Rusya Açısından İran-ABD Gerginliği

Rusya Açısından İran-ABD Gerginliği
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran 8 Mayıs’ta, Avrupa devletlerinin nükleer anlaşmadan doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumunda 60 gün içinde anlaşmanın bazı maddelerini askıya alacağını ve tekrar uranyum zenginleştirmeye başlayacağını duyurmuştu. Ardından Pentagon, İran’ın Körfez bölgesindeki Amerikan üslerine saldırı hazırlığı yaptığı istihbaratı üzerine İran’ı bundan caydırmak için harekete geçerek bölgeye ciddi bir askerî yığınak yaptı. Bu gelişmeler yaşanırken dronlarla BAE’nin kıta sahanlığındaki 4 petrol tankerine ve Suudi Arabistan’ın petrol boru hattına yönelik saldırı düzenlenmesi bölgedeki atmosferi iyice sertleştirdi. Sonrasında ABD’nin Körfez’e 120 bin asker göndermeye hazırlandığına dair çıkan haberler de gerginliği daha da arttırdı. Trump bu haberleri yalanlayıp İran’la silahlı çatışmaya girme niyetinde olmadığını ve bunun ekonomik bir savaş olacağını dile getirirken İran Devrim Rehberi Hamenei’nin İran halkının direnmekten vazgeçmeyeceğini ancak savaşmak da istemediğini söylemesi havayı bir nebze de olsa yumuşattı. Ancak bölgedeki gerginlik hâlâ devam etmektedir.

İran-ABD gerginliği ve Körfez’de artan güvenlik sorunu İran’ın kuzey komşusu Rusya tarafından yakından takip edilmektedir. Konu üst düzey devlet yetkilileri tarafından yakından takip edildiği gibi akademik çevrelerde de konuya ilişkin görüşler dile getirilerek olası bir çatışmada Rusya’nın pozisyonunun ne olacağına dair değerlendirmeler yapılmaktadır.

İran’ın 8 Mayıs’taki açıklamalarının Körfez’de gerginliğe yol açtığını düşünen Putin, İran’ın nükleer anlaşmadan çıkması durumunda herkesin ilk ayrılan tarafın ABD olduğunu unutup tüm suçu İran’ın üzerine yıkacağını savunarak şu değerlendirmeyi yaptı:

İranlılara birçok kez söyledim, açık olmak gerekirse nükleer anlaşmadan çekilmenin mantıklı bir yanını göremiyorum… Rusya herkesi kurtaramaz. Biz kendi rolümüzü oynadık ve bundan sonra da yapıcı bir rol oynamaya hazırız. Ama bu durumun düzelmesi sadece bize değil ve başta ABD, Avrupa ve İran olmak üzere diğer tüm taraflara da bağlıdır.

Böylece Putin, İran’ın nükleer anlaşmayla ilgili kararını onaylamadığını ve ciddi bir sorunla karşı karşıya kalması kendilerinin İran’a kayıtsız şartsız destek olmayacağını belirtmiş oldu.

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile Soçi’de bir araya gelen Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da konuya ilişkin “İran ve nükleer anlaşmayla ilgili yaşanan sorunlara siyasi bir çözümün bulunacağını umuyoruz. Durumun askerî bir senaryoya evirilmemesi için çabalayacağız. Amerikalıların da siyasi çözümden yana olduğunu düşünüyorum.” açıklamasını yaptı ve “ABD’nin 120 bin Amerikan askerini Ortadoğu’ya göndereceğine dair söylentilerin temelsiz olduğunu umuyorum. Çünkü bölge çeşitli çatışmalardan dolayı zaten çok gergin.” ifadelerini kullandı.

Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Raybkov da “Önemli olan ortamı kızıştırmamaktır. ABD ve Körfez’deki müttefikleri İran’ın sinirlerine yenik düşmesini beklemektedir.” değerlendirmesini yaparak İran’ın son kararının nükleer anlaşmayla ters düşmediğini fakat birikmiş sorunların ele alınması için ortak bir komisyon toplanmasına ihtiyaç duyulduğunu ekledi.

Rusya’dan konuya ilişkin gelen üst düzey değerlendirmeler bunlarla sınırlı kalmadı. Nitekim Rus Dış İstihbarat Servisi Başkanı Sergey Narışkin şu dikkat çekici açıklamayı yaptı: “İran etrafında yaşananlar endişe verici bir boyuta doğru evirilmektedir. ABD tarafından tırmandırılan bu süreçte önemli olan şey siyasi liderlerin fevri kararlar yerine mantıklı kararlar verebilmesidir. Aksi takdirde alınacak kararlar çok tehlikeli sonuçlara sebep olabilir.” Benzer bir tutum Rusya Meclisi (Duma) Savunma Komitesi Başkan Vekili Yuri Şvıkin’in şu ifadelerinde de görüldü: “Her zaman ABD’nin bir bölgedeki asker sayısını artırması gerginliğin tırmanmasına yol açmıştır. Ortadoğu’da da Amerikan askerlerinin sayısının artırılması aynı duruma sebep olacaktır.”. 

