Trump’ın Suudi Arabistan Ziyareti
Obama döneminin kavgalı yıllarından sonra, yeni Başkan Donald Trump’ın Suudi Arabistan’a yapacağı ziyaret Washington-Riyad ilişkilerinde yeni bir sayfanın açılacağına işaret etmektedir. Başkan’ın ilk yurt dışı ziyareti olma özelliğini taşıyan bu ziyareti -söylentilere bakılırsa- Suudiler unutulmaz bir ana çevirmeye kararlılar.
Trump’ın ziyareti, Suudiler’in Washington’un yeni İran’ı frenleme politikasında oynayacağı rolün önemini göstermektedir. Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ve Savunma Bakanı James Mattis bu yeni politikanın mimarlarıdır. Suudiler’le yakın çalışan Exxon Mobil’in Eski Başkanı Tillerson, İran’ın Orta Doğu’daki genişleyen etkisinden rahatsızlık duymaktadır. İran’a yönelik sınır ötesi harekât önermiş olan Merkez Komutanlığı Eski Başkanı James Mattis, bu önerisi Obama tarafından reddedilince istifa etmişti. Her iki bakan da mükerreren İran’ın, terörün başta gelen sponsorlarından olmasının yanı sıra bölgede istikrarsızlığın kilit aktörü olduğunu vurgulamışlardır.
Başka bir analizimde yazdığım gibi, Washington’un (Riyad ile birlikte) İran’a yönelik yeni planı, iki aşamalıdır: İlk aşamada Amerika, İran’ın Suriye iç savaşındaki kazanımlarını olabildiğince azaltmaya çalışacaktır. Hatta İran’ı Suriye’den ayrılmaya zorlayacaktır. Planın ikinci aşaması ise, İran karşıtı bir eksen oluşturarak -arka planda İsrail ile- İran’ı çevrelemek ve İran önderliğindeki Şii eksenini geriletmektir.
Trump’ın ziyareti, başta yeni güvenlik tehditlerini ortadan kaldırmak üzere güçlü Amerikan-Suudi savunma ortaklığını ve iki ülke arasındaki stratejik ilişkinin önemini tekrardan teyit edecektir. Veliaht Prens Yardımcısı Muhammed bin Selman geçenlerde (14 Mart 2017) Beyaz Saray’da Başkan Trump ile iki ülke ilişkilerinde “tarihi dönüm noktası” olarak nitelenen bir görüşme yaptı. İki lider “İran’ın, terörist oluşumları desteklemek yoluyla Arap dünyasında meşruiyet tesis etmeye çalıştığını” ifade ettiler.
28 yıl Savunma Bakanlığında çalışan Pentagon’un eski memurlarından Harold Rhode, Washington ve Riyad arasındaki ittifakın en iyi ihtimalle İran’ı frenlemek ve DAEŞ’i yenmek amaçlı, taktiksel ve kısa ömürlü olduğunu düşünmektedir. Rhode’a göre, DAEŞ meselesi halledildiğinde ve İran rejimi bertaraf edildiğinde iki ülkeyi bir araya getiren ortak çıkar sona erecek ve taktiksel ittifak bitecektir. Rhode şunları söylemektedir: “Amerika’nın radikal İslam’ı (DAEŞ) yenmek ve İran’daki mevcut rejimi değiştirmek kaygıları giderildiğinde bu taktiksel ittifak sona erecektir.” Rhode’a göre, “Amerikan ve Suudi çıkarları için Tahran rejimi birinci varoluşsal tehditken, radikal İslam ikinci varoluşsal tehdittir ve bu tehditler bertaraf edildiğinde Washington’un çıkarları Riyad’ınkinden farklılaşacak.”
Eğer plan işlerse; Amerikalıların etkileyici bir şekilde “DAEŞ ve İran İslami radikalizmine karşı savaş” olarak niteledikleri yeni çevreleme politikasına Riyad öncülük edecektir. Bir Beyaz Saray açıklaması iki ülkenin “Amerika-Suudi Arabistan stratejik ilişkisini” geliştirmek ve güçlendirmek için çalıştığına işaret etmektedir. Suudi Arabistan İstihbarat Başkan Yardımcısı Tümgeneral Ahmet Esiri’nin geçen şubatta dediği gibi, “[iki ülke] aynı düşman, aynı tehditle karşı karşıya ve [Krallık] Amerika’nın yakın bir müttefikidir”. Ayrıca, Washington ve Riyad gelecek dört yıl içerisinde 200 milyar doları aşan yatırımları içeren ortak bir program başlatma hususunda anlaştılar.
Başkan Trump’ın Suudilerle, Yüksek İrtifa Alan Savunma (THAAD) savunma sistemi ve Amerikan Füze Savunma Ajansının balistik füze savunmalarını entegre etmek için kullandığı Komuta ve Kontrol, Savaş Yönetimi ve İletişimler (C2BMC) yazılım sistemini de içeren milyar dolarlık askeri yardım paket anlaşmasını imzalayacağı söylenmektedir. Ayrıca, anlaşılan o ki bu anlaşmaya 11,5 milyar dolar değerinde dört çok amaçlı savaş gemisi de eklenecek. Washington bunun yanı sıra, Obama’nın İran’ı endişelendirmemek için askıya aldığı zırh delici Penetrator savaş başlıkları ve Paveway lazer güdümlü bombaları içeren 1 milyar dolar değerinde mühimmat satacak.
Büyük silah anlaşmasına ek olarak Trump ve Kral Selman gerçekleşecek görüşmede İran’a karşı Washington-Riyad stratejik iş birliğinin ana hatlarını tartışmayı planlıyorlar. İran’ın Yemen’deki etkisini kırmak görüşme gündeminin ilk sıralarındadır. Yemen’deki iç savaşa müdahalenin ikinci yılı olmasına rağmen, Suudi güçleri ve koalisyon ortakları İran destekli Husi isyancıları hala yenebilmiş değildir.
Suriye iç savaşına tekrardan angaje olmak iki liderin tartışacağı konulardan bir diğeridir. Washington İran’ın Suriye rejimini desteklemesinden ve Suriye’ye egemen olmaya çalışmasından oldukça rahatsızdır. İstihbarat verilerine göre Suudi Arabistan, Ürdün üzerinden muhalefet güçlerine silah sağlamaktadır. Rakka operasyonunun öncesinde Amerikan askeri birliklerince desteklenen ortak bir Suud-Ürdün seferi kuvvetinin Suriye-Ürdün sınırına yığınak yaptığı gözlenmiştir.
Obama yönetiminin İran lehine kenara ittiği Suudi Arabistan için Washington’un yeni politikası kazan-kazandır. Krallık, Amerika’nın Orta Doğu’daki yeni konumlandırması ile eski önemine kavuşurken, İran ise Washington’un tarihsel düşmanı DAEŞ ile birlikte radikal İslamcı bir güç olarak nitelendirilmiştir.
Bu makaledeki görüşler İRAM'ın editoryal politikasını yansıtmayabilir.
- Etiketler:
- Trump
- Suudi Arabistan
- İran
- Obama
- DAEŞ