Pençe Harekâtlarının PKK ve Uzantılarının Stratejik Pozisyonlarına Etkisi

Pençe Harekâtlarının PKK ve Uzantılarının Stratejik Pozisyonlarına Etkisi
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 2019 Irak’ın kuzeyinde bulunan terör örgütü PKK hedeflere yönelik olarak başlattığı Pençe Harekât dizisi, Haziran 2020’de başlatılan Pençe Kartal ve Pençe Kaplan harekâtları ile derinleştirilerek sürdürülmektedir. Özellikle, Türkiye içerisinde, 2015-2016 sürecindeki Hendek Operasyonları ve akabinde gerçekleştirilen operasyonlarla eylemsel ve örgütsel varlık düzeyinde yok olma aşamasına gelen PKK için Irak’ın kuzeyindeki varlığı hayati bir nitelik almıştır. Türkiye’nin bu bölgeye yönelik olarak sürdürdüğü Pençe Harekâtları bu bağlamda PKK’yı ve PKK’nın Suriye ve İran’daki uzantılarının önemli stratejik dönüşümlere zorlamıştır. Söz konusu stratejik dönüşüm süreçleri Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki PKK hedeflerine yönelik gerçekleştirdiği harekâtın bölgesel etkilerini de açıkça ortaya koymaktadır.

Pençe Harekâtları ve PKK: Stratejik Çaresizlik

Pençe harekâtlarının PKK ve uzantılarının stratejik pozisyonlarına etkileri çerçevesinde PKK’nın içinde bulunduğu konum en çarpıcı tabloyu karşımıza çıkarmaktadır. 2016 yılından itibaren Türkiye içinde kararlı biçimde gerçekleştirilen operasyonlar ile hareketsiz duruma gelen PKK, Irak’ın kuzeyindeki varlığını, elinde kalan yegâne stratejik alan olarak belirlemiştir. Sözde “Medya Savunma Alanları” adını verdiği bu bölgede PKK, Türkiye içinde aldığı önemli darbelerin etkisiyle bu alandaki yapılanmasını ve varlığını savunmaya hayati ve varoluşsal bir değer atfetmiştir. 2019 yılında Türkiye’nin bu bölgeye yönelik olarak başlattığı Pençe harekâtları PKK’nın varoluşsal değer atfettiği bu alana yönelik en somut ve en büyük “tehdit” olarak algılanmıştır.

Pençe harekâtlarının başlangıcı ile birlikte PKK’da kendisini gösteren ilk stratejik dönüşüm, örgütün korumacı ve savunmacı bir pozisyona doğru sürüklenmesidir. 2016 yılına kadar özellikle Türkiye içerisinde sözde “devrimci halk savaşı” söylemi ile terör eylemleri gerçekleştiren, şehirlerde hendek ve öz yönetim girişimlerinde bulunan PKK 2019 yılına gelindiğinde tamamen “var olanı koruma” stratejisine yönelmiştir. Bununla birlikte örgütün yönetici kadrosunda yer alan isimlerin çeşitli operasyonlarla etkisiz hale getirilmeleri de örgütün “varoluşsal tehdit” algısının derinleşmesine neden olmuştur.

Bu durum örgütün ana stratejisinin, terör eylemleri yoluyla etkinlik kazanmaktan, varlığını koruma ve sürdürmeye evrilmesine yol açmıştır. Bu doğrultuda örgütün söylemleri de, “öz-yönetim, devrim, demokratik konfederalizm” gibi geleceğe yönelik hedef ve vaatlerden, “intikam” ve “direniş” söylemlerine dönüşmüştür. Bu durum terör örgütünde iki farklı stratejik sonucu ortaya çıkarmıştır. Bunlardan ilki, terör örgütünün uzunca bir zamandır kadrolarında yaşadığı çözülme, teslim olan ve örgütten ayrılan terörist sayısındaki artış ile örgüte katılımlarda yaşanan düşüştür. Diğer yandan örgütün kırsal alan karolarında yaşanan bu çözülme PKK’yı şehir yapılanmalarına yönelmeye mecbur bırakmaktadır. Sözde KCK/PKK yürütme konseyi üyesi Murat Karayılan bu duruma ilişkin olarak yaptığı açıklamalarda PKK’ya kırsal alan ve dağ kadrosu katılımlarının düştüğünü, örgütün şehir yapılanmaları olan YPS, Ateşin Çocukları İnsiyatifi ve Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) gibi yapıların bir talimat beklemeksizin eyleme geçmesi gerektiğini söylemiştir. Bu durum PKK’nın içinde bulunduğu stratejik çaresizliğin en önemli göstergelerinden bir tanesidir.

