Modern İran Araştırmalarının Mimarlarından Dr. İhsan Yarşatır

Modern İran Araştırmalarının Mimarlarından Dr. İhsan Yarşatır
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Dr. İhsan Yarşatır parlak bir kariyer ve inişli çıkışlı bir hayatın ardından 1 Eylül 2018’de 98 yaşında vefat etti. İranoloji araştırmalarının dünya çapındaki tartışmasız en meşhur ve en önde gelen otoritelerinden biri olan Yarşatır gerek kuruluşuna öncülük ettiği araştırma kurumları gerekse de akademik çalışmaları sayesinde İranoloji araştırmalarının son 50 yılında önemli bir paya sahip olmuştur.

3 Nisan 1920’de Hemedan’da Bahai bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Yarşatır, 11 yaşında annesini 12 yaşında ise babasını kaybetmiş ve önce kardeşlerinin akabinde de dayısının yanında bir müddet kaldıktan sonra lise tahsili için Tahran’a gitmiştir. 1941 yılında Tahran Üniversitesi Fars Dili ve Edebiyatı Bölümünü dereceyle tamamlayan Yarşatır, 1948 yılında Ali Asgar Hikmet’in danışmanlığında hazırladığı “9. Yüzyılın İkinci Yarısında Fars Şiiri” başlıklı tezle doktora derecesini kazanmıştır. Yarşatır’ın fikir dünyasına tesir eden tez danışmanı Hikmet, Tahran Üniversitesinin kurucu rektörlüğünü ve İran Millî Kütüphanesinin kuruculuğunu yaptığı gibi Rıza Şah ve Muhammed Rıza Şah dönemlerinde resmî kültür politikalarının oluşumunda rol almıştır. İngiltere’nin verdiği bursla Londra’ya giden Yarşatır, Walter Bronu Henning teşvikiyle antik İran dilleriyle ilgilenmeye başlamıştır. 1952 yılında Londra Üniversitesinde yüksek lisansını tamamlamış akabinde İran’a dönüp bir müddet saha araştırması yaptıktan sonra 1960’da “Gazvin’in Güneyindeki Tati Diyalektleri” başlıklı teziyle Londra Üniversitesinden ikinci doktorasını almıştır. Yarşatır söz konusu tezde, Azerbaycan Türklerinin aslında İranî bir kavim oldukları ve zamanla dillerini unutarak Türkçe konuşmaya başladıkları yönünde günümüzde de bazı kesimlerce savunulan iddiayı yer yer temellendirmeye çalışmıştır.

1942’de bir lisede öğretmen olarak çalışma hayatına başlayan Yarşatır, 1948’de Tahran Üniversitesine girişinden vefatına kadar akademiden ayrılmamıştır. Parlak bir akademik kariyere sahip olan Yarşatır, 1958’de Saltanat Ödülü’ne ve 1959’da Unesco Ödülü’ne layık görülmüştür. Yarşatır akademik çalışmalarının yanı sıra dönemin antik İran kimliği etrafında şekillenen ulus inşası politikaları doğrultusunda İran çapında faaliyet gösterecek bazı kurumlar tesis etmiştir.  Röportaj ve anılarında; Türkiye’de Hasan Ali Yücel’in öncülüğünde yürütülen ve Batı edebiyatından yaklaşık 600 eserin belirli bir program çerçevesinde Türkçeye tercüme edildiği projeye atıfta bulunarak, söz konusu projeyi duyduktan sonra kendisinde İran’da da Türkiye’dekine benzer çalışmalar yürütecek bir kurumu hayata geçirme fikri hasıl olduğunu belirtmektedir. 1954’te faaliyete başlayan Kitap ve Tercüme Yayım Kurumu (Bongah-ı Tercüme ve Neşr-i Kitab) ile 1957’de açılan Kitap Derneği (Encümen-i Kitab) bu meyanda zikredilebilir. Özellikle Kitap ve Tercüme Yayım Kurumu devlet tarafından ciddi destek görmüş ve M. Rıza Şah kurumun çalışmalarını yakından takip etmiştir. Dahası 1969 yılında şahın eşi Farah Diba Pehlevi kurumun başına geçmiş ve çok geçmeden söz konusu kurum Pehlevi Vakfına bağlı kuruluşlardan biri hâline gelmiştir. Hasan Takizade ve İbrahim Hacenuri gibi Pehlevi sarayına yakın isimlerin danışman olarak ve Abdülhüseyin Zerrinkub ile İreç Afşar gibi milliyetçi akademisyenlerin ise muavin olarak görev yaptığı kuruma bir dönem lise ders kitapları hazırlanması proje olarak verilmiştir. İran İslam Devrimi’nden sonra ilk etapta Mevlevi Vakfına bağlanan kurum, akabinde yapılan bazı yapısal değişikliklerle 1981’den sonra Bilim ve Kültür Yayınları (İnteşarat-ı İlmi ve Ferhengi) adıyla varlığını sürdürmüştür. Kitap ve Tercüme Yayım Kurumu; devrimden önce gençlik ve çocuk edebiyatı ile dünya klasiklerine ait 71 cilt eser neşretmiş; 68 ciltlik İranoloji serisi, sekiz ciltlik çağdaş İran EdebiyatıAnsiklopedisi ve Taberi Tarihi’ni yayımlamıştır. 1968’e kadar kurumun toplamda 146 cilt kitap bastığı görülmektedir ki rakam kurumu ülke genelinde en çok kitap basan üçüncü yayınevi hâline getirmiştir. Bu hususlar göz önüne alındığında kurumun ülkenin eğitim ve kültür politikalarına yön veren bir akademiye dönüştüğü söylenebilir.

