Mavi Kız ve İran’da Toplumsal Vicdan

Mavi Kız ve İran’da Toplumsal Vicdan
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Geçtiğimiz hafta İran’ın başkenti Tahran’da 29 yaşında bir kızın kendini Şeriati Caddesi’ndeki adliye binasının önünde yakarak intihar girişiminde bulunması basına yansımıştı. İntihar girişiminde bulunan Seher Hüdayari’nin hikâyesi çok geçmeden başta sosyal medya olmak üzere birçok yerde infial uyandırdı. Ayrıca İran dışındaki muhalif medyanın da konuya geniş yer verdiği görüldü.

Ülkenin önde gelen futbol takımlarından İstiklal’in renklerinden esinlenilerek “Mavi Kız” lakabıyla ünlenen Hüdayari’nin ablasının açıklamalarına göre geçtiğimiz mart ayında, İstiklal ile El-Ayn arasındaki futbol müsabakasını izlemek üzere erkek kılığına girip Azadi Stadyumu’na girmek isteyen Hüdayari, stadyum girişinde yapılan aramalarda yakalanmış ve tutuklanarak Tahran yakınlarındaki Veramin şehrine götürülmüştür. Hüdayari, ailesi tarafından ödenen 50 milyon tümenlik (yaklaşık 4.500 Amerikan doları) kefaletin ardından serbest bırakılmış ancak hakkında açılan dava devam etmiştir. Basına yansıdığı kadarıyla Hüdayari “görev başındaki memura karşı koymak ve zorunlu örtünme kurallarına riayet etmemek” suçlarından yargılanmıştır.

İddialara göre mahkemenin kendisine altı aylık hapis cezası vermesine tepki olarak kendini söz konusu mahkemenin önünde ateşe veren Hüdayari’nin vücudunun %90’ı yandı. Yoğun bakımda gözetim altında olan Hüdayari, 9 Eylül Pazartesi günü sabah saatlerinde Tahran Mutahhari Hastanesinde vefat etti. Hüdayari’nin feci intiharı ve akabinde gelen ölüm haberi İran’da toplumsal vicdanı yaraladı. Her ne kadar İran toplumu, stadyum önlerinde bekleyen veyahut stadyuma izinsiz girmek istediği için tutuklanan genç kızlara ve “Heft Tepe” hadisesinde görüldüğü üzere kendini yakma girişiminde bulunan işçilere ilişkin haberlere alışıksa da yaşanan son hadise büyük tepki yarattı.

İntihar vakasını en başından beri yakından takip eden Kadın ve Aile İşlerinden Sorumlu Cumhurbaşkanı Yardımcısı Masume İbtikar, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda Hüdayari’nin vefatı dolasıyla taziyelerini bildirdi. İbtikar, konuya ilişkin vefat haberinden önce de Cumhurbaşkanı Yardımcılığı nezdinde atılan adımları açıklamıştı. Milletvekili ve İran Parlamentosu Kültür Komisyonu üyesi Pervane Silahşori de sert açıklamalarda bulundu. Silahşori “O yalnızca mavi kız değildi. Seher, İran’ın kızıydı. Erkeklerin, kadınların görevlerini belirlediği ve kadınları en basit insani haklardan mahrum ettiği, kadınların da hemcinslerine karşı erkekler tarafından yapılan bu açık zulme ortak olduğu yerde, hepimiz bu topraklarda Seherlerin hapsinden ve yanmasından sorumluyuz” diyerek tepkisini gösterdi. Konuya ilişkin tepkisini dile getirenlerin arasında İran Millî Takımı Kaptanı Mesud Şucayi, İstiklal Futbol Kulübü Kaptanı Verya Gaffuri gibi spor camiasından isimler de vardı. Dahası sosyal medyada, birkaç hafta önce başlayan İran Ulusal Ligi maçlarına gidilmemesine ilişkin çağrılar yapılmaktadır.

Bilindiği üzere İran’da kadınların stadyumlara girişi yasaktır ve bu yasak en çok tartışılan sosyal meselelerden biri hâlini almıştır. Uluslararası Futbol Federasyonu Birliği’nin (FIFA) İran’ı, kadınların stadyuma girişini serbest bırakması için sıkıştırdığı bu günlerde yaşanan son hadise kuşkusuz İran’ı daha da zora sokacaktır. İran Gençlik ve Spor Bakanlığı millî takım maçlarını kadınların stadyumda izlemesine ilişkin gerekli çalışmaların yapıldığını duyursa da İran Ulusal Ligi’ndeki maçlara kadınların giriş yasağı hâlâ devam etmektedir. Bunun yanı sıra son günlerde gittikçe artan Amerikan ambargoları sebebiyle hâlihazırda zor günler geçiren İran toplumu, bu tür bireysel protestolardan beklenmedik düzeyde etkilenerek tepki gösterebilir. Daha açık bir ifadeyle kamu vicdanını yaralayan münferit bir hadise, farklı gerekçelerle “devlet tarafından mağdur edildiğini veya ötekileştirildiğini” düşünen kesimleri ekonomik bunalımın da etkisiyle sokağa çekebilir veya toplumsal gösterileri tetikleyebilir. Son hadisenin sosyo-psikolojik boyutu ise uzmanlar tarafından ayrıca incelenmeye değerdir. Bu türden hadiselerin toplumsal hafızada iz bıraktığı göz önünde bulundurulduğunda yaşanan son olayın İran’da kadın hareketlerine gözle görülür bir etki yapacağı ortadadır.