Rusya Federal Konseyi İletişim Politikalar Başkanı (Senatör) Aleksey Puşkov Twitter hesabında şu mesajı paylaştı:

2003’te ABD Başkan Yardımcısı Cheney ‘Irak’ı alma zamanı geldi’ şeklinde açıklamalar yapıyordu. Ancak ‘alamadılar’. Sonra da ne yapacaklarını bilemediler. Şimdi Cheney’in rolünü İran’a yönelik saldırı çağrısı yapan Bolton oynamaktadır. Pentagon Ortadoğu’ya 120 bin asker göndermeye hazır, zamanında Irak’a da aynısını yapmıştı. Savaşa hazırlanıyor. 
Rusya’nın Viyana’daki Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Daimî Temsilcisi Mihail Ulyanov’un da konuya ilişkin şu yorumu dikkat çekti:

İran nükleer anlaşmadan kaynaklı yükümlülüklerini yerine getirmekte ve bu sayede anlaşma varlığını korumaktadır … İran’ın 300 kilo zenginleştirilmiş uranyum ve 150 kilo ağırlaştırılmış suya sahip olma hakkı vardır. Şimdilik İran hem uranyum hem de ağırlaştırılmış su konusunda kritik seviyeye ulaşmamıştır. Şu an İran herhangi bir şekilde nükleer anlaşmadan sapmış değildir. 
İran-ABD gerginliğinin savaşa dönüşme ihtimalinin olduğunu daha açık bir dille ifade eden Rus akademisyenler arasında ise farklı görüşler söz konusudur. ABD’nin İran’a askerî bir müdahalede bulunması ihtimaliyle ilgili açıklama yapan Rusya Dışişleri Bakanlığına bağlı Devlet Üniversitesi (MGİMO) Askerî-Siyasi Araştırmalar Merkezi Kıdemli Uzman Mihail Aleksandrov ABD kanadından son dönemlerde gelen açıklamalara ilişkin “Trump blöf yapıyor.” ifadesini kullandı. “İran’ın nükleer anlaşmadan çıkması ABD’nin İran’a yönelik baskı aracını ortadan kaldıracak ve ABD’nin seçeneklerini askerî müdahalede bulunmak veya görüşmelere tekrar başlamak şeklinde sınırlandıracaktır. Ancak bu görüşmeler eski anlaşma temelinde olacaktır. ABD bir çıkmaz içine gireceği için gerginliği artırmak isteyecektir. Bu gerginlik belli bir aşamadan sonra askerî çatışmaya dönüşme riski taşımaktadır. Ancak İran’la yapılacak bir savaş tarafları nükleer anlaşmanın hedefinden uzaklaştıracaktır.” diyerek Rusya’nın pozisyonuna da değinen Aleksandrov Rusya’nın takınması gereken tutumu şu şekilde yorumladı: “Rusya’nın İran’a askerî-teknik ve siyasi olarak mutlaka destek vermesi gerekmektedir. Böylelikle Rusya, ABD imparatorluğunun çöküşünü desteklemiş olur. ABD’nin İran’a açacağı savaş kendi sonunu getirir. Putin, İran’ı desteklemeyeceğini açıklayarak ABD’nin İran’a müdahale edip hata yapmasını sağlamak istemiştir.”. 

Olası bir savaşta tarafların sahip olduğu askerî potansiyeli değerlendiren askerî Uzman Vladislav Şurıgin şu tespitleri yaptı:

ABD uçak ve helikopter sayısı bakımından sekiz kat, tank bakımından dört kat daha üstündür. Hassas güdümlü yüksek teknolojiye sahip füzeler bakımından ise 20 kat daha üstündür. Savaşın çıkması durumunda İran kendi hava sahası üzerindeki kontrolü tamamen kaybedecektir. Bu durumda ABD, kayıplardan kaçınmaya ve İran karşısında kara operasyonu yapmadan zafer kazanmaya çalışacaktır. Ancak İran da sahip olduğu balistik füzeler ve Hürmüz Boğazı’na mayın döşeyerek ABD ve müttefiklerine kayda değer bir zarar verebilir. Bu durumda Rusya, elinden geldiği kadar kendi güney sınırlarında savaşın çıkmasını önlemeye çalışacaktır. Bununla birlikte kendisinin herhangi bir şekilde savaşa dâhil edilmesine izin vermeyecektir. Putin’in açıklaması da buna işarettir. Ancak bu, olası bir savaş durumunda Rusya’nın bir kenarda duracağı anlamına da gelmemelidir. Rusya ile Çin’in İran’a yardım etmesi Amerikalıların korkulu rüyası olacaktır. Arkasına Rusya’nın desteğini alan bir İran’la savaşta ABD kesin olarak kaybedecektir.