Diğer yandan, Türkiye’nin, milli savunma sanayisinde katettiği gelişmeye paralel olarak terörle mücadele harekâtlarında etkin bir araç olarak öne çıkan İHA-SİHA’lar da PKK’yı stratejik açıdan çaresizliğe sürükleyen bir diğer önemli unsurdur. İHA-SİHA’lar operatif düzeyde terör örgütünü hareketsiz bırakmakta, gerçekleştirilen nokta operasyonları ise örgütün üst düzey militanlarını etkisiz hale getirerek örgütsel yapıda bir kaotik ortamın doğmasını sağlamaktadır. Sözde PKK/KCK yürütme konseyi üyelerinden Mustafa Karasu bu konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamalarda İHA-SİHA’ların PKK için çok büyük bir zafiyet yarattığını ve PKK’nın, TSK’nın bu üstünlüğünü ve avantajını dengeleme arayışında olduğunu ifade etmiştir.

Son olarak, propaganda ve anlatı düzeyinde ise PKK, Pençe harekâtlarını “Türkiye’nin yayılmacılığı” söylemi, harekâtların Irak’ın tamamına ve Arap toplumuna yönelik bir tehdit olduğu iddiası ve IKBY-KDP’ye yönelik “ihanet” söylemine dayanan üç ayaklı bir çerçeve geliştirmektedir. PKK, Pençe harekâtlarını bir “işgal” hareketi gibi sunmaya çalışmakta ve bu yolla Irak kamuoyunu kendi lehine manipüle etmeye çalışmaktadır. Diğer yandan, Türkiye’nin PKK ile mücadelesini destekleyen IKBY-KDP’ye yönelik olarak ise “ihanet” suçlaması ortaya koyan PKK aldığı darbelerde KDP’nin büyük bir payı olduğunu da iddia etmektedir.

Pençe Harekâtları ve PYD/YPG: Stratejik Arayış

Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki PKK hedeflerine yönelik Pençe harekâtları dizisi, hali hazırda Suriye’nin kuzeyinde Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtları ile ağır darbeler almış olan PYD/YPG açısından da ciddi bir tehlike durumu olarak algılanmıştır. Mevut süreçte, Türkiye’nin kontrol sağladığı bölgelere yönelik sızma, sabotaj ve bombalı eylemler gerçekleştirme ve alan kontrolü sağladığı alanları savunma stratejisini ortaya koyan PYD/YPG terör örgütü, Pençe harekâtları ile birlikte bir stratejik arayış içine girmiştir. Bu stratejik arayış ana motivasyonu PYD/YPG’nin PKK’dan bağımsız bir politika izleme amacıdır.

Pençe Kartal harekâtı öncesinde, ENKS ile görüşmelerinde ilk mutabakatın gerçekleştiğini açıklayan PYD/YPG bu mutabakatın gelişmesi için yoğun bir çaba harcamaktadır. PKK, KDP’yi “ihanet” ile itham ederken PYD/YPG, KDP destekli ENKS ile işbirliği arayışına yönelmekte ve bunu bir “ulusal birlik” zeminine dönüştürmek istemektedir. Dışişleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “PKK ile birlikte hareket eden herkes hedefimizdir” açıklaması sonrasında ise PYD/YPG tam bir stratejik çıkmaza sürüklenmiştir. PYD/YPG, PKK’nın KDP’ye yönelik tutumuna rağmen bu yapı ile görüşmelerini sürdürürken diğer yandan Türkiye’nin ENKS’ye yönelik söz konusu uyarısı PYD/YPG’yi ciddi bir kaygı ve belirsizliğe sürüklemektedir.

