Sadr’ın Suudi Arabistan Ziyareti ve Hedefleri

Sadr’ın Suudi Arabistan Ziyareti ve Hedefleri
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Irak’ın önemli siyasi ve dini gruplarından Sadr Hareketi’nin lideri Mukteda El Sadr, Riyad’dan aldığı resmi davete icabet ederek 30 Temmuz Pazar günü Suudi Arabistan’ı ziyaret etti ve Cidde kentinde Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman ile bir araya geldi. Iraklı lider Suudi Arabistan’a bir önceki ziyaretini 11 yıl önce gerçekleştirmiş ve hac için gittiği Mekke’de dönemin Suudi Arabistan Kralı Abdullah Bin Abdülaziz ile 11 Ocak 2006’da Mina’daki sarayında görüşmüştü.

Mukteda El Sadr’ın Suudi Arabistan ziyareti, zamanlaması açısından dikkatleri üzerine çekti. Ziyaret; Riyad ve Tahran arasında diplomatik ilişkilerin kesik olduğu, Körfez’de Katar krizinin yaşandığı ve Katar’ın Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn tarafından İran ile yakın ilişkiler kurmakla suçlandığı, Suudi Arabistan Kralı Selman’ın oğlu Prens Muhammed Bin Selman lehine tahttan çekileceğinin konuşulduğu bir döneme denk geldi.

Suudi Arabistan–Irak ilişkileri, Riyad öncülüğündeki koalisyonun Yemen’e müdahalesinde yaşanan tıkanıklık, İran destekli Husilerin Suudi Arabistan’ın sınır bölgelerine saldırılarını yoğunlaştırması ve bölgede Sünni-Şii çatışmasını önlemeye yönelik çabalar da Iraklı Şii liderin Suudi Arabistan ziyaretiyle ilişkilendirilebilir.

Arabulucu mu?

Suudi Arabistan’da Şii din adamı Nimr El Nimr’in idam edilmesinin ardından Tahran’daki Suudi Arabistan Büyükelçiliği’ne düzenlenen baskın üzerine Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil El Cubeyr 4 Ocak 2016’da İran’la diplomatik ilişkilerini kestiklerini ve Suudi Arabistan'daki tüm İranlı diplomatların 48 saat içinde ülkeyi terk etmeleri gerektiğini belirtmişti. O günden sonra da Tahran ve Riyad’dan zaman zaman birbirlerine yönelik suçlamalar geldi. Bir süredir Suudi Arabistan’ı fiilen yöneten Veliaht Prens Muhammed Bin Selman, mayıs ayında Suudi Arabistan’ın resmi El İhbariyye kanalına verdiği röportajda, benimsediği ideoloji nedeniyle İran’la anlaşmanın imkansız olduğunu söylemiş ve savaşı İran içine taşıma tehdidinde bulunmuştu.

Riyad ve Tahran arasında diplomatik ilişkilerin bir süredir kesik olmasına ve Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın savaşı İran içine taşıma tehdidine rağmen Suudi Arabistan içi dengeler ve bölgesel koşullar Riyad’ı Tahran’la arasındaki gerginliği düşürmeye zorluyor. Katar’la yaşanan kriz henüz çözülmemişken ve Suudi Arabistan tahtın Kral Selman’dan oğlu Veliaht Prens Muhammed’e geçişine hazırlanırken İran’la arasındaki gerginliğin tırmanması Riyad’ı zor durumda bırakabilir.

Suudi Arabistan ve İran arasında diplomatik ilişkilerin yeniden tesisi yönünde henüz atılmış bir adım olmasa da İranlı hacıların bir yıl aradan sonra bu yıl kutsal topraklara dönecek olması ve Tahran’ın hac organizasyonuyla ilgili şartlarının Riyad tarafından kabul edilmesi yumuşama belirtileri olarak görülebilir. İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Mescid-i Aksa’daki gelişmeleri görüşmek üzere dışişleri bakanları düzeyinde 1 Ağustos Salı günü İstanbul’da düzenlediği toplantıya katılan Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil El Cubeyr ve İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in verdiği samimi ve sıcak görüntüler de bu görüşü destekler niteliktedir.

Mukteda El Sadr’ın Suudi Arabistan ziyareti dolayısıyla Iraklı Şii liderin Tahran ve Riyad arasında arabuluculuk rolüne soyunduğu öne sürüldü. El Sadr, 15 Mayıs’ta yayımladığı bildiride, Suudi Arabistan ve İran’ı sükunete ve gerginliği tırmandırmamaya davet etmiş, iki ülkenin tüm bölgeye güvenlik ve istikrar getirecek yapıcı bir diyalog gerçekleştirmesini istemişti. Bununla birlikte Suudi Arabistan – İran ilişkilerinin Mukteda El Sadr’ın boyunu aşacak büyüklükte olduğu ve her iki ülkenin de Iraklı Şii lidere arabuluculuk gibi önemli bir misyon yüklemeyecekleri göz önüne alınırsa ziyaretin daha çok Riyad’ın Irak açılımıyla ilgili olduğu söylenebilir.