1957’de Abdülhüseyin Zerrinkub, İreç Afşar, Mustafa Mukerrebi ve İhsan Yarşatır’ın öncülüğünde faaliyete geçen Kitap Derneği de İran kültür hayatında önemli yer edinmiştir. Yarşatır, derneğin yayın organı olan Kitap Rehberi (Rehnüma-yı Kitap) dergisinin 21 yıl boyunca imtiyaz sahibi olmuştur. Ülkede kitap okuma kültürünü yaymayı ve kitapseverlere kitap seçimi konusunda yardımcı olmayı hedefleyen derneğin çalışmaları, kayda değer bir entelektüel kitle tarafından yıllarca takip edilmiştir.

Dr. Yarşatır’ı İranoloji disiplininde dünya çapında bir üne kavuşturan ise onun Amerika’da yaptığı akademik çalışmalar olmuştur. İlk defa 1958-59 yılları arasında New York’taki Columbia Üniversitesinde misafir öğretim üyesi olarak bulunan Yarşatır, 1961’den sonra Amerika’ya yerleşmiş ve adı geçen üniversiteden emekli olmuştur. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Amerika’da profesörlük derecesini alan ilk İranlı olan Yarşatır, 1967’de Columbia Üniversitesi bünyesinde İran tarihi, kültürü, edebiyatı ve dillerine ilişkin akademik çalışmalar yürütmek amacıyla İranoloji Araştırmaları Merkezini kurmuştur. Merkez çok geçmeden hem Columbia Üniversitesinin en aktif araştırma merkezlerinden biri hem de Amerika genelinde en nitelikli İran çalışmaları merkezi hâline gelmiştir. Dünya çapında bir prestije kavuşan merkezde fihrist yazımından modern Fars edebiyatına, sanattan tarihe, antik metinlerin neşrinden felsefeye değin geniş bir yelpazede İran’a ilişkin çalışmalar yapılmıştır. Ancak bu çalışmalar içinde kuşkusuz en önemlisi Yarşatır’ın baş editörlüğünde yaklaşık 40 editör ve 300’den fazla araştırmacının katkısıyla hazırlanan İranica Ansiklopedisi’dir. Esasen Yarşatır ansiklopedi hazırlama konusunda tecrübeli bir isimdir zira devrimden önce İran’da da “İran ve İslam Ansiklopedisi’nin kuruculuğunu yapmıştır ve ansiklopediden yalnıza bir cilt yayımlanabilmişse de günümüzde İran’da çalışmalarına devam eden İslam Dünyası Ansiklopedisi (Danişname-yi Cihan-ı İslam) bu projenin devamı sayılabilir. Kapsamı yalnızca İranoloji araştırmaları olan bir ansiklopedi çıkarmak için 1968’te Yarşatır tarafından çalışmalara başlanmış ve İranica bu amaç doğrultusunda ortaya çıkmıştır. İran’ın devrim yolunda ilerlediği bir süreçte dönemin Başbakanı Emir Abbas Hüveyda’nın çabasıyla ansiklopedi için gerekli bütçe temin edilmiş ancak İran İslam Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra İranica için gerekli maddi destek Amerika’daki bazı kamu kurumları tarafından sağlanmıştır. Devrimin ilk günlerinden itibaren başta Rehine Krizi olmak üzere Amerika ile muhtelif sorunlar yaşayan İran İslam Cumhuriyeti’nin Dr. Yarşatır gibi hem Amerika’ya hem de Pehlevi sarayına yakın bir ismin başında olduğu ansiklopedi projesinin bütçesini kesmesi şaşırtıcı değildir. Alanında uzman birçok akademisyenin katkı sunduğu ansiklopedi, İngilizce yayımlanması ve internet erişimine de açık olması gibi nedenlerle günümüzde dünyanın birçok bölgesinde İran alanında çalışma yürüten araştırmacının başvuru kaynağı niteliğindedir.

Kendisinden geriye İngilizce ve Farsça altı kitap, 100’den fazla makale, 20 kitap eleştirisi ve dokuz editöryal eser bırakan ve birçok eseri de yayıma hazırlayan Yarşatır şüphesiz döneminin en velut akademisyenlerinden biridir. Ancak Yarşatır ile İran İslam Cumhuriyeti siyasi-kültürel elitleri arasında gözle görülür bir mesafe olduğu bir sır değildir. Bu nedenle devrimden sonra İran’a hiç gitmeyen Yarşatır’ın ölümü vesilesiyle Fars Dili Kurumu ve Kültür Bakanlığı gibi kamu kurumları tarafından kendisine ilişkin taziye mesajı yayımlanmadığı gibi ülke basınında kendisi aleyhinde haberler çıkmıştır. Buna karşın ABD Dışişleri Bakanlığı, Farah Diba Pahlevi ve Şehzade Rıza Pehlevi onun vefatından sonra taziye mesajı yayımlamakta gecikmemiş ve Rıza Pehlevi onu İran halkının millî gurur kaynağı olarak tavsif etmiştir.

