk örneği olmadığı ancak zamanlamasının bu suikastı benzerlerinden ayırdığı sonucuna ulaşılmaktadır. Iraklı gazeteci Ahmed al-Sheikh Majed, “Bir süredir başlayan koronavirüs salgınının ve belirsiz niyetleri olan yeni bir hükûmetin kurulmasının yanında mevcut bağlam farklı” şeklinde bir açıklamada bulundu. Ayrıca “El-Vezni’nin Irak topraklarındaki önemli etkisine ve faaliyetlerine ek olarak kamuoyunda öfke birikmekte ve Hişam el-Haşimi suikastından sonra hesap verebilirlik adına atılan herhangi bir adıma hâlâ tanık olunmamaktadır.” sözlerini de ekledi.

Protestolar yine şiddetle karşılandı. Irak’ın belgelenmiş cinayetleri içeren gösterilerle ilgili yakın tarihli bir Birleşmiş Milletler (BM) Raporu, Irak hükûmetinin hukukun üstünlüğünü uygulama konusundaki eksikliğini yansıtıyordu. Ayrıca BM raporu, silahlı gruplardan ya da protestocuları öldürmekle suçlanan herhangi bir gruptan yakın zamanda tutuklanan önde gelen kişilerin kaçının soruşturma aşamasının ötesine geçtiğini ortaya koymakta ve bunun, başlı başına hükûmetin, vatandaşlarının ifade özgürlüğü hakkını koruma konusundaki isteksizliğini çok önemli bir şekilde ortaya koyduğunu vurgulamaktadır.

El-Vezni sıradan bir aktivist veya protestocu ya da siyasi sisteme karşı yumuşak bir eleştiriye sahip bir siyasi yorumcu değildi. Kerbela protesto hareketinin muhtemel liderlerinden biriydi ve protestocular tarafından kabul edilecek herhangi bir seçim için potansiyel bir adaydı. Bu nedenle erken seçim çağrısında bulunan partilerden herhangi biri, el-Vezni’nin suikastına dâhil olduysa bu, sürecin meşruiyetini ortadan kaldırma girişimi olur. Öte yandan bu durum, eylemcileri ve protestocuları hedef alan silahlı gruplarla bariz bağlantıları olması nedeniyle yaklaşmakta olan bir seçimde büyük kayıplardan korkan siyasi güçlerin seçim boykotunu daha da teşvik etme girişimi olarak da düşünülebilir.