Irak açılımı

Suudi Arabistan’ın Irak’a açılma ve Riyad ile Bağdat arasındaki ilişkileri geliştirme girişimi yeni değil. Riyad, Irak’ın Kuveyt’i işgalini protesto ederek kapattığı Bağdat’taki büyükelçiliğini 25 yıl sonra 2015’te yeniden açmış ve Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil El Cubeyr Irak’ın başkentini ziyaret etmişti. Suudi Arabistan’ın Bağdat Büyükelçisi olarak atanan Samir El Sebhan, İran nüfuzunu eleştiren açıklamaları nedeniyle Irak’ta rahatsızlık yaratınca Bağdat, Riyad’dan iç işlerine müdahale etmekle suçladığı El Sebhan’ı geri çekmesini istedi. Bağdat’ın ısrarlı talebi üzerine Suudi Arabistan, Ekim 2016’da El Sebhan’ı Dışişleri Bakanlığı bünyesinde çalışmak üzere Körfez işlerinden sorumlu devlet bakanı olarak atadı. Böylece hem Bağdat’ın talebini yerine getirmiş hem de büyükelçisini onurlandırmış ve Irak’la ilgili çalışmalarını sürdürmesine imkân tanımış oldu. Samir El Sebhan’ın ardından Suudi Arabistan Bağdat Büyükelçiliği’ne henüz yeni bir büyükelçi görevlendirmesi yapmadı. Almanya’da askeri ataşe olarak görev yapan Abdülaziz El Şemmeri, Bağdat Büyükelçiliği’ne maslahatgüzar olarak atandı. El Sadr, Suudi Arabistan ziyareti sonrası yaptığı açıklamada, iki ülke ilişkilerini üst düzeye çıkarmak için Riyad’ın en kısa sürede Bağdat’a yeni bir elçi ataması ve Necef’te konsolosluk açması konusunda görüş birliğine varıldığını belirtti.

Mukteda El Sadr’ın ziyaretinden önce 19 Haziran’da Irak Başbakanı Haydar El Ibadi Riyad’ın konuğuydu. Ardından Suudi Arabistan medyası tarafından daha önce “Kasım Süleymani’nin şımarık çocuğu” olarak nitelendirilen Irak İçişleri Bakanı Kasım El Araci 17 Temmuz’da resmi davetli olarak Riyad’ı ziyaret etti. Geçtiğimiz günlerde İslam Yüksek Konseyi’nden ayrılarak Ulusal Hikmet Akımı’nı kuran Ammar El Hekim ve Irak politikasının önde gelen isimlerinden Iyad Allavi’nin de önümüzdeki günlerde Suudi Arabistan’ı ziyaret edecekleri belirtiliyor.

Suudi Arabistan’ın Irak açılımının hedeflerinin başında Şii Arapları İran’dan uzaklaştırmak ve böylece İran’ın Irak üzerindeki nüfuzunu azaltarak kendi nüfuzunu artırmak geliyor. Gelecek yıl yapılacak seçimler öncesi Irak politikasında hareketlilik yaşanırken, Iraklı liderlerin bugünlerde Suudi Arabistan’a arka arkaya yaptıkları ve yapacakları ziyaretler Riyad’ın kendine yakın Sünnilerden ve bazı Şii gruplardan yeni bir blok oluşturma çabası olarak nitelendirilebilir. Riyad’ın bir diğer hedefi de Irak’ta DEAŞ ile mücadele sırasında yıkılan bölgelerin yeniden inşasında etkin rol üstlenmektir. Başta Musul olmak üzere söz konusu bölgelerde yapacağı yatırımların ve yardımların Suudi Arabistan’ın Irak’taki nüfuzunu güçlendireceği düşünülmektedir.

Irak’la ilişkilerini geliştirme arzusundaki Suudi Arabistan’ın bir diğer amacı da Körfez’de Katar’la yaşanan krizde Bağdat’ı kendi tarafına çekmek ve bunun mümkün olmaması halinde ise en azından Irak’ın tarafsız kalmasını garanti etmektir. Irak Başbakanı Haydar El Ibadi’nin hazirandaki ziyareti sırasında Irak’tan Katar’la diplomatik ilişkilerini kesen ülkelerin yanında yer almasının istendiği fakat Bağdat’ın tarafsız kalmayı tercih ettiği belirtilmektedir.

Suudi Arabistan’ın daha önce de denediği Iraklı Arap Şiileri İran’dan uzaklaştırıp kendi yanına çekme girişiminin başarılı olma ihtimali yine şüpheli. Riyad’ın Irak açılımı İran’ı rahatsız edecek olsa da Suudi Arabistan’ın Iraklı gruplara kesenin ağzını açacak olması Irak’taki İran nüfuzunu kırmak için yeterli olmayacaktır. Suudi Arabistan’ın Iraklı Şii liderlerle başlattığı diyaloğun ve Irak’ta yeni bir siyasi blok oluşturma girişiminin ne ölçüde başarılı olduğunu 2018’de yapılacak seçimler gösterecek.


Bu makalede dile getirilen görüşler yazarların kendisine aittir ve İRAM'ın yayın politikasını yansıtmayabilir.