Maliki’nin Sızdırılan Ses Kaydı: Irak DMO’nun Kontrolünde

Maliki’nin Sızdırılan Ses Kaydı: Irak DMO’nun Kontrolünde
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz
Kıdemli Uzman Müştak El-Hılo

Baki İmamları Ordusu (Ketaib-i İmaman-ı Baki) adlı silahlı bir milis grubundan 3 kişi; bu yılın başında mali yardım, silah desteği ve yasal güvence için Irak’ın Diyala kentinde, eski Irak Başbakanı Nuri Maliki’ye müracaat etmiş ve bu esnada görüşmeleri kayıt altına almıştır. Sesinin kaydedildiğini bilmeyen Maliki; Şii Taklit Mercisi Ayetullah Hüseyni Sistani, Şii lider Mukteda Sadr, Haşdi Şabi ve diğer Iraklı siyasetçilerin yanı sıra Sünniler, silahlı güçler ve İran gibi Irak’a ilişkin çeşitli konulardaki düşüncelerini paylaşmıştır. Maliki’nin aşamalı olarak servis edilen ve daha sonra tamamı yayımlanan 48 dakikalık söz konusu ses kaydı, Irak toplumunda bomba etkisi yaratmıştır.

Ses kaydındaki ifadeler, Maliki’yi yakından tanıyanlar için şaşırtıcı olmasa da kamuoyunun bu açıklamaları bizzat onun ağzından duyması, meseleye önem kazandırmaktadır. En yakınlarının elinden bir bardak çay içmeye dahi korkan Maliki gibi bir ismin, doğru düzgün tanımadığı insanlara içindekileri bu denli dökmesi de oldukça ilginçtir. Öte yandan söz konusu ses kaydı; 8 yıl boyunca başbakanlık görevinde bulunan ve 8 yıl da “gölge hükûmeti” yönettiği atfedilen Maliki gibi bir figüre ait olması bakımından önemlidir. Ayrıca bu kayıt, 2003 sonrası Irak’ta kurulan yeni siyasal düzenin en önemli politikacılarından birinin zihniyetini de ortaya koymaktadır.

Ses Kaydına Yönelik Tepkiler

Maliki, ilk olarak kayıtların sahte olduğunu söyleyerek inkâr etse de “el-Tekniyyetü Min Ecl’üs-Selam” kurumu gibi prestijli ses uzmanlarına göre bu kayıtlar gerçek ve Maliki’ye aittir. Nitekim Maliki, sonradan sesin kendisine ait olduğunu ancak farklı kayıtlardan değiştirildiğini öne sürmüş; müttefikleri de benzer şekilde kayıtların gerçekliği hususunda şüphe oluşturmaya çalışmıştır. Bu bağlamda “casusluk” ve “özel hayatın gizliliği” gibi hususlara dikkat çekerek bu ses kaydının amacını, “fitne çıkarmak” olarak telakki etmiş; sözlerinin hukuki ve ahlaki boyutunu göz ardı ederek bu “fitneye” son verilmesini istemiştir. Ayrıca bu skandalı örtbas etmek ve kamuoyunun dikkatini başka yöne çekmek için Dohuk’taki saldırının daha çok konuşulması kapsamında etkin bir rol oynamıştır.

Ses Kaydının İçeriği

Maliki; sızdırılan ses kaydında, Ayetullah Sistani ve İran’ı eleştirmiş ancak daha çok Sadr başta olmak üzere Iraklı siyasetçileri hedef almıştır. Bunun yanında [siyasi eylemlerinin önceliği doğrultusunda] kendisini, mezhebini, İslam’ı ve aşiretini korumak adına onlarca insanı silahlandırmak ve Irak güvenlik güçlerine saldırıp Haşdi Şabi’yi saf dışı bırakmaktan bahsetmektedir. Ayrıca Haşdi Şabi liderlerini de yolsuzluk ve hırsızlıkla suçlamaktadır.

2006’da başbakan olan Maliki, kendisini önce ulusal bir lider olarak tanıtmış ancak karşılık bulamaması üzerine dine sığınmış ve dini, iktidarını sürdürmek için bir araç hâline getirmiştir. Bu bağlamda Irak milletini, “Yezid’in müritleri” ve “Hüseyin’in müritleri” olmak üzere iki cepheye ayırarak kendisini Hüseyin’in müritlerinin lideri konumuna yerleştirmiş ve kendisine “Zamanın Muhtar’ı” unvanını seçmiştir (Muhtar; Hz. Hüseyin’in intikamını almak amacıyla ayaklanan siyasi-dinî lider Muhtar es-Sekafi’dir.). Sistani ve Sadr ile karşı karşıya gelince de diğer Şii gruplarla mücadele etmek için partisi Dava Partisine sığınmış ancak kısa sürede Parti içinde yaşanan ihtilaflar nedeniyle Partiyi kontrol altına almak istemiş ve aşiretine sığınmıştır. Bu nedenle bahsi geçen ses kaydında herkese güvenilmemesi gerektiğini vurgulayarak başta kendi aşireti olmak üzere Irak’taki aşiretlerin silahlandığını ve kendileri ile mezheplerini savunmaya devam edeceklerini öne sürmektedir. Nitekim ses kaydı yayımlandıktan hemen sonra aşiretindeki bazı kişiler, onun suçsuz olduğunu ifade etmiştir.

Ses kaydındaki ifadeler itiraf olarak kabul edilirse Maliki’nin, Irak Anayasası’na göre ölüm cezasına çarptırılacağını belirtmek mümkündür.

