Muhsin Rızai ve Irak Savaşı Tartışmaları

Muhsin Rızai ve Irak Savaşı Tartışmaları
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Eski Devrim Muhafızları Ordusu Genel Komutanı ve Düzenin Yararını Teşhis Konseyi Sekreteri Muhsin Rızai’nin 28 Aralık’ta İran-Irak Savaşında gerçekleşen bir operasyonla ilgili Twitter hesabından yaptığı açıklamalar, İran’da sert tepkilere neden olmuştur. Rızai’nin açıklamalarına tepki gösterenler siyasi muhalifleriyle sınırlı kalmamış ve söz konusu operasyona katılan gaziler ve operasyonda hayatını kaybedenlerin yakınları başta gelmek üzere birçok muhafazakâr da eleştirisini dillendirmiştir. Paylaşımında Rızai, 25 Aralık 1986’da Devrim Muhafızları Ordusu komutasında gerçekleştirilen ve 5000 İran askerinin hayatına mal olan “Kerbela-4” operasyonunun, 8 Ocak-26 Şubat 1986’da yürütülen “Kerbela-5” operasyonu öncesi yapılan bir “şaşırtma operasyonu” olduğunu ileri sürmüştür. Rızai’nin “şaşırtmaca” olarak nitelediği operasyon Irak ordusunca deşifre edilmiş ve başladıktan 24 saat sonra durdurulmuştur. Bu operasyonun hedefi, Irak’ın Basra kentini ele geçirerek Saddam Hüseyin’i teslim almak ve savaş tazminatı ödemeye zorlamaktı.

Eylül 1980’de başlayan ve Ağustos 1988’e kadar devam eden İran-Irak savaşında, resmî açıklamalara göre İran tarafında 190.00 kişi ölmüş 672.000 kişi de yaralanmıştır. Savaşın maddi boyutu da eşit derecede yıkıcı olmuştur. Birleşmiş Milletler, o dönem için İran’ın savaş sebebiyle maddi kaybının 200 milyar dolar olduğunu açıklarken bazı İranlı kaynaklar rakamın 440 milyar dolar civarında olduğunu ileri sürmüştür. Tahran yönetimi, maddi ve manevi ağır sonuçlar doğuran bu savaşın özellikle idaresiyle ilgili ihtilaflı konuların kamuoyu önünde tartışılmasına başlangıçtan beri olumsuz yaklaşmıştır. İran tarafı, söz konusu savaşa “Mukaddes Müdafaa” adını vererek sadece kendi topraklarını savunmaya çalıştığını ileri sürmüş ve bu amaca ulaşıldığını savunmuştur.

Devletin bu konudaki sansür çabalarına rağmen savaşı takip eden yıllarda farklı siyasi cenahlar arasındaki rekabet sonucu zaman zaman gündeme gelen yönetim zafiyetine ilişkin iddialar veya savaş döneminde aktif sorumluluk üstlenmiş bazı siyasi ve askerî yetkililerin bu hususta yaptığı açıklamalar tartışmaları beraberinde getirmiştir. Savaş devam ederken bazı yargı mensuplarının; belirli üst düzey DMO komutanlarını yargılamak istemesi veya BM Güvenlik Konseyinin ateşkesle ilgili 598. kararının kabul edilmesinin ardından savaştaki başarısızlığa yönelik askerî mahkemelerin bir an önce kurularak suçluların idam edilmesine yönelik talepleri dönemin en dikkat çekici konularından olmuştur. Savaşın komutanlarından eski Cumhurbaşkanı Ekber Haşimi Rafsancani, açıklamalarında komutanların yargılanmasının ülke çıkarlarına ters olduğunu düşünerek söz konusu girişimlere mâni olduğunu belirtmesi savaşın idaresine yönelik tartışmaları tekrar gündeme taşımıştır.

Rızai’nin açıklamalarına siyasilerden de tepkiler gelmiştir. Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin başdanışmanlarından Hüsameddin Aşina, Rızai’nin ifadelerini eleştirdiği açıklamasında eski Genel Komutanın artık zor soruları cevaplamaya hazırlanması gerektiğini ifade etmiş ve “biz hata yapanları affedebiliriz ama kendini beğenmişleri hiçbir zaman” diye eklemiştir.

Ordudaki görevinden ayrıldıktan sonra yoluna siyasette devam eden Rızai, aday olduğu üç Cumhurbaşkanlığı seçiminde de başarısız olmuştur. Rızai’nin 2021 seçimlerinden yeniden aday olmak istediği düşünülmektedir. Dolayısıyla Aşina ve Rızai’ye muhalif diğer isimlerden gelen eleştiriler bir boyutuyla kendisinin siyasi pozisyonunu da hedef almaktadır.

Ne var ki Rızai’nin tepki çeken ifadeleri son açıklamalarıyla sınırlı değildir. Daha önce de yaptığı bazı açıklamalarla da eleştirilerin hedefi olmuştur. Örneğin Temmuz 2015’te verdiği bir röportajda “Eğer ABD bize saldırırsa savaşın ilk haftasında en az 1000 ABD askerini esir alırız. Bu durumda her bir askerin özgür bırakılması için ABD birkaç milyar ödemek zorunda kalacaktır ve böylelikle İran’ın ekonomik sorunları da çözülecektir” ifadelerini kullanmıştı. Dolayısıyla daha önce de kamuoyunun tepkisini çeken Rızai, son açıklamalarıyla yürütmekte olduğu Düzenin Yararını Teşhis Konseyi Sekreterlik görevine ilişkin yeterliliğini de tartışmaya açmıştır.