Seçimlerden Korona’ya İran’da Kötü Yönetim

Seçimlerden Korona’ya İran’da Kötü Yönetim
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran içinde bulunduğumuz yıla pek iyi başlamadı. Her ne kadar ülke geçen kasım ayında protesto gösterileriyle sarsılsa da ocak ayında ünlü General Kasım Süleymani’nin Amerikan saldırısı sonucunda öldürülmesi çok daha büyük bir şoka neden oldu. Bağdat’taki ABD üslerine yönelik karşı saldırı esnasında Tahran yönetiminin bir Ukrayna sivil uçağını vurarak yaklaşık 160 yolcuyu öldürmesi daha da kötüsü uçağın yanlışlıkla vurulduğunun bilinmesine rağmen üç gün boyunca ülkedeki yetkililerin sorumluluğu reddetmeleri ancak dış baskı sonucunda gerçeği itiraf etmeleri, sıradan halk üzerinde büyük etki yarattı. Özellikle ölenlerin büyük kısmının İranlı parlak öğrenciler olması halktaki öfkeyi artırdı ve çeşitli üniversitelerde yönetim karşıtı gösteriler düzenlendi.

Kamuoyunda giderek artmakta olan huzursuzluğa ve karamsarlığa rağmen yaklaşan Meclis seçimleri bir fırsat olarak görülmedi. Tersine Anayasa Konseyi, aday adaylarının büyük kısmına veto uyguladı ve 21 Şubat’ta tek tip aday listeleri ile 11. Dönem Meclis Seçimleri’ne gidildi. Beklendiği üzere seçimlere katılım oldukça düşük oldu. Resmî olarak ülke çapında %42’lik bir oran açıklanmışsa da gerek yönetimin şeffaflıktan uzak olması gerekse de daha önceki benzer çarpıtmalar birçok gözlemcinin seçimlere katılım oranının %30 civarlarında kaldığını ileri sürmesine neden oldu. Nitekim bazı uluslararası yayın organları da ülke içindeki kaynaklarına dayandırdıkları haberlerinde bu oranın ülke çapında %30, Tahran’da ise %15 civarında olduğunu ilan ettiler.
Seçimler sürecinde gördüğümüz ve aslında her seçimde Anayasa Konseyi aracılığıyla az çok uygulanan bu yöntemin seçilmesinden anlaşıldığı üzere İran yönetimi ABD ile gerginliğin yüksek düzeyde olduğu ortamda iç politikada tek sesliliği tercih etmiş durumda. Tahran’daki karar alıcılar bu temel sorunun hallinden sonra halkın hoşuna gidecek adaylarla dibe vurmuş siyasi katılım ve temsil krizini çözebileceklerini ve meşruiyetlerini tekrar artırabileceklerini düşünüyor olmalılar.

Bu noktada belirtilmesi gereken hususlardan birisi de seçimlere katılımın son kırk yılın en düşük seviyesinde kalmasının tek nedeninin siyasi maksatlı vetolar olmadığıdır. Geçtiğimiz yıllardaki gösteriler boyunca sokaklarda duyulan “Reformcu-muhafazakâr, artık yolun sonu!” sloganına benzer ifadeler birçok siyasi elit tarafından da dile getirilmeye başlanmış durumdadır. Nitekim artık eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi gibi nispeten yüksek bir makbuliyete sahip siyasi yasaklı figürlerin seçimlere katılımı dahi şehirli seçmen için bir anlam taşımamaktadır.

İran halkının gittikçe sistem içi değişimden ümidini kesmesinde iki temel etken olduğu görülüyor. Bunlardan birincisi Trump yönetiminin açıkça gösterdiği gibi bu rejim olduğu müddetçe dünya ile iyi ilişkilerin ve gelişmiş özgür bir İran’ın kurulamayacağı inancının güçlenmesi, ikincisi de sistem içi seçilmiş-atanmış yönetim dengesinin gün geçtikçe artan biçimde atanmışların lehine değişmesidir. Nitekim bu sebepten dolayı Tahran’da siyasi gözlemcilerin bile adını ilk kez duydukları çok sayıda isim Meclise girerken yönetimin seçimleri büyük bir zafer olarak lanse etmesi ciddi tepkiye neden olmaktadır.

Böylesi siyasi bir ortamda Çin’de ortaya çıkan ve birçok ülkeyi etkisi altına alan koronavirüsün İran’da da ortaya çıktığının ve bazı hastaların hayatını kaybettiğinin açıklanması geniş tepkilere yol açtı. Kum Milletvekili Ahmed Emirabadi gibi bazı yetkililer hastalığın haftalardır İran’da bilindiğini ancak gizlendiğini ileri sürerek gerçek ölü sayısının yalnızca Kum’da 50 civarında olduğunu açıkladılar. Nitekim İran’dan bölge ülkelerine giden birçok yolcuda hastalığın belirtilerine rastlanması yine belediye başkanı ve milletvekili gibi yöneticilerin dahi hastalık teşhisiyle hastaneye kaldırılmaları gerçek vaka sayısının pazartesi itibariyle açıklandığı gibi 62 değil binlerce olduğu düşüncesini güçlendiriyor. Kum kentinin karantinaya alınması yönündeki iç ve dış önerilere Devrim Muhafızları komutanlarının şehrin kutsallığını gerekçe göstererek karşı çıktıkları belirtiliyor.

Kasım ayındaki gösterilerde öldürülen göstericilerin sayısının hâlen açıklanmaması, Ukrayna uçağı hadisesinin ortadaki açık video kayıtlarına rağmen günlerce inkâr edilmesi ve kara kutunun hâlâ ilgili taraflara verilmemesi, seçim mühendisliğinin oluşturduğu benzersiz halk tepkisinin hemen ardından salgın hastalığın ülkede yol açtığı tartışmalar belki de önümüzdeki dönemde İran’ın dış ilişkilerinden çok içerideki dinamiklerin konuşulacağının göstergeleri olabilir. Dibe vurmuş ekonomi ile meşruiyet oranının bir arada nasıl sürdürülebileceği tam bir muamma.


Bu makale ilk olarak 26.2.2020 tarihinde TRT Farsça'da yayımlanmıştır.

https://www.trt.net.tr/persian/brnmh-h/2020/02/26/mdyryt-nkhramd-dr-yrn-z-ntkhbt-t-khrwn-1366922