Koronavirüs Bölgesel Bir Savaşı Tetikleyebilir mi?

Koronavirüs Bölgesel Bir Savaşı Tetikleyebilir mi?
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Suriye iç savaşından beri düzenli olarak artan ancak ocak ayı başında Kasım Süleymani ve beraberindekilerin bir ABD hava saldırısı sonucunda öldürülmesi ile tavan yapan bölgesel askerî gerginlik, tüm dünyayı saran koranavirüs nedeniyle iyice şiddetlenebilir. Her ne kadar mezkûr gerginliğin iki ana aktörü olan ABD ve İran’da şu anda ölü sayısı üç bin civarında olsa da ve salgının çok daha yayılmasından endişe edilse de bu durum iki başkentin dış politikadaki çatışmacı tutumlarından bir süreliğine de olsa vazgeçecekleri anlamına gelmiyor.

Aslında Süleymani’nin öldürülmesinden birkaç gün sonra İran’ın Irak’ta ABD askerlerince kullanılan Aynu'l-Esed Üssü'ne düzenlediği misilleme füze saldırısından hemen sonra İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif bir açıklama yapmış ve komutanın intikamının alındığını, Tahran’ın gerginliği daha fazla tırmandırmak istemediğini söylemişti. Yine de İran içinde şahin kanattan gelen açıklamalar ve hatta Cumhurbaşkanı Ruhani’nin Nevruz münasebeti ile yaptığı konuşmada intikamın süreceği yönündeki söylemleri askerî gerginliğin kolayca bitmeyeceğini gösterdi. Nitekim 11 Mart’ta yine Irak’taki Taji Üssü'ne yapılan, iki Amerikan ve bir İngiliz askerinin hayatını kaybettiği saldırıyı görünüşte adı duyulmayan bir örgüt üstlenmişse de olayın ardında İran bağlantılı Haşdi Şabi gruplarının olduğuna kesin gözüyle bakılıyor. Zaten bir süredir mevcut Haşdi Şabi gruplarından farklı olarak “direniş grupları” adı altında daha küçük ve gizlilik esasına göre teşkil edilen hücrelerden oluşan grupların varlığına dair çeşitli videolar yayınlanıyor ve bu görüntülerde ABD’yi ve “yerli iş birlikçilerini” tehdit eden açıklamalar görülüyordu. Süleymani suikastının Trump ve ABD yönetimi tarafından “Amerikalıların hayatının korunmasına yönelik önleyici saldırı” olarak savunulduğu düşünüldüğünde Trump yönetiminin bu saldırıya da ağır bir cevap vermesi çok uzak bir ihtimal değil. Nitekim özellikle son bir haftada Irak ve İran basınında ve sosyal medyasında Amerikalıların Irak’taki bazı üslere ve önde gelen Haşdi Şabi komutanlarına saldırı yapacağı ya da Irak’ta bir darbe düzenleyeceği konusunda çok sayıda haber ve yoruma rastlanıyor.

Peki tüm dünyayı saran koranavirüs salgını bu denklemde nasıl bir rol oynuyor? İran sahnesine bakıldığında özellikle son bir yıldır çok ağır yaptırımlar altındaki ülke, salgınla baş etmekte zorlanıyor ve zaten kıt olan kaynaklarının önemli bir bölümünü bu mücadeleye aktarmak zorunda kalıyor. Bu yüzden Tahran yönetimi geçmişte pek örneği olmayan biçimde IMF gibi uluslararası kurumlardan yardım talebinde bulundu. Petrol fiyatlarındaki düşüş ve FATF kara listesine alınma gibi gelişmeler İran ekonomisini iyice zora sokarken geçtiğimiz yılki şoktan sonra belli bir istikrar içine giren döviz rakamları da İran yeni yılında artış gösteriyor. Ancak İran’ın salgın ile sınavı yalnızca sorunun ekonomi boyutu ile sınırlı değil. Özellikle salgının 19 Şubat'ta resmen ilan edilmesinde yaşanan yaklaşık bir aylık gecikme, yetkililerin “düşman komplosu” ve “biyolojik saldırı” gibi açıklamaları, ülke içindeki güç çatışmasından mütevellit salgının başlangıç noktası Kum şehrinin karantinaya alınamaması ve ölü sayısının binlerle ifade edildiği bir dönemde bile Nevruz gezilerine bir kısıtlama getirilmemesi yönetimin krizle mücadeledeki yetkinliğinin sorgulanmasına neden oldu. Bu nedenden dolayı salgınla mücadelenin İran’ı iyice zayıflattığı ve dışarıdan gelecek darbelere karşı çok daha savunmasız bir hâle getirdiği konusunda özellikle Batı kaynaklı yorumlar çoğalmış durumda. İran’a büyük ve etkili bir darbe indirmek için doğru zamanı bekleyen İsrail-Suudi Arabistan gibi bölgesel güçlerin de ABD ile birlikte ortak tatbikatlar düzenleyerek böyle bir saldırıya hazırlık yaptıkları yönünde haberler geliyor.

Öte yandan İran içinde önemli bir kesim de söz konusu virüsün ABD içinde büyük bir yönetim krizine yol açacağını ve ölü sayısının çok kısa sürede büyük oranlarda artarak dünyada birinci sıraya yerleşeceğini dolayısıyla zaten iç seçim atmosferine giren Trump’ın aynı anda üç cephede birden mücadele edemeyeceğini düşünüyor. Çoğunluğunu ABD ile çatışma yanlısı isimlerin oluşturduğu bu gruba göre kısa süreli bir çatışma İran açısından ciddi kayıplara neden olsa da ABD’nin bölgeyi tamamen terk etmesinde katalizör rolü oynayabilir. Bu durumda, ABD-Taliban görüşmelerine benzer, yıllarca süren müzakerelere gerek kalmadan Trump yönetimi başta Irak olmak üzere Suriye’den çekilir ve bölgesel müttefikleri olan Suudi Arabistan ve İsrail, Husiler ve Hizbullah gibi İran müttefikleri karşısında çok daha kırılgan pozisyona girebilir.  ABD’nin salgınla mücadelede zorlanması, salgından kaynaklı yüz binlerce ölüm ihtimalinden bahsedilmesi ve şimdiye kadar kasım ayındaki başkanlık seçimlerini kazanacağına kesin gözüyle bakılan Trump’a yönelik eleştirilerin artması da bu görüşü destekliyor.

Sonuç olarak küresel salgının iki ülkedeki şahinler tarafından siyasi hesaplaşmalar için bir fırsat olarak görülmesi önümüzdeki günlerde ciddi bir çatışmaya yol açabilir ve durum tüm bölgesel güç dengelerinde önemli değişikliklere neden olabilir.


Bu makale ilk olarak 1.4.2020 tarihinde TRT Farsça'da yayımlanmıştır.

https://www.trt.net.tr/persian/brnmh-h/2020/04/01/shyw-khrwn-w-html-shrw-ykh-jng-mntqhy-1388536