Ses Kaydının Sızdırılma Zamanlaması

Maliki’nin konuşmalarının; kim tarafından kayıt altına alındığı değil, kim tarafından ve neden şimdi sızdırıldığı sorusu önemlidir. Zira bu kayıtlar; Maliki’nin, müttefikleri ve Tahran yönetiminin karşı çıkmasına rağmen başbakanlığa adaylığını koyduğu bir süreçte servis edilmiştir. Dolayısıyla Maliki’nin bu konudaki ısrarının, söz konusu kayıtların sızdırılmasına yol açtığı söylenebilir.

Maliki’nin aşırı mezhepçi üslubu, Irak’ta Şiilerin konumunun zayıflamasına yol açmakla beraber iktidara geldiğinde güçlü bir askerî uzantısı bulunmadığı için devletin imkânlarıyla milis grupları zayıflatacaktır ki bu durum, Haşdi Şabi komutanlarının hoşuna gitmeyecektir. Öte yandan adaylığını açıkladığında İran yanlısı Fetih Koalisyonu Başkanı Hadi Amiri, seçilmesi hâlinde gelecekteki hükûmette yer almayacaklarını zaten ifade etmiştir. Ayrıca Sistani’nin 2014’te Maliki’nin yeniden başbakanlığı devralmasına karşı çıkmasından hareketle Maliki’nin yeniden iktidara gelmesinin, Sistani ile Şii partiler arasında gerginliği daha kritik bir hâle getireceğini belirtmek mümkündür. Belki de hepsinden önemlisi; Maliki’nin başbakanlığı, Sadr’a doğrudan bir tehdit oluşturmaktadır. Hem Iraklı siyasetçiler hem de İran, Sadr’ın halk tabanının gücünün gayet farkındadır; Sadr, kışkırtılırsa bu gücü kullanarak oyunu herkesin zararına olacak şekilde bozabilir. Bunun yanında İran ekonomisinin belkemiğini oluşturan Irak’ta yaşanan bir Şii-Şii çatışması, İran’ı etkileyecek ve bu da İran’ın yaptırımların altında ezilmesine yol açacaktır. Tüm bunlardan hareketle Maliki’nin ses kaydı skandalı dolayısıyla sorunsuz bir şekilde siyasi arenadan tasfiye edilmesinin hem onun müttefiklerinin hem de Tahran yönetiminin işine geleceğini söylemek mümkündür.

Maliki’nin İran’ın Irak’taki Nüfuzuna İlişkin Açıklamaları

Maliki; ses kaydında, İran’ın Irak’taki faaliyetlerinin Cumhurbaşkanlığına bağlı İstihbarat Bakanlığı ekibi ve Devrim Rehberi’ne bağlı Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Kudüs Gücü ekibi olmak üzeri iki grup tarafından yönetildiğini belirtmiş ancak kontrolün DMO Kudüs Gücünde olduğunu, İstihbarat Bakanlığının ise işlevsiz olduğunu vurgulamıştır. Ayrıca İran’a giderek Devrim Rehberi Danışmanı Ali Ekber Velayeti, Meclis Başkanı ve İstihbarat Bakanı gibi birçok yetkiliyle görüştüğünü; hepsinin aynı fikirde olduğunu ancak Hamenei’nin, Irak’taki faaliyetleri Kudüs Gücüne devrettiği için yapabilecekleri bir şey olmadığını söylediğini ifade etmiştir. Ardından destek için kendisine başvuran ve ses kaydı alan silahlı gruba; “Bu gece İranlılar ziyaretime gelecek, sizi onlarla tanıştıracağım ve mali destek konusunda yardımcı olmalarını söyleyeceğim.” ifadelerine yer vermiş ve İran’ın, askerî durumun ne kadar tehlikeli olduğunu anladığını ve güçlerini artırmaya çalıştıklarını belirtmiştir. Bunun yanında Hamenei’nin; İran’ın Irak’taki faaliyetlerini, DMO Kudüs Gücüne devrettiği için İstihbarat Bakanlığının yapabileceği bir şey olmadığını ve bu nedenle DMO’ya müracaat ederek tüm faaliyetlerini Kudüs Gücü ile koordine bir şekilde gerçekleştirmeleri gerektiğini defalarca vurgulamıştır.

Sonuç

Maliki’nin sızdırılan ses kaydı birçok açıdan önem arz ettiği gibi farklı perspektiflerden değerlendirilebilir. Ancak İran’ın Irak’a müdahalesine dikkat çekmesi bakımından oldukça ehemmiyeti haizdir. Bu bağlamda Maliki; İran’ın Irak’taki faaliyetlerinin Hamenei tarafından DMO Kudüs Gücüne devredildiğini ve DMO’nun da Irak hükûmetinden, hatta Haşdi Şabi’den bağımsız olarak silahlı gruplara mali destek sağlamaya devam ettiğini ortaya koymaktadır. Öte yandan bu skandal, yıllardır Irak’taki “gölge hükûmeti” yönetmekle atfedilen Maliki’nin, aslında göründüğü gibi kurnaz bir figür olmadığını ve bu hükûmetin, başka bir dinamik tarafından yönetildiğini kanıtlar niteliktedir. Ayrıca Iraklı siyasetçilerin; bu skandalın örtbas edilmesine göz yumarak bu kayıtların, kimin tarafından ve hangi amaçla sızdırıldığına odaklanması, Irak’ta siyasal düzenin reform edilemeyeceğini bir kez daha ortaya koymakla beraber sistemin er ya da geç 2019 Ekim Gençlik Hareketi gibi bir ayaklanmayla karşı karşıya kalacağını göstermektedir. Ancak bu aşamada; Sadr’ın, Maliki’nin siyasi hayatına son vermek için bu skandalı iyi ve sessiz bir şekilde kullandığı söylenebilir.