Yarşatır’ı bazı muasırlardan ayıran husus Pehlevilere yakın siyasi aktörlerle kurduğu yakın ilişkinin yanı sıra bazı bilimsel meselelerdeki tartışmaya açık görüşleridir. Alfabe meselesindeki tavrı bunların başında gelmektedir. Yarşatır’ın Farsçanın Latin alfabesiyle yazılmasına taraftar olduğu bilinmektedir. Esasen bu mesele Pehlevi saltanatının başladığı ilk günlerde, Türkiye’de harf devrimi yapılmadan önce gündeme gelmiş ancak Türkiye’deki alfabe değişikliğinden sonra uzun bir süre gündemden kalkmıştır. Hatta değişiklik esnasında İran’ın Ankara Büyükelçisi Muhammed Furuği, Tahran’a muhtelif gerekçeler öne sürerek alfabe değişikliğine gidilmemesi yönünde telkinlerde bulunmuştur. Yarşatır kendi ifadesiyle “Türklerin yaptığı şekilde” Araplara ait olan bu alfabenin değiştirilmesi gerektiğini savunmuştur. Onu, İran’daki pek çok Fars Dili ve Edebiyatı uzmanından ayıran bir diğer husus ise İranlıların İslamiyet’i kabulünden sonra binlerce Arapça kelimenin Farsçaya girişini Fars dilini zenginleştiren bir hadise olarak görmesidir. Yarşatır’ın Kürtçe, Tacikçe ve Derice gibi İranî dillere ilişkin görüşleri de ayrıca incelemeye değerdir.

 Yukarıda işaret edildiği üzere İran Azerbaycan’ındaki Türklerinin kökenine ilişkin tartışmalarda da Yarşatır ilginç tezler öne sürmüştür. Ona göre Antik İran’da günümüzdeki Azerbaycan olarak isimlendirilen bölgede yaşayan halk, Medce ile akraba bir dili konuşmaktayken Sasaniler döneminde bölgenin dili Farsçaya evirilmiştir. Selçuklular ve Moğollar döneminde bazı Türk kabilelerin de bölgeye yerleşmesinden sonra Azerbaycan halkı tedrici olarak Türkçe konuşmaya başlamıştır. Buna göre Yarşatır, günümüzde İran Azerbaycanı’nda yaşayan ve kendilerini Türk olarak gören milyonlarca insanın aslında Türkçeyi geç bir dönemde öğrenen İranî topluluklar olduğunu savunmaktadır. İran Türklerini oldukça rahatsız eden ve Pehleviler dönemi asimilasyon politikalarını hatırlatan bu görüşün İran’daki akademik çevrelerde büyük oranda terk edildiğini söylemek gerekir.

Son olarak Yarşatır’ın Safeviler Dönemi’ne ilişkin görüşleri de İran İslam Cumhuriyeti millî tarih anlayışına oldukça uzaktır. Yarşatır’ın Safevilere bakışının genel hatları onun şu ifadelerinde görülebilir: “Kültürel gelişim açısından en büyük darbeyi İran toplumunu zorla Şiileştirdikleri için Safaviler döneminde yedik. Bu mezhep, fikir özgürlüğüne bazı kısıtlamalar getirdiği için kültürel olarak çöküşe geçtik.” Safeviler Dönemi’nde İran’ın kültür, sanat ve mimaride en parlak çağını yaşadığını savunanların aksine Yarşatır söz konusu dönemi bir “çöküş” devresi olarak vasıflandırmaktadır. Kaçar Dönemi’nin sonlarında kültürel çöküşün zirveye çıktığını düşünen Yarşatır, bu yönüyle net bir şekilde İran İslam Cumhuriyeti’nin resmî tarih görüşünden ayrışmaktadır.

Bir asra yaklaşan ömrünün büyük bir bölümünü İranoloji araştırmalarına hasreden Yarşatır Farsçayı ana vatanı olarak gördüğünü vurgulamaktaydı. İranica Ansiklopedisi’ni tamamlayamadan hayata gözlerini yuman Yarşatır’ın İranoloji çalışmalarına uluslararası düzeyde sağladığı büyük katkı inkâr edilemez bir gerçektir. Yarşatır öncesi Batı’da İraniyat çalışmaları klasik oryantalist bakış açısıyla ele alınırken onun 50 yılı kapsayan araştırmaları bu disiplinin sağlam bilimsel temellere oturmasını sağlamıştır. Bu sebeple onun çalışmaları, İranolojide sıçramanın önemli amillerinden biridir.