Taliban-İran İlişkilerinin Yakın Tarihine İlişkin Bir Değerlendirme

Taliban-İran İlişkilerinin Yakın Tarihine İlişkin Bir Değerlendirme
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Afganistan 40 yılı aşkın süredir dinmeyen bir çatışma ve savaş içinde. Bütün bu süre zarfında Rusya, ABD, Hindistan, Pakistan, İran ve Suudi Arabistan ile dünyanın ve bölgenin diğer bazı ülkeleri; barış, güvenlik ve düzeni sağlayan bir devlet inşası adına Afganistan’a çeşitli müdahalelerde bulundu. Fakat bu müdahaleler her defasında başarısız oldu ve Afganistan’ın daha çok bölünüp parçalanmasına yol açtı. İran ile Taliban arasında iş birliği olanaklarının ve ayrışmaların inceleneceği bu yazıda ilk olarak İran ile Taliban’ın tarihî ilişkileri, ikinci olarak muhtemel iş birliği olanakları, üçüncü olarak İran ile Taliban’ın ayrıldığı konular ele alınacak ve son olarak da sonuç kısmı sunulacaktır.

Taliban, Afganistan’da devam eden farklı gruplar arasındaki iç çatışmayı sonlandırmak ve ülkede güvenliği sağlamak söylemi ile 1994 yılında ortaya çıktı. 1996 yılında Afganistan’ın başkenti Kabil’i ele geçirdi ve 2001 yılına kadar ülkede hüküm sürdü. Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliği gibi ülkelerin resmen tanıdığı Taliban rejimi, 1996-2001 yıllarını kapsayan ilk iktidar döneminde katı ve totaliter bir politika izledi. Afgan kızlarının okula gitmesini, erkeklerin sakalını kesmesini, yanında erkek mahremleri yokken kadınların dışarı çıkmasını ve evlerde televizyon izlenmesini yasakladı.

Ülkeyi uluslararası arenada yalnızlaştıran Taliban, el-Kaide gibi terör örgütleri ile iş birliğine girdi. El-Kaide lideri Usame bin Ladin’in Afganistan’da yuvalandığı bu dönemde Taliban, İran’ın Mezar-ı Şerif’teki başkonsolosluğunu basarak sekiz İran diplomatını ve biri gazeteci olmak üzere üç İran vatandaşını öldürdü. Mezar-ı Şerif’i ele geçirdiğinde Şii mezhebine bağlı Hazara etnik gruplarına karşı oldukça sert uygulamalara girişti. Buna mukabil İran hükûmeti Taliban’ı ideolojik bir düşman ve “terör örgütü” olarak ilan ederek Afganistan’a müdahale amacıyla sınıra 70.000 civarında asker sevk etmekle kalmadı, 11 Eylül 2001 Saldırısı’ndan sonra ABD’nin Afganistan’a müdahalesine siyasi ve istihbari olarak tam destek verdi.

Fakat dönemin ABD Başkanı George W. Bush’un 2002 başında yaptığı “Birliğin Durumu” konuşmasında Kuzey Kore ve Irak ile birlikte İran’ı da “Şeytan Ekseni” içerisinde anması, ABD müdahalesinden sonra Kabil’de kurulan hükûmetin inşa ettiği Kemal Khan Barajının Afganistan üzerinden İran’a giden su miktarında azalmaya neden olması, 2014 yılında ABD’nin Afganistan’dan çekilmeye başlaması ve 2015 yılında DEAŞ’ın Afganistan’da boy göstermesi gibi sebepler; İran’ı Taliban ile iş birliği yapmaya teşvik etti.

İran’ın Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani, 2015 yılından itibaren Amerika’ya karşı Taliban ile daha sıkı iş birliği yapmaya başladı. Taliban’ı silah yönünden donattığı gibi Taliban’a maddi yardımda da bulundu. CNN’in 17 Ağustos 2020 tarihli haberine göre İran hükûmeti, Afganistan’daki ABD’li ve yabancı askerleri hedef alması için Taliban’a para ödedi. Öte yandan İran, Taliban liderlerini de İran’da ağırladı. Taliban’ın yeni lideri Molla Ahtar Mansur, 2016’da İran’dan Pakistan’a dönerken ABD İHA’larının saldırısı ile öldürüldü.

ABD’nin 31 Ağustos 2021’de Afganistan’dan çekilmesini büyük bir zafer olarak gören ve Taliban’ı tebrik eden İran hükûmeti, Taliban’ın Dışişleri Bakanı Emir Han Muttaki’yi ve beraberindeki heyeti, 8 Ocak 2022 tarihinde ülkesinde ağırlayarak ilişkileri geliştirmeye çalıştı.

Tarih, din ve dil bakımından birçok ortak noktaları bulunan İran ve Afganistan halkları terörizm, insan kaçakçılığı ve eroin gibi konularda da benzer sorunlar yaşamaktadır. İran Devleti, 15 Ağustos 2021 tarihinde Kabil’i ele geçiren Taliban ile 1996-2001 döneminde yaşadığı husumeti bir kenara bırakarak dostane bir ilişki sürdürmeye başladı. İran ve Taliban’ın bu iş birliği, her ikisinin de ABD karşıtı olmasının yanında ekonomik çıkar, DEAŞ ile mücadele ve göç dalgasına engel olmak gibi motivasyonlara dayanmaktadır.

