Tahran ve Londra Arasında Para ve Tutuklu Değiş Tokuşu

Tahran ve Londra Arasında Para ve Tutuklu Değiş Tokuşu
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Medya kaynakları, 16 Mart Çarşamba günü İran’da tutuklu bulunan Birleşik Krallık ve İran çifte vatandaşları Nazenin Zagari-Ratcliffe ve Enuşe Aşuri’nin serbest bırakıldığını aktardı. Zagari-Ratcliffe ve Aşuri, tahsis edilen özel bir uçakla önce Umman’a ve ardından Londra’ya ulaşırken tutuklu bulunan üçüncü bir çifte vatandaş Murad Tahbaz’ın da adli kontrol şartıyla cezaevinden salındığı aktarılan bilgiler arasında yer aldı.

Bu gelişmeye paralel olarak Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı Liz Truss aynı gün yaptığı bir açıklamada, İngiltere’nin İran’a olan 400 milyon sterlin borcunun ödenmesiyle ilgili ihtilafın Umman’ın aracılığında çözüldüğünü ve borcun tamamının ödendiğini belirtti.

Serbest Bırakılanlar Kimdir?

BBC World Service Trust ve Thomson Reuters Foundation’da proje koordinatörü gibi görevlerde bulunan Nazenin Zagari-Ratcliffe, ailesini ziyaret için gittiği İran’dan dönerken 3 Nisan 2016 tarihinde Tahran Havaalanında Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) istihbaratı tarafından İran’da rejim değişikliği amaçlı yabancı sosyal medya ve siber saldırı projelerinde yer almak suçlamasıyla göz altına alınarak yargılandı ve Ocak 2017’de 5 yıl hapse mahkûm edildi. 

Bir iş insanı olan Enuşe Aşuri ise Ağustos 2017’de ailesini ziyaret için ülkede bulunduğu sırada tutuklandı. İran yargısı iki yıl sonra Aşuri’yi “MOSSAD için casusluk” ve “gayrimeşru servet elde etme” suçlamalarıyla toplamda 12 yıl hapis cezasına çarptırdı.

İran, İngiltere ve ABD vatandaşı olan Murad Tahbaz da bir iş insanıdır. Ayrıca bir çevre aktivisti olarak Persian Wildlife Heritage Foundation’ın (PWHF) kurucularındandır. Ocak 2018’de İranlı yetkililer, Tahbaz ile birlikte PWHF’ye bağlı sekiz kişiyi tutukladı. Kasım 2019’da İran yargısı Tahbaz’ı “hasım devlet olan ABD’yle temas kurmak”tan dolayı 10 yıl hapis cezasına çarptırdı.

1970’lerden Kalan Hesap

İran 1971’de, Şah Muhammed Rıza Pehlevi Dönemi’nde Birleşik Krallık’a 1.500 adet Chieftain tankı siparişi vermiş ve yaklaşık 1 milyar dolar ödeme yapmıştı. Ancak 1979’da gerçekleşen İslam Devrimi’nin ardından teslim alınan yaklaşık 150 tank dışında geriye kalan tankların teslimatı yapılmamıştı. Bu durum, İran ve Birleşik Krallık arasında yıllarca süren siyasi ve hukuki bir soruna dönüşmüştür. 1996, 1999 ve en son 2001’de Uluslararası Tahkim Mahkemesinden çıkan kararlar, İran’ın lehine olmasına rağmen Birleşik Krallık, yaptırımlar gibi çeşitli nedenleri bahane ederek İran’a olan borcunu ödemeyi ertelemiştir.

Gelişmeler Ne Anlama Geliyor?

Her ne kadar resmî makamlar tutukluların serbest bırakılması ve İran’a ödenen borç arasında bir ilişki bulunmadığını ifade etse de her iki gelişmenin seyri, zamanlaması ve Umman’ın da ara bulucu rolü dikkate alındığında bunun bir takas olduğuna dair ortada bir şüphe kalmamaktadır. Nitekim daha önceki örneklerde de İran, Jason Rezaian başta olmak üzere bazı tutukluları ABD ile yaptığı anlaşma çerçevesinde serbest bırakarak ABD’de cezaevinde bulunan bazı kendi vatandaşlarının iadesini sağlamış aynı zamanda el konulan paralarını geri almıştı. Burada şunun altını çizmeliyiz ki İran’ın özellikle Batılı devletlerle uyguladığı bu takas yöntemi, Tahran’ın dış politikada sorunların çözümünde giderek çokça başvurduğu bir yöntem hâline gelmiştir. Takas yöntemiyle İran, taleplerinin yerine getirilmesinde zaman zaman başarıya ulaşsa da bu yöntem İran’ın, uluslararası kamuoyu nezdinde yabancı veya çifte vatandaşları “olağan şüpheliler” olarak güvenlik suçlamalarında kolay hedef şeklinde tercih eden ve diğer devletlerle yaşadığı sorunları çözmek için onları “rehine” olarak kullanan bir devlet olarak algılanmasının önünü açmaktadır ki bu da ülkenin prestij ve itibarını zedelemektedir. Buna ilaveten bu durum, başta yabancı sermaye olmak üzere turizm ve diğer uluslararası ekonomik imkân ve fırsatların da İran’dan uzaklaşmasını beraberinde getirmektedir.

Tüm bunlara rağmen son gelişmeler özelinde değerlendirecek olursak tutuklu bulunan kişilerin serbest bırakılmasıyla İran bir yandan Birleşik Krallık’la yaşadığı önemli ihtilaflı konulardan birini çözmüştür diyebiliriz. Diğer yandan İran’ın, Uluslararası Af Örgütü ve benzeri uluslararası kuruluşların suçlamalarından dolayı gelen baskılardan bir nebze kurtulmayı başardığını da not etmek gerekir. Buna ilaveten uzun zamandır Birleşik Krallık’tan talep edilen borcun geri alınması, ülkenin içinde bulunduğu mevcut zor ekonomik şartlarda İran için önemli bir kazanım sayılabilir. Bu gelişmelerle iki ülke arasındaki ilişkilerde gerginliklere neden olan iki sorun, Birleşik Krallık’ın geri adım atmasıyla birlikte çözüme kavuşmuştur. Bu noktada Birleşik Krallık’ın uzun süre İran’ın taleplerine karşı direnmesine rağmen sonunda bu takasa rıza göstermesinin büyük olasılıkla Viyana görüşmeleriyle bağlantılı olduğunun altını çizmeliyiz. Başka bir deyişle bu gelişmeler, söz konusu görüşmeler çerçevesinde Batı cephesinin İran’a verdiği bir taviz olarak değerlendirilmelidir. Bu nedenle belli bir süredir devam eden görüşmelerin yakın zamanda yeni bir nükleer anlaşmayla sonuçlanması ihtimalinin daha da kuvvetlendiği ileri sürülebilir.