PKK’dan bağımsız bir strateji izleme hedefine sahip olan PYD/YPG bu konuda ciddi bir çıkmaz yaşamaktadır. Kuruluşu, ideolojisi, liderlik tanımı ve militan kadrosu itibariyle tamamen PKK’nın Suriye kolu olarak varlık gösteren/göstermeye devam eden PYD/YPG bu çıkmazı, Suriye denkleminde ana etkin güçler olan ülkeler ile çözme arayışındadır. Pençe harekâtlarının ardından, Suriye’de bulunan Rus kuvvetlerinin komutanı, ABD CENTCOM komutanı McKenzie ve Suriye rejimi yetkilileri ile görüşmeler gerçekleştiren PYD/YPG yöneticilerinin bu tutumları, terör örgütünün içinde bulunduğu stratejik arayışı açık biçimde ortaya koymaktadır. PYD/YPG, söz konusu aktörlerin her biri ile kendi varlığını korumaya yönelik bir talep ve beklenti içinde bulunmaktadır.

PJAK: Yıkım ve Stratejik Fırsat

Pençe harekâtlarının stratejik bir dönüşüme yönelttiği bir diğer terör örgütü ise PKK’nın İran uzantısı olan PJAK’tır. Pençe Kartal harekâtı öncesinde 6. Kongresini gerçekleştirdiğini duyuran PJAK bu kongre sonucunda İran’da daha etkin bir faaliyet dönemine gireceğini açıklamıştır. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun İran’ın Maku bölgesindeki PKK varlığına ilişkin açıklamaları ve Pençe Kartal ve Pençe Kaplan harekâtlarının yarattığı atmosfer ile İran’ın, daha çok Irak’ın kuzeyinde konuşlu İKDP hedeflerine yönelik topçu atışları PJAK açısından stratejik dengenin sarsılmaya başladığına dair bir algı yaratmıştır.

2011 yılının ardından İran ile bir stratejik denge durumunda bulunan PJAK, İran’ın, Irak’ın kuzeyine yönelik topçu atışları sonucunda bu denge durumunun kırılganlık evresine girdiğini algılamıştır. Türkiye’nin İran’dan, PKK’ya yönelik net ve etkin bir tutum sergilemesi gerektiği yönündeki beklentisi İran’ı PJAK’a karşı stratejik denge durumundan saldırı durumuna geçmeye zorlamaktadır. Türkiye, Pençe harekâtları ile birlikte bölgede PKK’nın tüm uzantılarının etkisizleştirilmesine ilişkin bir fırsat yaratmış, fakat bu süreçte PKK, olası bir İran-Türkiye işbirliğine karşı PJAK aracılığıyla İran’a şantaj yoluna yönelmiştir. Nitekim PJAK eş başkanlarından Siyamend Muini bu konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada “İran doğrudan bizi hedef alır veya Türkiye ile birlikte hareket ederse bu takdirde savaşın İran’ın şehirlerine yayılacağına inanıyorum” ifadeleri açıkça İran’ı tehdit etmiştir. PKK bu yolla bölgede Türkiye’ye karşı destek alabileceği ve koruma sağlayabileceği tek aktör olan ve geçmişte Türkiye’ye karşı kendisiyle ittifaklar gerçekleştiren İran’ı, bu süreçte kendisini desteklemeye mecbur bırakmak istemektedir.

Muini’nin İran’da şehir gerillası yöntemi uygulamaya yönelik tehdidi esasen PJAK açısından bir fırsat bağlamını da göstermektedir. Irak’ın kuzeyinde büyük darbeler alan, Suriye’de ise kendisinden bağımsızlaşma eğilimine sahip olan PYD/YPG ile karşı karşıya olan PKK’nın önündeki tek alternatif olarak PJAK belirmektedir. İran’ın, PKK ve PJAK’a yönelik etkin bir mücadele tutumu benimsememesi halinde PKK’nın, PJAK aracılığıyla İran’da etkinliğini artırma girişimlerinde bulunması olasıdır. Bununla birlikte, ABD ve İran arasındaki gerilim, İsrail’in İran’a yönelik yeni asimetrik savaş stratejisi de PJAK için stratejik fırsatlar olarak öne çıkmaktadır. Bu bağlamda, PJAK’ın, 6. Kongresinde belirlediği İran’da daha etkin bir faaliyet süreci başlatma hedefinin söz konusu koşullar ile pratiğe geçirilmesi mümkün olabilecektir. Bu noktada İran’ın PKK ve PJAK’a yönelik tutumu bu sürecin belirleyicisi olacaktır.


Bu makale ilk olarak 13.7.2020 tarihinde Anadolu Ajansında yayımlanmıştır.

https://www.aa.com.tr/tr/analiz/pence-harekatlarinin-pkk-ve-uzantilarinin-stratejik-pozisyonlarina-etkisi/1908685