BAE kıyılarında petrol tankerlerine yapılan saldırıların arkasında ABD’ye tepki gösteren İran gizli servisi olabileceği kadar İran-ABD çatışmasının çıkmasını isteyen İran karşıtı Arap ülkelerinin veya İsrail’in de olabileceğini belirten Ortadoğu uzmanı Muhail Magid, İran-ABD çatışmasının büyük yıkımlara yol açacağını belirtti. Bunun yanı sıra “ABD, İran’a göre çok güçlüdür. Ancak İran yarım milyon kişilik bir orduya, bölgede yüz binlerce vekil güce ve Irak, Suriye ve Lübnan’da ciddi askerî-siyasi bir etkiye sahiptir. Dolayısıyla olası bir çatışmada İran, ABD’ye veya müttefiklerine bir ciddi zarar verebilir.” değerlendirmesinde bulundu. Magid’in Rusya’nın olası bir İran-ABD çatışmasında takınması gereken tutum konusunda ise görüşleri şu şekildedir:

Rusya, ABD’yi suçlamakla yetinecek ancak herhangi bir müdahalede bulunmayacaktır. Ayrıca tüm bu gelişmeler aslında Rusya’nın faydasınadır. Birincisi, petrol fiyatlarındaki artış Rusya’ya onlarca milyar dolar gelir sağlayacaktır. İkincisi, Rusya şimdiden Suudi Arabistan’la beraber petrol piyasalarından dışlanan İran’ın payını paylaşmaktadır. Üçüncüsü, mevcut ortam Avrupa’nın Rusya’ya olan bağımlılığını artırmaktadır. Nükleer anlaşma işlediği sürece Avrupa İran’dan petrol alımı yaparak enerji ithalatını çeşitlendirebiliyordu. Bu ortamda ise Avrupa bundan mahrumdur.

Rusya Bilimler Akademisi Yakın Doğu ve Ortadoğu Enstitüsü kıdemli uzmanı İrina Fyodorova ise ABD’nin ortamı iyice germesine ve İran’ın da buna karşılık vermesine rağmen durumun silahlı çatışmaya kadar gitmeyeceğini, Trump’ın İran’a askerî baskı yapmasının yanında bir de görüşme teklif etmesinin bunun işareti olduğunu belirtti. Ayrıca Fyodorova’ya göre İran, ABD’nin askerî baskılarına cevap vermemesinin geri adım olarak yorumlanacağını bilse bile gerginliğin silahlı çatışmaya dönüşmesinden kaçınacağını dile getirdi.

Sonuç olarak Rus yetkililer ortaya çıkan İran-ABD gerginliğinin nükleer anlaşmayla doğrudan ilişkili olduğunu düşünmektedir. İran-ABD krizi konusunda Rus dış politikasıyla ilgili doğrudan karar verme yetkisine sahip Putin ve Lavrov gibi isimler ABD konusunda daha temkinli açıklamalarda bulunurken diğer kademedeki yetkililer gerginliğin sorumlusu olarak ABD’yi işaret etmektedir. Diğer yandan resmi yetkililer olası bir ABD-İran savaşı konusunda daha ihtiyatlı söylemlerde bulunurken Rusya’daki akademi dünyası açık şekilde savaş senaryolarından söz etmektedir. Ancak akademisyenler arasında da gelişmelerle ilgili görüş ayrılığı olduğu görülmektedir. Bazıları olası savaşta İran’ın galip geleceğini bazıları ABD’nin üstün geleceğini dillendirirken bazıları ise İran’ın olası zaferinin Rusya’nın desteğine bağlı olduğunu ileri sürmektedir. Bazı akademisyenler ise hem ABD hem de İran’ın savaştan kaçınacağını ifade etmektedir. Ancak Rusya’nın zirvesindeki kilit isimlerin de belirttiği gibi Moskova, İran-ABD savaşından yana olmadığı gibi olası bir çatışmada da mutlak bir şekilde İran’a destek vermeyecektir