Yıllardır ABD ve müttefiklerinin ekonomik yaptırımından muzdarip olan İran, ABD ve diğer yabancı güçlerin çekildiği Afganistan’ı önemli bir pazar olarak görmektedir. Yaklaşık yarım asırdır iç savaş ve dış güçlerin müdahalesinden aman bulamayan Afganistan da bütün temel ihtiyaçlarını diğer ülkelerden tedarik etmektedir. Elektrik, ilaç ve inşaat malzemeleri gibi önemli ihtiyaçları İran’dan ithal etmektedir. Diğer yandan, idareyi ele geçiren ve henüz hiçbir ülke tarafından resmen tanınmayan Taliban hükûmeti gücünü sağlamlaştırmak, ekonomik istikrarı tesis etmek ve bölgede kendine müttefik bulmak için kısa süreli olsa da İran ile iyi ilişkiler kurmak zorundadır.

Diğer taraftan DEAŞ terör örgütü, 2015 yılından bu yana Afganistan’da ve bölgede büyük bir tehdit hâline gelmiştir. Kabil’i ele geçiren Taliban da DEAŞ’ı bir terör örgütü olarak görmektedir. İran ise Taliban ile iş birliği yaparak hem Afganistan sınırını hem de Afganistan’daki Şii topluluğu korumayı hedeflemekte, kendisini Afganistan’daki Şii toplulukların koruyucusu olarak görmektedir. DEAŞ’ın Afganistan kolu, Horasan DEAŞ Grubu olarak bilinir ve genellikle Şii grupları hedef alır. Şiilerin ibadet yerlerine ve okullarına intihar saldırıları düzenler. DEAŞ terör örgütünün Afganistan’ın Kunduz ve Kandahar illerinde Şii camilerinde düzenlediği intihar saldırıları sonucu sadece geçtiğimiz Ekim ayı içerisinde toplam 130’dan fazla insan ölmüştür.

Diğer taraftan İran üç milyon civarında göçmenle, Pakistan’dan sonra en çok Afgan göçmen barındıran ülkedir. Suriye’de ve Orta Doğu’nun farklı ülkelerinde İran adına savaşan Fatımiyyun Tugayı da İran’a göç eden Afganlı Şiilerden oluşmaktadır. İran’da yaşayan Afganlı sivil göçmenler en ağır işlerde ve çok zor şartlarda çalıştıkları hâlde, hâlâ ekonomik bir yük olarak görülmektedir. Afganistan’ın Taliban yönetiminde istikrara kavuşmasının, İran’a yönelen göçmen akınının önünü keseceği düşünülmektedir.

İran ve Taliban arasında bazı önemli farklılıklar da bulunmaktadır ki bunlardan bazıları geçmişte önemli sıkıntı ve anlaşmazlıklara yol açmıştır. Taliban ideolojik olarak Sünni, Peştun milliyetçisi ve yönetim sistemi olarak İslam Emirliğini benimsemiştir. İran ise mezhep olarak 12 İmam’a bağlı, Şii ve Fars milliyetçisidir. Bunun dışında Afganistan ile İran arasındaki sınır ve su sorunu devam etmektedir. 2021 yılının son aylarında Taliban ile İran’ın sınır askerleri arasında çıkan çatışmalar, bir tehlikeye işaret ediyordu.

Ayrıca Afganistan’a barışı ve güvenliği getirdiğini iddia eden Taliban, yönetimi ele almasından bu yana geçen sürede ülkeye istikrar getiremedi. Afgan halkı açlık ve işsizlik çekerken Taliban yöneticileri kendi aralarında sürtüşmeler yaşamaktadır.

Taliban liderleri, Hakkani Grubu yanlısı ve Molla Birader yanlısı olarak ikiye ayrılmaktadır. Taliban’ın; Peştun, Özbek ve Tacik unsurları arasında da sorunlar bulunmaktadır. Dolayısı ile İran’ın ekonomik, güvenlik ve siyasi çıkarlarını tatmin edecek bir Afganistan kısa vadede mümkün görünmemektedir. Öte yandan Taliban yönetiminin Afganistan’daki Şii grupları siyasi karar verme sürecinden dışlaması, Taliban ile Tahran arasında uzun vadede bazı sorunlara yol açabilecektir.

Sonuç olarak vaktiyle hasmane ilişkiler içinde olan İran ile Taliban, 2015 yılından bu yana dostane ilişkiler geliştirebilmiştir. Mezhebî, ideolojik, su ve sınır sorunu gibi birçok farklılıklarına rağmen İran ve Taliban’ın Amerikan karşıtı olmaları, karşılıklı ekonomik çıkarları, DEAŞ’e karşı mücadeleleri ve göçmen sorunuyla ilgili iş birliği yapma ihtiyacı gibi nedenlerle çatışmadan ziyade iş birliği yaptıkları gözlemlenmektedir. Taliban’ın yönetimi ele alması sonrasında özellikle bazı malların tedarikinde İran’ın oynadığı rol gözden kaçmamaktadır. Bu ilişkilerin daha da gelişmesi için Taliban yönetiminin kapsayıcı bir hükûmet kurması ve Şiiler gibi azınlıkların hakkına saygı duyması gerekmektedir.